Hesabım
    Kader
    Ortalama puan
    4,2
    753 Puanlama
    Kader hakkında görüşlerin ?

    138 Kullanıcı yorumları

    5
    39 Eleştiri
    4
    53 Eleştiri
    3
    20 Eleştiri
    2
    15 Eleştiri
    1
    6 Eleştiri
    0
    5 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    HayallereAGIT
    HayallereAGIT

    Takipçi 14 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    2 Ağustos 2010 tarihinde eklendi
    8 puanı haketmiyo bence olsa olsa 6.
    kemal p.
    kemal p.

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    8 Mart 2014 tarihinde eklendi
    31 mayıs gecesi, Dolmabahçeye doğru iniyordu. Hani Beşiktaşta ciddi müdahalelerin olduğu, çarşının kepçeyi ele geçirdiği gece. Binlerce insan tomalardan biber gazından, plastik mermilerden kaçıyor gümüşsuyuna doğru yukarı kaçıyordu. Bir adam ise tek başına aşağı doğru yürüyordu.
    İşte O adam'ın yazdığı ve yönettiği film Kader.
    O adam bu filmde herkesin kaçtığı bir konuya doğru yürümüş.
    Başkasına aşık bir kadına aşık olmak. Hem de orospuluk yapan bir kadına, hem de babası yatalak, annesi kötü yola düşmüşken, erkek kardeşi bile aşık olduğu adamın arkadaşları tarafından tecavüze uğrarken, tüm bunların sorumlusu adama aşık olan kadına aşık olmak.
    Öyle bir aşk ki, hem sana hemde sevdiğin adama bakarım diyecek kadar,
    çocuğu hastayken, bin bir güçlükle açtırdığı eczaneden aldığı ilaçları alıp daha eve gitmeden Uğur (aşık olduğu kadın) aklına gelip soluğu onun yanında, çocuğunu ise hasta yatağında bırakacak kadar büyük ve vicdansız bir aşkı anlatıyor.
    Toplum yargıları, insanın kendi vicdanı erkeklik gururunu hiçe sayan, üzerine yürüyen bir film Kader. 31 mayıs gecesi herkes kaçarken polisin üzerine yürüyen O adamın filmi.
    O adam sıkı bir BeşiktAŞK'lı. Beşiktaş'a olan sevgisini şu şekilde anlatıyor;
    Çocukluğumda cikletlerden futbolcu resimleri çıkardı. Herkes Fenerbahçeli, Galatasaraylı futbolcuların resimlerini yarıştırıyordu. Cikletten Beşiktaşlı futbolcu resmi çıktığında ise yere atıyorlardı. Ben hepsini yerden toplardım. Benim Beşiktaşlılığım böyle başladı.

    Ahlaklı değil, ahlakçı toplumumuzun yere attığı Uğur'u yerden alıp gönlümüze yerleştiren, Hepimizi biraz Bekir yapan bir film Kader
    Kemal pişmişoğlu
    narrator-2
    narrator-2

    Takipçi 20 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    21 Kasım 2006 tarihinde eklendi
    Sinemanın gücünü aldığı en büyük özelliği nedir? Özgürlüğü olabilir mi mesela bunlardan biri? Gerçek hayatta kafamızdan geçen bazı şeyleri, kaynağı her ne olursa olsun hissettiğimiz sınırlamalar yüzünden gerçekleştirememek... Ama o salonda bi kaç saatliğine, yapamadıklarımızı yapmayı hayal ettirebilmesi... Sinemanın bizi kendine bağlayan bu özelliği kullanılmaya devam ettikçe biz film izlemeye devam ederiz..

