En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Emre Cırık
2 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
5 Temmuz 2024 tarihinde eklendi
Güzel film ama kaçırılma sahnesinden sonra 'Beyaz Saray barışçıl çözüm istiyor.' cümlesine çok güldüm. Ulen bir kuru yük gemisi kaçırılnca hemen Hollywood klişesi bana başkanı bağlayın der gibi. Tom Hanks her zaman izlenir. Adamın her filmi marka :)) FEDEX, Maersk sırada ne var :))
Barkhad Abdii inanilmaz Tom Hanks zateen yildiz bir oyuncu. Mukemmel bir film. Bu arada 2022 yilinda somalide birebir catisan bir emekli binbaşının sohbetinden ve gosterdigi ve sosyal medyada paylasilan videolardan sonra izledim cuk oturdu. Helal komutanima dedim.... Fikret komutanım öldürmüşler hepsini film olmamış...
korsanlarca kaçırılan gemi ve kaptanın hikayesi.. Gerçek hikaye. Kurgu oyunculuk çok başarılı. Konu basit ve sade ve Tempo sonlara doğru bir tık düşüyor ama tom hanks ın muhteşem oyunculuğu bunları görmezden gelmemi sağlıyor diyelim. 10 / 10
Film esasında basit bir konu üzerine kurulu; korsanlar tarafından saldırıya uğrayan kargo gemisi. Senaryo kısmı da derin bir felsefe üzerine kurgulanmış diyemem. Birçok noktada basit ve yüzeysel kaldı. Klasik Amerikan filminin bilinen unsurlarına da yer vermeyi eksik etmemişler. Fakat bu yüzeysel unsurlar gayet güzel işlenmiş. Filmin ortalarını geçtikten sonra böylesine basit bir konu ve başlangıç buralara nasıl geldi diye biraz sorguluyorsunuz. Film sürükleyiciliğini hiç kaybetmiyor. 2 saat 14 dakika olan süresi ilk etapta fazlaymış gibi görünse de bu kurgu ve işleyişe nazaran gayet yerinde diyebilirim.
İşleyiş derken Paul Greengrass’a değinmesek olmaz. O da senaryodan bağımsız olarak sahnelerin realitesini kuvvetlendirmiş. Filmin türü gerilim olarak geçiyor; eğer bahsettiğimiz unsurlar ile film Aksiyondan gerilime kayıyorsa bunun mimarı Paul Greengrass’tır.
Son olarak da Tom Hanks’e gelelim. Kendisi benim nazarımda bir filmi evvelinde çekici kılan unsurlardan birisidir. Bu filme de apayrı bir hava katarak kalitesini ortaya koymuş. Heyecan unsurlarının yanında korsanların ve kaptanın dramı bizzat Tom Hanks üzerinden aktarılmış izleyiciye. Bu da kendisinin nasıl bir aktör olduğunu bizlere gösteriyor. Yaşadığı travma biraz “Cast Away” filmini anımsattı bana. Final oradaki gibi yapılsa daha hoş olurdu diye düşündüm.
Nihai olarak, detayları bir kenara koyduğumuzda asıl olan sürükleyicilik unsuru ve Tom Hanks sebebiyle tavsiye edebileceğim bir film. Vaktinizi değerlendirebilirsiniz
Öncelikle film hakkında söylemek istediğim gerçekten iyi bir film olmasıdır. Çünkü ben bu filmi izlerken Kaptan kimliğimle izledim. Tom Hanks'ın oyunculuğu kesinlikle her zaman ki gibi izlemeye değer. Bu film özellikle Uzakyol gemilerinde çalışan gemiciler,kaptanlar veya ilgili bölümü okuyan öğrenciler için oldukça faydalıdır. O yüzden hem kendi meslekdaşlarıma hemde filmi merak eden diğer insanlara kesinlikle öneriyorum. Bu film için '' Hayatımdan belli bir süre çalındı '' cümlesini kurmazsınız. İyi seyirler diliyorum ...
