Senaryosunu da kaleme alan Onur Ünlü'nün yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Güneşin Oğlu"; gizemini uzunca bir süre koruyan, fantastik bir komedi olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçe ile...
Henüz sınırsız sayıdaki sığınmacının işgaline tabi tutulmadığı gibi...
Fikirtepe örneğinde olduğu şekilde...
Kentsel dönüşüm maskaralığı adı altında...
Güzelim kentin siluetinin
Hava kirliliğini bertaraf eden rüzgarların önündeki...
Dikey bir set halini alan rant ucubesine de dönüştürülemediği...
Anılarımızdaki İstanbul'da çekildiği, her halinden belli olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Fikri Şemsigil (Köksal Engür), 58 yaşındaki emekli bir edebiyat öğretmenidir...
Ve...
Yaşlanmanın kendisine öğrettiği yegane şeyin de...
Dünyanın mucizelerle dolu bir yer olduğunu iddia etmesidir...
***
Ki...
Aynı Fikri'ye göre...
Özellikle de yaşlanan insanlar...
Hayat boyu yaşadıkları hayal kırıklıkları nedeniyle...
Kendilerine sunulacak...
Bu türden son bir fırsata...
Tamamen açıktırlar da zaten...
***
O yüzden de...
Aynen maçın son saniyesindeki...
Önlerine düşen volelik bir orta veya kullanılacak bir temdit penaltısı gibi...
Bir sabah uyandığında...
Her şey tamamen değişmiş...
***
Üstelik...
Kendisi yirmi beş yaşındayken...
Sabah yanında uyandığı da kırk yıllık karısı Saadet Şemsigil (Hümeyra) değil...
Karşı apartmandaki fıstıktır...
Diye düşünmekten de kendini alamamaktadır...
***
Her ne kadar...
Elli sekiz yıldır sabahları...
Hep aynı gün ve güneşe karşı uyanmış olsa da...
***
Neyse...
Yine bilindik bir rutinle...
Üzerini giyinip dışarıya çıkan Fikri'nin gözüne...
Gazetesini açıp da...
Geçip parktaki banklardan birine oturduğunda...
Bugüne kadar tarihte bilinen en büyük güneş tutulmasının...
O gün gerçekleşeceği...
Ve Türkiye'den de çıplak gözle 2 dakika süreyle izlenebileceği haberi ilişirken...
***
Prof. Dr. Nevzad Trabzon'un (Levent Öktem) bu habere ilişkin...
"Dünya büyük bir değişimin eşiğinde... 'Özel ruhlar' her şeye hazır olsun..."
Biçimindeki yorumu da dikkatinden kaçmaz...
***
Derken...
Sabah koşusundaki komşularından...
Ünlü şair Alper Canan (Haluk Bilginer) çıkıp...
Kısaca laflayacağı Fikri'nin yanına gelirken...
Fikri'de...
Güneş tutulmasını teleskopla izlemeye hazırlanan Ahmet (Ahmet Kural) adındaki delikanlının düşüp bayıldığını fark eder...
***
Ve...
Söz konusu delikanlıyı uyandıramayınca da...
Bitişikteki kafenin garsonu Burak'ın (Tansu Biçer)...
Elinde gördüğünde...
Manalı manalı sırıtarak...
"Dikize mi yatacaksın Fikri amca?" diye sorduğu teleskobunu alıp...
Kendi dairesine çıkarak beklendiğinin aksine...
Güneş yerine karşı apartmandaki Şule (Özgü Namal) isimli fıstığın balkonuna doğru ayarlar...
***
Ardından da...
Dayanamaz ve güneş tutulmasını seyretmeye başladığında da...
Bizim elli sekiz yaşındaki Fikri'nin bedeni...
Aniden gerçekleşecek bir mucizenin neticesinde...
Şule'nin Bahçeşehir Üniversitesi'nden arkadaşı...
Genç Ahmet'in bedenine dönüşürken...
***
Fikri'nin...
Karısı Cahide'yi (Görkem Yeltan) öldürmesi için kendisinden hamile kalan sevgilisi Şule ile beraber...
Kiralık katil Kurban Murat'ı (Bülent Emin Yarar) tutacak olan Alper Canan...
Ve birbirinden farklı öteki karakterler halini alması da...
Çok sürmeyecektir...
Dakika 19...
***
Olan bitenin sırrının, sadece Prof. Dr. Nevzad Trabzon tarafından bilindiği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; müzikleriyle kulakların pasını silmesinin yanı sıra ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,