Ortalama puan
4,0
557 Puanlama
Zamana Karşı hakkında görüşlerin ?
5,0
23 Ekim 2024 tarihinde eklendi
Görebileyim diye boynumu eğip öyle baktım eve. Ozan'ı Ozan yapan ama benim bilmediğim taraftaydık. Kalbimdeki kelebekler rast gele uçuşmaya başladı.

Ozan arabadan indi, bagajı açtı. Ben de onu izledim. İndim, etrafa değil, önünde durduğumuz eve baktım uzun uzun.

Yol boyu gördüklerimize pek benzeyen bembeyaz boyalı, kiremit çatılı ev. İki katlı. Üst katında balkon var, bir tek orası limon sarısına boyanmış. Bahçe büyük diyemem ama küçük de sayılmaz. Üzüm asmaları ile veranda yapılmış. Gölgesi derin. Yan tarafta garaj var, içi dolu mu boş mu göremedim. Bahçenin geri kalanında cılız ama yeşil yeşil ağaçlar var. Ağaçların dipleri teneke kutuların içine ekilmiş çiçeklerle dolu. Hatta tenekelerden patika yolu yapılmış. Yolun bir tarafında çamaşır teli var. Üç beş parça çamaşır asılı. Öte tarafında bir kuyu ile güneşte kalmış iki bank. Çamaşır direkleriyle bahçe direklerinin arasına hamak gerili. Kısaca bahçe ekip biçmek için değil de keyif yapmak için tutulmuş. Birkaç kelebek ağzıma kaçıyor.

Ozan bahçeye gümbür gümbür giriyor. Sesi mahalleye yetecek kadar yüksek. Çocuk şarkısı gibi "γιαγιά!" diye bağırıyor defalarca. "Yaya, yaya, yaya!" Onu takip ediyorum. Bana bakıp "Geçen sefer banyoda yakalamıştım, bakalım bu sefer nerede?" diyor.

"Haberleri yok mu geleceğimizden?" diye soruyorum ve rahatlıkla "Yoo!" diyor. "Niye söyleyeyim. Böyle gelince çok güzel deliriyorlar."

Kalbine inecek insanların ama kimin umurunda!

Ozan'ın "Yaya" nidaları dört yanı sarıyor. Karşı evden bir adam çıkıp "Ooo kimler gelmiş!" deyince içten içe "Aaa Türkçe!" diyorum. Adam Türkçe konuşuyor! Baya bizim Türkçe.

Ozan ardına dönüp adama büyük bir coşkuyla selam veriyor. Sonra başlıyor "yayasını" aramaya. Şak diye kapıyı açıyor, kilit milit yok. Boğuk bir ses geliyor içeriden. "Ozan?" diyor bir kadın sesi. Telaşlı. Ağlamaklı. Ah işte aptal, yüreğine indireceksin kadının.

Yaya deyişini sevsinler. İçeride iki ses birbirine kavuşuyor, duyuyorum. Merakla birkaç adım atarak kapıya yaklaşmak ve içeriyi görmek istiyorum. Türkçe ve Yunanca birbirine karışıyor. Biri Türkçe soruyor diğeri Yunanca cevap veriyor, biri Türkçe ağlıyor öbürü Yunanca gülüyor. Değişik şeyler. Ben eşikteyim. Kapının yanında evin numarası yazıyor. 14. Beyaz küçük bir fayansın üzerine lacivert rakamlarla yazılmış. Rakamların etrafı eflatun çiçeklerle süslenmiş. Öpsem tuhaf olur, değil mi?

Sonunda kafamı içeri uzatıyorum. Aydınlık ve yuvarlak bir hol. Yerler koyu bir ahşap rengi ama duvarlar bembeyaz. Tam karşıda turkuaz renkli bir terekle pencere var. Perdesi dantel. Tereğin dört yanına fotoğraflar asılmış. Bakasım var da dikkatim dağınık. Holde bir de ayakkabılık görüyorum, üstüne dantel serilmiş. Birkaç kavanoz, bir tabak şekerle, bir kutu var. A bir de kolonya! Ha karşı tarafta sandalyeler, o kadar. Ozan'la kadın hole açılan bir kapının eşiğinde sarılıyor.

Uzunca boylu kadın. Seneler önce fotoğraflarını görmüşlüğüm var ama işte, seneler önce. Benden az kısa. Belki gençliğinde benden de uzundu ama biraz çökmüş. Kambur falan değil, dimdik duruşlu. Kısacık, dalgalı ve beyazlamış saçları var. Dizinin altına kadar uzanan gri bir elbise giymiş. Çiçekli pazen kumaş. Bir de gözlüğü var gözünde.

Ellerimi önümde birleştirip onları izlerken süzüyorum kadını. Sevgi dolu sesleri kelebeklerime iyi geliyor.