Tom hanks diyorum başka bir şey demiyorum,adam gerçekten döktürmüş.Son saniyesine kadar gerilim ve heyecan var belki tahmin edilebilir bir senaryo ama yönetmen ve Tom hanks sayesinde zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.Mükemmeldi 9/10
Kaptan Phillips'e öncelikle yönetmeni hakkında konuşarak başlamak istiyorum. Yönetmen Paul Greengrass, gerçek olaylar hakkında filmler yapan ve en ince ayrıntısına kadar, bütün gerçekleri aynı şekilde filme yansıtan bir yönetmen. Kaptan Phillips ise, bu başyapıtlardan biri daha ancak bu filmin birazcık daha farkı var bence. Filmde oynayan insanların çoğu yani Somalili korsanlar, sette çalışan oyunculardan oluşuyor ve ilk tecrübeleri daha. Ve bu film Oscar'a aday oluyorsa, bu çok büyük bir başarıdır. Tom Hanks, hayatımda en beğendiğim oyuncudur, kaç filmini izledim ancak her filmde hayran bırakıyor kendini desem yalan olmaz. Oscar'a aday olamayabilirdi diye düşündüm çünkü adaylar çok kuvvetliydi bu yıl. Ancak Tom Hanks unutulmayacak bir performans sergiliyor ve Paul Greengrass'ın neden onu seçtiğini net bir şekilde bize gösteriyor. Belgesel tarzındaki bu film, 2013'ün en iyi 5 filmi arasına giriyor benim listemde: Her, Nebraska, Gravity, Before Midnight ile beraber yılın en iyi 5 filmi arasında. Bu film de 2013 Oscarları adına damga vurmasa da, Paul Greengrass gene Tom Hanks ile beraber unutulmaz bir başyapıt kazandırıyor ve belki de setteki belli oyuncuların hayatında bir dönüm noktası yaratıyor. İzleyen her arkadaşımın beğendiği, çok beğendiği hatta hayran kaldığı bu filmi ben de çok beğendiğimi yineliyor, bu başyapıtı hemen izlemenizi öneriyorum. 5/5
Afrika'nın yeraltı, yerüstü her türlü kaynağını sömürüp koca bir kıtayı açlığa, sefalete ve savaşa mahkum eden Amerika'nın kendilerini haklı ve kahraman görmeleri gerçekten inanılmaz. Ancak bu filmde sanki birazda özeleştiri var gibi geldi bana. Ne varki bu özeleştiriyi yapan yine sanatçı kesimi. Siyasilerin yada diğer kan emicilerin kendilerini haklı görmeye devam ettiklerine eminim. Bu tip saldırılarda ölenlerin suçu korsanların olduğu kadar kan emici Amerika'nın da. Gerçek bir olaydan alınan filmde spoiler: orada neredeyse çocuk yaşta birinin öldüğünü öğreniyoruz. Kurgu olmayıpta gerçek hayattan alınan filmleri seyretmek bu yüzden çok fazla üzücü oluyor. Filme gelirsek Tom Hanks çok başarılı bir oyun çıkarmış. Somali'li oyuncuda çok başarılı. Filikadaki sahneler çok klostrofobik olmuş. Genel olarak izlenilebilir heyecanlı bir filmdi.
Kesinlikle cok etkileyici cok heyecanli bir senaryo, muazzam oyunculuklari ile birlesip ortaya nefes kesici bir film cikarmis. Nefes nefese buyuk bir ilgi ile izledim. Mutlaka izlenmeli.
Aksiyon ve gerilim türüne İngiliz yönetmen Paul Greengrass’dan yeni bir film. Greengrass’in filmi teknik açıdan oldukça başarılı. Gerçekten film yapımında para konuştuğu zaman nerelere çıkılacağını gösteriyor. Senaryosu aslında tek bir konu üzerinde fazlası ile yoğunlaşıp lineer bir hava yakalamış ama iyi işlenmiş. Oyunculukların sağlam olması ve kamera tekniği ile birleşmesi filmi yukarıya taşımış. Ana karakterin aile sevgisi ve aileye verilen önemde filmin mesaj yönleri hissediliyor ama rahatsız etmiyor. İlginç olan ise kurtarma operasyonunun gereğinden fazla uzatılması. Aslında film burdan besleniyor. Ara ara mesajlar verilse de fazla rahatsız edici değil. Üzücü olan ise Somali halkının ezikliğinin kafalarına vura vura işlenmesi. İlk kez oyuncu Barkhad Abdi ise bence iyi bir performans sergiliyor. Tom Hanks ise sanki son filmlerinde oyunculuk üzerine daha fazla çaba gösteriyor, keşke bunu daha önce yapabilseydi. Görüntüler ise gerçekten kusursuz ve filmin en büyük yanı. Liman çekimi, denizdeki mücadele çekimleri çok güzel. Bazıları yorumlarda ABD propagandası diyorlar ama unutulmasın ki bölgede bizim de savaş gemilerimiz var gelen geçen her gemi acil durumda yardıma çağırabiliyor. Belki bu olaylar bu çağda korsanlık mı kalmış filan diye pek önemsenip medya da takip edilmiyor ama bizim deniz kuvvetlerimiz de bir çok korsan yakaladı (gerçek bilgi). Filmi Amerikalılar yapıp ta Türk donanmasını övecek değil zaten. Sen de bu kadar iyi yaparsan sende kendini översin bir yerlerinde. Zaten Amerika vurgusunu azaltılabilir miymiş diye düşündüğünüzde mümkün olmadığını çünkü senaryonun ana temasının bu olduğunu göreceksiniz. Bence görevini tamamlamış bir film olmuş. İzlenmeli.