    Her sahnesi beyne kazınan bu harika yapıtın gene bu sahnelerinden birini hatırlatmak istiyorum:
    Tahmin ettiğimiz üzere Kars otobüsündeyiz. Zaten "yorgun" Bekir, gene yorgunluktan, ön koltuğa kafasını dayamış, kendinden geçmiş, sızmış vaziyette. Bir anda ayılıyor, "gene" şişmiş gözlerinden birini yarım açıp etrafa bakınıyor ve silkiniyor.. "Ben neredeyim böyle?!" Başına gelen o kadar şeyden sonra Bekir'i gene bu şekilde görünce onu o kadar çok kıskanıyorum ki...
    Bekir belki aptal, belki onu sevenlerin sevgisine ihanet ediyor, belki yaşayabileceği bir sürü güzelliği elinin tersiyle itiyor, evet. Ama tutkusunun peşinden koşmanın verdiği hazzı bir tek o biliyor. Özgürce, kendisini hayata bağlayan şeyin ne olduğuna karar veriyor ve onu, gücü el verdiğince bırakmıyor. Sözde gerçek hayatımızda en uç arzularımızı yok sayabiliriz. Ama elimizden gelen, o arzuyu gerçekleştirmeyi çabalayanları sinemada görebilmektir ancak. Benim yapabildiğim tek şey Bekir'i kıskanmaktır olsa olsa.

    Sinemanın bu gücünü kullanmayı amaçlayan Demirkubuz, bu kadar uç noktalarda gezinen bir hikayeyi bu kadar gerçekçi bir dille aktarabildiği için ne kadar övülse azdır. Onun gibi bi sinemacının bizden biri olması da ayrı bir övünç kaynağı...
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    24 Kasım 2010 tarihinde eklendi
    Acılı, esastan gerçek aşk...
    jamesbond-2
    jamesbond-2

    Takipçi 1.684 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    5 Ocak 2013 tarihinde eklendi
    Bu kadar da olmaz dedirten saplantılı bir aşk hikayesi gerçekten filmi izlerken bekire sinir oldum ben şahsen.Masumiyet kadar iyi değil bence ama onu beğenenler bunu da izlemeli
    kalpsiz
    kalpsiz

    Takipçi 252 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    23 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    Sıfır oyunculuk, sıfır senaryoya bağlılık... Hani Masumiyette kır sahnesinde anlatılanların yarısı yok filmde, yok derken var ama çarpıtılmış, biz öyle sevmiştik uğur bekir ve zagorun hikayesini, değiştirmeye gerek yoktu... Üstelik 96da çekilen bir filmin senaryo olarak 20 sene öncesini anlatıyorsanız gerçekçiliğe önem vermek gerekir... Sevmedim, senaryo yazık edilmiş...
    naked-soul
    naked-soul

    Takipçi 561 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    17 Temmuz 2007 tarihinde eklendi
    masumiyet filminden sonra pek fazla zevk vermese de gençlerin sergilemiş oldukları başarılı performans yadsınamaz.özellikle bekirin son konuşmasını yaptığı ve uğur’un buna hıçkırıklarla karşılık verdiği sahne yüreklerinizin en kuytu köşelerine kadar dokunuyordu.her ne kadar önündeki bütün imkanları elinin tersiyle itip sonra karşılaştıkları durumlardan ötürü kaderi sorumlu tutmak çok büyük bir haksızlık olsa da film gerçekten güzeldi...
    throughout
    throughout

    Takipçi 367 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    25 Kasım 2010 tarihinde eklendi
    4 yıl önce izlediğim halde etkili aşk hikayesi ve doğal oyunculuklarıyla akılda kalan bir film.. masumiyet-kader.. bu iki filmi devam filmi olarak görüyorum ben her ne kadar kronolojik açıdan geriye doğru gitse de.. muhakkak izlenmeli
    gskaltay
    gskaltay

    Takipçi 414 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    24 Ağustos 2007 tarihinde eklendi
    başarılı türk filmlerinden kesinlikle izlenmeli aldığı ödülleri hak eden filmlerimizden...
    mrs-durden
    mrs-durden

    Takipçi 350 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    4 Haziran 2009 tarihinde eklendi
    güzel bir film ancak bu kadar puanı hak etmiyor bazı sahneler çok uzun ve abartılıydı bunun sebebi de bizi karakterlerin ruh haline sokmaktı ve bu başarılmış çünkü bütün akşamım rezil oldu...
    bluevelve
    bluevelve