"Yaz sonu gelirim demiştin," diyor kadın. "Bu vakitlerde gelmezdin hiç. Yine haber vermedin, babanla dün konuştuk, o da bir şey demedi, ikinizin de kulacıklarını çekeceğim. Niye ağrıtıyorsunuz siz benim kalbimi? Geleceğim desene oğlum, bileyim de sevineyim."

Hiç! Deyyussun Ozan!

"Böyle daha güzel seviniyorsun," diyor Ozan. elleri kadını yanaklarında, bir saniye bile bırakmadı onları. Arada öpüp durdu hep. O sırada kadınla göz göze geliyoruz. Boyatsa mıydım saçımı? Mavi çok abes kalır mı bir yaşlı için? Benim dedem kaldıramazdı da, Ozan'ınkiler...

Beni görünce kadın yüzünü Ozan'ın ellerinden kurtarıyor. Bir elini baldırına vuruyor, diğeriyle de ağzını örtüyor. "Theé mou!" diyor bir yandan. "Aman Allah'ım," gibi bir şey, bunu biliyorum.

"Hem de yalnız gelmemişsin." Bana doğru yürürken Ozan'a bakarak "Maksadın beni rezil etmek, değil mi?" diyor. Ozan da onun peşinde. "Rezil olamazsın korkma. Bahar'ın da yemekle temizlikle arası yok. Buyurmayı daha çok seviyor."

Alın bakın; bir erkek, bir sevgili, bir torun; bir cümleyle nasıl iki kadını birden rezil eder. Neyse ki, çok şükür ki, bin bereket ki; benim yapamadığımı yaya yapıyor. Ayağındaki terliği bir güzel çıkarıyor, bir güzel Ozan'a fırlatıyor, tam da Ozan'ın çıplak karnına isabet ediyor! Ben içten içe "Oh" çekiyorum. Keşke göğsüne geleydi de az canı yanaydı. Kadın ise Ozan'a bakıp "Münasebetsiz!" diyor. "Kim şımartıyor seni bu denli!"

"Valla beni senden çok şımartan kimse yok!" Araba kullanabilmek için istemeye istemeye giydiği spor ayakkabılarını çıkarıyor. Yalınayak basıyor yere. Kadın bir yandan ona bakıp "Ayakların üşümesin," diyerek eliyle ayakkabılığı işaret ediyor, bir yandan o buyurgan sesini bırakıp sevecen bir tonla bana dönüyor.

"To moró mou!" diyerek açıyor kollarını. Ne demek istedi acaba? Canım kızım? Yavrum? Bebeğim? Olsun, hepsi çok güzel. Gülümseyerek ben de onun gibi açıyorum kollarımı.

"Bahar mısın sen?" diyor bu kez kadın. "Hı hı," diyorum pek narin, pek sevdicek. Tanıyor mu beni?

"Nazik olan Bahar, değil mi?" diyor bu kez. Civelek sesli Ozan arkasından "Nazike!" diyor. "Nazik değil Nazike."

Eşeğin oğlu desem kadına da hakaret olacağından susuyorum. Kadının elleri yanaklarıma yükselip "Bu ne güzellik," diyor. Ağzıma bir düzine kelebek daha giriyor. Ozan'la göz göze geliyoruz. O aramıza girip iki koluyla ikimizi birden sarıyor. Üçlü bir sevgi yumağı oluyoruz.

Sarılırken kadının eli kolumda duruyor, Ozan Yunanca konuşuyor sonrasını. Alt tarafı dedem nerede, evde değil mi diyecek; şarkı mı söylüyorsun mübarek, o nasıl güzel konuşmak? Sonra fark ediyorum ki babaannesine hep "yaya" diyor. Hatta Türkçe söyleyecekse bile babaanne değil, büyükanneyi kullanıyor. Hayatımda büyükanne kelimesini kullanan ilk insan olabilir. Keza dedesine ise dede değil "pappoús" diyor. "Papuuğs" gibi bir ses. Yesem ya dillerini!

"Yaya papus nerede?" Ne sevimli soru ama!

"Cuma'ya gitti," diyor kadın. "Çok oldu gideli, dönmesi yakındır ama arayalım." Cep telefonunu aranıyor.

Benimse gözlerim büyüyor. Evet, günlerden cumayız. Vakit dördü buldu ama Ozan'ın ailesinden birinin Cuma namazına gitmesi asla beklediğim bir şey değil. Hele hele Yunanistan'da yaşayan dededen beklemem!

Ozan o sıra içerideki odalardan birine giriyor, birkaç saniye sonra elinde bir şeftaliyle hole dönüyor. Şeftaliyi ısıra ısıra yerken "Dur sen arama, ben gidip onu alayım," diyor.