Richard Phillips’in kendi anılarını anlattığı "A Çaptain's Duty: Somali Pirates, Navy SEALS, and Dangerous Days at Sea" kitabından yola çıkılarak sinemaya uyarlanan filmin yönetmenliğini Paul Greengrass yapıyor. Yönetmenin daha önce çektiği, Bloody Sunday (2002) United 93 (2006), The Bourne Süpremacy (2004), The Bourne Ultimatum (2007) ve Green Zone (2010) filmlerini incelemiştim.filmlerine bakarak kendine has bir tarzı olduğunu anlıyoruz. Aksiyon ve gerilimi farklı bir şekilde yansıtarak seyirci ile hikaye arasında bağ kurmasını beceriyor. “Captain Phillips”in hikayesi gerçek olaylara dayanmış olsa da filmden sonra olaylar tekrar gündeme gelmişti. Asıl yaşanılanların filmde aktarıldığı gibi olmadığı ve Richard Phillips’in “kahraman kaptan” gibi yansıtıldığını gören gemide çalışan insanlar bu durumu haberlere taşımıştı. Aslında olayların tam olarak böyle gerçekleşmediğini söylemişlerdi. Tartışmaları bir kenara bırakıp filme dönelim isterseniz. Öncelikle filmi bir aksiyon-gerilim açısından değerlendirmeliyiz. Bu açıdan film oldukça başarılı. Yavaş yavaş seyirciye aktarılan gerilimin dozajı giderek artarken filmin sonunda zirveye kadar ulaşıyor. Paul Greengrass’ın diğer filmlerinde de bunu görmek mümkün. Her hangi bir belgeseli aksiyon ve gerilim unsurları ile süslemiş gibi bir hava yaratmış. Filmin neredeyse tamamının okyanusta geçmesi oldukça ilginç. MV Maersk Alabama gemisini ele geçiren Somali’li korsanlar ve Çaptain Phillips araında geçen diyaloglar başarılı bir şekilde seyirciye aktarılmış. Filmin başlarında ortamı tanıyoruz ve mekana alışmaya başlıyoruz. Bir süre sonra kolayca kurtulamayacağımız bir gerilimin içinde kendimizi buluyoruz. Ses kurgusu ve miksajının çok iyi olduğunu hemen anlıyoruz. Filmin 6 dalda Oscar’a aday olduğunu da hatırlatalım. Filmde Somali’li korsanlardan birisini canlandıran Barkhad Abdi’nin (Müse) hikayesini de anlatalım. Arkadaşları ile evde otururken bir şekilde konu açılmış ve bu filmin oyuncu denemelerine katılmaya karar vermiş. Daha önce hiç bir filmde oynamadı. Kendisi aktör bile değilken daha ilk filminde haklı olarak Oscar’a aday gösterildi. Filmdeki performansı Tom Hanks kadar iyi diyebilirim hatta son bölümdeki Tom Hanks’in inanılmaz başarılı performansı olmasa, ondan daha iyi oynamış diyebilirdim. Gerilimi yüksek bir aksiyon filmi zor çekiliyor. Bu bakımdan “Captain Phillips” son dönemlerde çekilmiş en başarılı aksiyon filmlerinden bir tanesi diyebilirim. Filmin eksilerine gelecek olursak; Amerikan milliyetçiliğini gözümüzün içine sokması açısından “yeter be” dedirtecek sahneler mevcut. Bizim kocaman savaş gemileriz var bak, sizin var mı?” gibi çocuk gibi hareketlerin hiç gereği yoktu. Amerika’nın dünyanın en büyük deniz kuvvetlerine sahip olduğunu Nagasaki köylüleri bile biliyor. Amerikan milliyetçiliği abartılı bir şekilde aktarılmış. Bir çok sahnenin hiç gereği yoktu fakat ne koyacaklardı Rus gemilerini mi? Amerika’daki milliyetçi kesime hitap etmek için daha iyi bir yol olabilir mi? Sonuçta bu bir sektör ve insanları filme çekmek için bu tür oyunlar her zaman yapılır. Ben yönetmenin Paul Greengrass olduğunu bildiğim için bu tür ayrıntılara pek takılmadım çünkü bunlar yönetmenin bilindik tarzı. Filmi sadece aksiyon-gerilim bakış açısı ile seyrettim ve oldukça keyif aldım.