    Takipçi 115 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    29 Haziran 2008 tarihinde eklendi
    Zeki demirkubuz un bir filmini ilk kez seyreden birisi olarak yarı gerçekçi bulduğum, kimi yerde doğal olmayan abartıya kaçan betimleme ve oyunculukların gözlendiği ama dediğim gibi gerçeklik babında insan ilişkilerinin, halk ağzı ile konuşmanın, çizilen portrelerin yerele indirgenmiş hallerinin ufak tefek istisnalar dışında birebir uydurulmuş olduğu ve ağızda acı bir tat bırakıp adeta surata inen tokat etkisi yapan bir film dokumuz zeki demirkubuz. Türk insanının alışık olmadığı ama son yıllarda gelişen; bireyler arasındaki ilişkilerin ve toplum içindeki görülmeyen, görülemeyen ya da gösterilmeyen yaşantıların olanca sertlik ile sahnelenmesi furyasının yeni ve bir hayli sarsıcı halkası niteliğinde olmuş film. Film, konusu itibariyle silik ve etrafındaki, içinde yaşadığı ortamdaki yani arkadaş çevresine nazaran sessiz ve içine kapanık bir gencin kaderini peşi sıra sürüklemesinden hareketle yol alıyor. Genç ise, parçalanmış bir ailenin ortasında büyümüş, sevgiyi insani duyguların içinden çıkarılıp alındığı bir kişilikte bulmuş, değer yargılarından nasiplenmemiş ve ahlaki yozlaşmanın pençesine düşüp kaderinin önüne katıp farklı zamanlara savurduğu bir kadının kaderinin peşinden sürüklenmekte. Anlaşılan o ki, farklı kişilikteki iki insanın bir yerden sonra kaderleri örtüşmekte. Bu açıdan da sancılı bir ilişki, saplantılı bir tek taraflı aşk ve bitip tükenmek bilmez bir savruluş üçgeni içerisinde ilerlemekte hem film, hem karakterler hem, yönetmen hem de izleyici. Bu film tarzında son yıllarda yönetmenlerimiz çeşitli eserler vermişlerdir. Son derece karamsar, sertlikler içeren, küfrün alabildiğince savrulduğu, sıra dışı yaşantıların önümüze serildiği, umutsuzluğun sarmaladığı, aşk yarasının peşine katıp da savurduğu insan portrelerinden örülü eserlerdir bunlar. Kader de o filmlerden birisidir. Bir yarısı ile gemide ya da laleli de bir azizedir. Diğer yarısı ile ağır romandır. Öbür yarısı ile ise 14 numaradır. Ve çeyreği ile de arabesk bir kıvamdadır. Erkek karakterin yaşamındaki farklı devirlere ışık hızında bir atlayış gerçekleştirilmesi sonucunda, filmdeki kaderler arası bağ bir kopmuş ve sonra yeniden birbirine bağlanmıştır. Kimi izleyiciler bu ani kader çizgisi kayışlarından nedeniyle filmden hazzetmeyebilir. tabi bu birbirinden bağımsız olan ve hızlı geçiş yapan sekanslara alışık olmayan ve sekanslar arasında bağ kurmakta zorlanan izleyiciler için geçerlidir. Başta da dediğim gibi zeki demirkubuz un izlediğim tek filmidir kader. Diğer filmlerini izlemediğim için bu filmden hareketle ve bu filmin bana verdiği anlamlar sınırında yönetmenin sinemasına bakış atmak durumundayım. Ve ilk izlenimin başlarda da belirttiğim gibi güzlü bir yönlendirici/yönetici olduğu yönünde ve kurgusal açıdan gerekse de hikayeyi anlatış bakımında suya sabuna dokunur bir portre şekillenmekte, yönetmene dair ve tabi ki kadere de. Filmdeki erkek karakter olan Bekir in kaderi üzerinde şekillenen filmde, bu karakterin hayatın ya da kadın karakter olan uğur un kaderinin etkisi ile içine düştüğü kimi zaman, kendi kişiliğinden sıyrılıp farklı bir kişiliğe bürünme deresine ve kimi zaman ise, geri gidişler ile öz benliğine dönüşüne ışık tutulmakta. Bekir karakterinin farklı hayat devrelerine ani sıçrayışlar belki de filmin en büyük handikabı ama bu bile şaşırtıcı ve yıpratıcı bir olumlu yönde etkinlik gösteriyor. Bekir in uğur la karşılaşması, uğur a daha önce hiçbir kıza karşı duymadığı duygular ile sarmalanması ilk ve en saf devre olarak beliriyor. Aslında erkek karakterin belli ki daha bakir