Sonra şeftali suyuna bulanmış eli bana uzanıyor. "Gelsene şöyle. Yabancı gibi durma. Ben dedemi alıp geleyim, çok kısa sürer, şurada bira içiyorlardır." Bir yandan babaannesine dönüyor. "Evi bensiz gezdirme, ben gezdireceğim," diyor.

O sırada babaannesi Ozan'a çıkışıyor. "Almışsın eline bir şeftalicik. Baka baka yiyorsun da kızcağıza niye vermiyorsun to moró mou?"

İstemiyorum diyemiyorum çünkü aklım cumadan çıkıp bira içen dedede! Cuma'ya gitmesi Ozan'lık değilse de cumadan çıkıp bira içmesi tam da şu keyif düşkünü Ozan işi bir hadise.

"Aç mısın yavrum?" dedi bu kez bana. Yavrumu yavrum olarak kullandı ve Ozan'a döndü. "Haber verseydin, hazır sofra beklerdi sizi."

"Yok!" dedi hemen Ozan. "Yooook!" Elindeki yarım şeftaliyi benim ağzıma tıkarken "Dışarıda yiyeceğiz," dedi. "Ben papusu alıp geleyim. Siz hazırlanın. Hiç vakit kaybetmeden gideriz."

Şeftaliyi tavşan dişlerime resmen sapladı. Onu çıkardığımda "Nereye gideceğiz?" diyebildim. Açıkçası dedesini almak için bile olsa Ozan'ın yanımda ayrılmasına istekli değildim. Bu çekingenlik ancak onunla atılır gibiydi ama Ozan "Dünyanın en mükemmel ahtapotuyla köftesini yiyeceksin," dedi. "Mızıkçılık yok, ikisini de yiyeceksin."

Bahçeye doğru birkaç adım attı, eşikten geçti. Arabanın arkasındaki çantaları indirdi. Bir valiz sadece onun fotoğraf teçhizatından ibaretti. Çantaları içeri taşırken bana "Ben hemen gelirim," dedi. Yürümeye koyulurken son olarak bana "Yayaya aldığımız kuruyemişleri çantadan çıkarır mısın Bahar?" dedi. "Çikolatalı cevize bayılır. O tatlı leblebileri de çok sever."

Yirmi paket aldığımız leblebiler... Ozan arabayla gidecek sanıyorum ama hayır, yürüyerek çıkıyor yola. Ayağına kapı önünde bulduğu terlikleri giyiyor. Sağdaki soldaki bütün evlerden ona selam veriliyor. Gözlendiğimizi anlıyorum. Sokakta şenlikli sesler var. Hem Türkçe hem Yunanca. Ardından birkaç adım atıp bakıyorum
4,5
28 Nisan 2024 tarihinde eklendi
Zamana Karşı filmi favori filmlerimsen biri olarak listeye alıyorum.Konusu sıradışı ve metaforik olması yönüyle orijinal bir film.Bence en önemli artısı filmin bu, en bariz etkili olan yönüdür diyebilirim rahatlıkla.Karakterlerin gelişimi, etkileşimi, ailevi ve sosyal bağları mesela çok eksik filmde.Filmi etkili kılan yönlerden biri de bazen diyalog ve karakterin derinlemesine filmin akışında işlenmesidir.Yani film akarkan karakterin geçmişini, bağlarını, tutumlarını, bakışını falan da geliştirilmelidir.Bu yönden eksik buldum. Paranın yerine zaman metaforu hatta ömrün yerine de zaman metaforu çok etkili bir kurgu olarak gördüm.Zamanın transferi, halkın birbirinden zaman çalması, karşıdakinin zamanını almak için düello ve kumarlar etkileyici bir kurgu.Özellikle zaman bölgeleri olayını beğendim çünkü toplumsal sınıfları metaforize etmiş.Hatta toplumsal sınıflara yasal olarak geçiş mümkün olsa da zaman muhafızlarının(polislerinin) peşine düşmesi dünya gerçekliğine de atıfta bulunuyor. 25 yaşından sonra 1 günlüğüne çalışmak zorunda olan insanları temsil eden bölge ve bu bölgeye zaman satan, kazandıkları zamanla yıllarca yaşayan zengin bölge insanları bize tanıdık geldi.Filmin aksiyonu ve bilim kurgu yönü çok güzel.Dizi müzikleri, romantizmi, karakter gelişimi daha iyi olmalıydı.Özellikle en büyük olumsuz eleştirim; madem böylesine toplumsal bir sınıf çatışmasını güzel bir kurguyla işleyeceksin toplum ögesini biraz daha ön plana çıkarmalıydın.Filmin oyunculuklarını başarılı bulsam da karakterler daha derinlemesine yazılabilirdi.Efsane olabilecekken teknik eksiklerle güzel film olmuş düzeyine inmiş benim gözümde.Görüntü yönetmenliği ve sinematografi olarak getto bölümleri ve elit bölümleri çok iyi ayırt edici düzeyde yansıtılmış.İzlemenizi tavsiye ederim.
5,0
23 Eylül 2023 tarihinde eklendi
Değişik konusunu var beğendim. Gerek kurgu , gerek oyunculuk; hafızalardan silinmeyecek bir film!...
2,0
2 Ocak 2024 tarihinde eklendi
Filmin temelindeki kurgu aslında gayet orijinal ve üzerinden çok güzel bir senaryo çıkarma potansiyeline de sahip ancak filmin senaryosunun içerisindeki ciddi mantık hataları ile birlikte bence bu fırsat tepilmiş olmuş. Hatta zaman kavramı üzerinden kurulmuş bu senaryoda ilgi uyandıran tek kısmın bu olduğunu, bu kısım da olmasa ortada bir senaryo kalmayacağını söylemek mümkün. Genç kitle için ciddi motivasyon kaynağı oluşturacak (özellikle genç çiftler) ancak yetişkin yaş grubu için mantık hatalarından filmi izlemekte zorlanacağınız bir yapıt. Sürükleyici mi, kesinlikle evet. Yani başladığını takdirde mutlaka bitirirsiniz. Eğer senaryo takıntılı değilseniz keyif de alırsınız ancak aksiyon namına mantığın zedelendiği sahneler filme dair ciddi eksi puan getirmiş.