Evet amerika emparyalist ve kan emici, evet afrika ülkeleri açlıktan kırılıyor, evet dünyamız ne yazık ki böyle... Filme bakalım, film tek kelime ile "harika" Heyecanı son ana kadar koruyor... son sahneye gelince, ne derseniz deyin ama yiğidin hakkını verin, adam yaptığı rolle son sahnede kendini kral tahtına oturtuyor... izleyin, değecek...
Greengrass’in, filmde gemiyi ele geçirme kısmını oluşturan ilk bölümü hayli iyi kotardığı bir gerçek. Gerilim ve aksiyon dozu iyi ayarlanmış, oyuncuların ikinci bölüme göre daha profesyonel performanslar sergilediği ve senaryo açısından da daha kabul edilebilir, bayatlık kokmayan ilk saatin ardından gelen bölüm ise tam anlamıyla fiyasko. Bülbül gibi İngilizce şakıyan Somalili korsanlar mı dersiniz, ABD deniz ve hava ordusunun yarısının bir kurtarma operasyonu için seferber edilmesi mi dersiniz, uzadıkça uzayan, asla bitmeyecekmiş hissi uyandıran bir rehin alma vakası mı dersiniz… Bunlar Hollywood yapım şirketlerinin pek sevdiği, filmlerde gözümüze gözümüze sokmaya bayıldığı birkaç olgu elbette. Bir de ABD’nin kendini övme ve eleştirme şovu var ki hiç sormayın gitsin. İngiltere’den Hollywood’a transfer olduktan sonra filmlerinde her zaman göze batan bir kahramana yer veren Greengrass, bu kahraman bir insan ya da ABD’nin ta kendisi olsun, ne yapıp edip seyirciyi boğacak bir yapı oluşturmayı başarıyor. Kaptan Phillips’te hiç de yüzeysel geçmediği, vıcık vıcık samimiyetsizlik kokan ve ne yazık ki yapımcısından oyuncusuna, yönetmeninden eleştirmenine Hollywood ahalisinin pek çok sevdiği long live the USA mottosunu filmine kazıyan yönetmen, Somalili korsanları kullanarak küçük de olsa bu ülkeyi eleştirerek “bakın aslında olaya objektif bakıyoruz” imajı vermeye çalışıyor. Filmin bu anlamda kilit noktası ise Phillips’in ağzından çıkan “balıkçılıktan ve adam kaçırmaktan başka işler de var” lafına karşılık Muse’nin dudaklarından dökülen “belki Amerika’da vardır” cümlesi. Olabilecek en düz mantıkla baktığımızda ekonomik seviyesi kötü ülkelerin içinde bulunduğu sömürü durumu açısından anlamlı, hoş görülür, yerinde bir diyalog olsa da filmin öne çıkardığı diğer mesajlar tüm bu göz boyama denemelerini ortadan kaldırıyor. Hele ki Phillips’in bir lütufmuş gibi dile getirdiği “biz size gıda yardımı yapıyoruz” minvalindeki sözleri senarist Billy Ray ile yönetmenin çok yanlış sularda gezindiğini, ancak kendi sektöründe lafı geçebilecek işlere imza attığını gösteriyor -en azından benim bakış açımda durum bu.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.