olduğu ve gördüğü ilk anda, daha önce belki de hiç karşılaşmadığı bir güzellikteki kız karşısında ansızın kara sevdaya tutuluyor. Bu devre biraz klişe ilk görüşte aşk çizgisinde olmuş ama yine de kabul edilebilirlilikte. Karşılıksız bir aşka, uğur un ailesinden manzaralara ve Bekir in içini kaplayan sevdanın avuca basılmış sigara acısına eşlik edişine göz atılma akabinde ve uğur un başka bir sevgiye yüreğini kaptırmış olduğu gerçeğinden sebep ilk devre hüsranla noktalanarak ikinci devreye geçiliyor. Bekir karakterinin yaşamındaki ikinci perde açılır açılmaz sürprizi ile karşılaştırıyor, film bizleri. Bekir karakterindeki hızlı değişimde belgeleniyor sanki. Ait olmadığı, her hali ile kendisini kabul ettirmek istediği ama dışında kaldığı bir hayata adım atıyor. Burada yönetmen bir soru soruyor sanki. Kişi mi kaderinin peşinden sürüklenir yoksa kader mi kişiyi sürükler diye. Burada olan ise kişinin kendi karakterini bir diğer kişinin kaderinin ardına takarak sürüklendiği gerçeği. Yani kaderlerin birbirlerini etkilediği ve bir yerden sonra çizgisinde saptırdığı vurgulanıyor. Üçüncü perde ise şiddetli bir açılış ve kapanışla izleyiciyi adeta yorgun düşürmek istermiş gibi yolarda geçiyor. Bu açıdan kader yarı anlamda bir yol filmi de sayılabilir. Birbiri ardında savrulan kaderlerin belli ki düşürülmüş olduklar çaresizliğin bir yansımasıdır yollar. Umudun aranıldığı yerlerdir yollar. Ve yollar Reddedilmeler karşısında gururun nereye kadar ayaklar altına alınabileceği sorusunu akıllara getiriyor. Bir ayrılıp bir kavuşma ile arabesk tonu yüksek bir karaktere büründürülmüş film. Gazino kültürüne ve yaşantısına göz kırpması ile de seksenli yılların türk filmlerine bir selam durmuş. Ve dikkatlerden kaçmayan küfür kullanımının tüm sınırsızlığı ile kullanılması. Yine son yıllarda bir moda haline gelen küfrü sahiplenme ve olay örgüsünü zenginleştiren bir unsur olarak kullanma seçimi burada da kendini göstermekte. İnsan yaşantısında yeri olduğu için küfür kullanımı doğaldır ama kaderde bazı karelerde küfrün çıktığı ağızlara pek bir yapay kaçtığı görülmektedir. Yerinde ve özde kullanım ise anlamı güçlendirir, hiç kuşkusuz.Netice itibariyle zeki demirkubuz, yer yer abartıya kaçan ve yer yer birbirinden koparılmış ama en kestirme yoldan tekrar bağlanmış sekansları var etmiş olsa dahi sıkılmadan izlenecek, sıkıntılarla örülü bir film var etmiş. Sıkıntılar ile örülü olmasından kasıt edilen; filmde Bekir karakteri dışındaki diğer tüm karakterlerin normal bir insanın yaşadığı hayat yaşayışında olmaması. Bekir in ailesinin tutarlı, aklı başında olması ve aile içi ilişkideki ağır başlılığın, diğer karakterlere bakıldığında yerini bilinmezliğe ve her türlü düşkünlüğe bırakmış olması. işte film bu yönüyle karamsarlık gösteren bir alt metinden oluşmakta. İnsanı değiştiren faktörler ve değişime uğrayan yaşantılardan kesitler sunmasından sebeple de ilgi uyandırır bir yapıda film. Oyunculuklarda özellikle Vildan ataseverin yer yer abartıya kaçmış performansı dikkatlerden kaçmıyor. Bu kötü mü ? tabi ki değil ama ağır işleyen ve genellikle sindirilmişliğin hakim olduğu diğer karakterler çerisinde ben buradayım diye haykırmakta. Nure bilge ceylan ın kamera kullanımının benzeri yer yer filmde kendini göstermektedir. Dalıp giden bakışlar, amaçsızca adım atışlar ve arka planı kaplayan dalgalar ile. Bir filmini ilk kez izlediğim zeki demirkubuz ve izlediğim bu filmi için denilebilecek tek şey; zeki demirkubuz un tatmin edici bir yönetim sergilediği ve kaderin ise; bazı eh işte deyişlere neden olacak eksiklikler barındırsa dahi izlenilebilir olduğudur.kader ( destiny ) -
    gokhankocgida
    gokhankocgida