Bir noktadan sonra senaryo başrollerin Marvel karakterine döndüğü, arka planda çalan fon müziklerle dünyayı kurtardıkları bir hâle dönüşüyor. Genç çiftlerin ivedilikle izleyip, yetişkin kitlenin ise can sıkıntısını gidermek için bir kenara yazacağı bir yapım.
4,0
19 Nisan 2022 tarihinde eklendi
Hata var normalde 25 yaşına geldiklerinde kolundaki sayılar çıkmaya başlıyor ama bebeğin kolundada vardı ama flim müthiş ikincisi çıksın
4,0
16 Nisan 2022 tarihinde eklendi
Güzel film asıl istenen mesaj bence çok açık ölümsüzlük gibi bir şansı kim istemez ki başkaları ölecek ki diğerleri sonsuz hayata erişsin
sinema
1 ziyaretçi
2,5
13 Nisan 2022 tarihinde eklendi
Sırf filmin ana fikrinden dolayı 2,5 puan verdim. Yani böyle güzel bir konuyu böyle bir filmle çöp edebilirmiş onuda yapmışlar. Senaryo ultra bayattı yoksulların koşma mevzuları filan güzeldi ama genel itibariyle bakıldığında mantık hatları ile doluydu.
sinema
1 ziyaretçi
4,0
31 Mart 2022 tarihinde eklendi
Zamanın sahibi olan Allah İnne fî zâlike le âyâtin lil mutevessimîn (hicr süresi 75.ayet )
Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır.
5,0
3 Mart 2022 tarihinde eklendi
benim hayatıma farklı bir bakış açısı getiren, etkisinden yıllardır çıkamadığım, mükemmel bir hayal gücü eseri.. bu sitede yorumladığım ilk film
4,5
27 Şubat 2022 tarihinde eklendi
Her ne kadar holywood tarzı abartılı sahneler olsa da konusu ve konunun işlenişi itibariyle çok hoşuma giden bir film oldu In Time. Fikir kendine ve iyi düşünülmüş. Ayrıca mutlu sonla biten filmlerin de güzel olabileceğini göstermiş. Başrollerin çok iyi oyunculuk sergilediğini söyleyebilirim.
5,0
30 Ekim 2021 tarihinde eklendi
zamanın para olduğu bir gelecekte geçen film… konu muhteşem ötesi… kurguda var bir takım mantıksızlıklar…ama konu sürükleyicilik ve oyunculuk mantıksızlıkları kapatıyır diyebilirim.. On numara film
4,0
5 Ağustos 2020 tarihinde eklendi
Siradisi bir film. Ben cok begendim. Herkese tavsiye ederim. Farkli ve guzel mesajlar veren insana zamanin kiymetini bir kez daha hatirlatan guzel bir film
3,5
3 Ağustos 2020 tarihinde eklendi
Film farklı bir senaryo var saçmalık olmayan herşey yerli yerinde mutlu sonla biten zamanın akıcı geçtiği güzel bir film iyi seyirler türü seviyorsaniz sıkıntı yok
5,0
11 Nisan 2020 tarihinde eklendi
Fragman izlemek için üye olmadım dalga geçiyorsunuz insanla ayıp ama ayip nedir bilir misiniz bilmiyorum
4,0
28 Mart 2020 tarihinde eklendi
farklı konusuyla izletiriyor 2.si çıksın istiyor insan
Daha Fazlasını Göster