    Takipçi 213 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    8 Ağustos 2008 tarihinde eklendi
    zekı demırkubuzun fılmlerını ızledım en ıyısı kader...senaryo ve oyunculuk süper..ama zagora duyulan aşk saçma..vede bunun için kızın diyar diyar dolaşması..ama adamın aşık olması bana mantıklı geldi..kızda sürekli umut verdi..birde zeki demirkubuz filmlerinde zaman kavramı çok kötü işleniyor..sanki 1 sn sonrası 10 yıl gibi veriliyor..siz şaşırıyorsunuz...9 verdim..ve ufuk bayraktar müthiş...heleki sonunda..
    Tolgahan
    Tolgahan

    Takipçi 32 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    1 Mart 2010 tarihinde eklendi
    'Masumiyet' filminin 20 yıl öncesini anlatan bir film.Önce Masumiyet ardından Kader izlenmelidir.Olay örgüsü ancak bu şekilde oturur.Vildan Ataseverin performansı beni çok şaşırttı.Ancak yorumumun başında da belirttiğim gibi salt bu filmi izleyenlere hiçbir anlam ifade etmeyebilir.
    nonself
    nonself

    Takipçi 27 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    15 Ağustos 2007 tarihinde eklendi
    zagor kimdir, nedir? içinin bu kadar boş bırakılmasına şaşırdım doğrusu. nedir onu bir kız için çekici kılan şey? 'aşk için aşk' söylemine yaslanmak ve ne idüğü belirsiz bir fenomen üzerine bir takım erdemlilik halleri bina etmeye çalışmak fazla çekici gelmedi bana doğrusu. Bekir’e yüklenen zoraki kaderi de konuşmalıyız. aşktan 'bir sızı' ve 'karın ağrısı' olarak bahsediyor. bunun bir tutku, körü körüne bir bağlanma hali olduğunu hepimiz biliyoruz. etrafındaki hiç kimseyi mutlu edemeyen tam anlamıyla kerameti kendinden menkul karanlık bir olgunun bu derece kutsallaştırılmasını kabul edemem. ne diyeceğiz yani 'Bekir aşkının peşine gitti' mi? Kars, sonra?.. Ötesi var mı??
    ozzy-badd
    ozzy-badd

    Takipçi 831 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    3 Mayıs 2010 tarihinde eklendi
    inanılmaz doğal oyuncu perfomansları,zeki demirkurbuz un kaliteli yönetimi ve aşk bu dedirten hikayesiyle türk sinemasının yüz akı filmlerinden...özellikle son 10 dakkası hem oyunculuk hemde duygu açısından inanılmazdı...beni masumiyetten daha çok etkileyedi...ayrıca en iyi 10 türk filminden biri bence...10/9
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top