Zeki demirkubuz un bir filmini ilk kez seyreden birisi olarak yarı gerçekçi bulduğum, kimi yerde doğal olmayan abartıya kaçan betimleme ve oyunculukların gözlendiği ama dediğim gibi gerçeklik babında insan ilişkilerinin, halk ağzı ile konuşmanın, çizilen portrelerin yerele indirgenmiş hallerinin ufak tefek istisnalar dışında birebir uydurulmuş olduğu ve ağızda acı bir tat bırakıp adeta surata inen tokat etkisi yapan bir film dokumuz zeki demirkubuz. Türk insanının alışık olmadığı ama son yıllarda gelişen; bireyler arasındaki ilişkilerin ve toplum içindeki görülmeyen, görülemeyen ya da gösterilmeyen yaşantıların olanca sertlik ile sahnelenmesi furyasının yeni ve bir hayli sarsıcı halkası niteliğinde olmuş film. Film, konusu itibariyle silik ve etrafındaki, içinde yaşadığı ortamdaki yani arkadaş çevresine nazaran sessiz ve içine kapanık bir gencin kaderini peşi sıra sürüklemesinden hareketle yol alıyor. Genç ise, parçalanmış bir ailenin ortasında büyümüş, sevgiyi insani duyguların içinden çıkarılıp alındığı bir kişilikte bulmuş, değer yargılarından nasiplenmemiş ve ahlaki yozlaşmanın pençesine düşüp kaderinin önüne katıp farklı zamanlara savurduğu bir kadının kaderinin peşinden sürüklenmekte. Anlaşılan o ki, farklı kişilikteki iki insanın bir yerden sonra kaderleri örtüşmekte. Bu açıdan da sancılı bir ilişki, saplantılı bir tek taraflı aşk ve bitip tükenmek bilmez bir savruluş üçgeni içerisinde ilerlemekte hem film, hem karakterler hem, yönetmen hem de izleyici. Bu film tarzında son yıllarda yönetmenlerimiz çeşitli eserler vermişlerdir. Son derece karamsar, sertlikler içeren, küfrün alabildiğince savrulduğu, sıra dışı yaşantıların önümüze serildiği, umutsuzluğun sarmaladığı, aşk yarasının peşine katıp da savurduğu insan portrelerinden örülü eserlerdir bunlar. Kader de o filmlerden birisidir. Bir yarısı ile gemide ya da laleli de bir azizedir. Diğer yarısı ile ağır romandır. Öbür yarısı ile ise 14 numaradır. Ve çeyreği ile de arabesk bir kıvamdadır. Erkek karakterin yaşamındaki farklı devirlere ışık hızında bir atlayış gerçekleştirilmesi sonucunda, filmdeki kaderler arası bağ bir kopmuş ve sonra yeniden birbirine bağlanmıştır. Kimi izleyiciler bu ani kader çizgisi kayışlarından nedeniyle filmden hazzetmeyebilir. tabi bu birbirinden bağımsız olan ve hızlı geçiş yapan sekanslara alışık olmayan ve sekanslar arasında bağ kurmakta zorlanan izleyiciler için geçerlidir. Başta da dediğim gibi zeki demirkubuz un izlediğim tek filmidir kader. Diğer filmlerini izlemediğim için bu filmden hareketle ve bu filmin bana verdiği anlamlar sınırında yönetmenin sinemasına bakış atmak durumundayım. Ve ilk izlenimin başlarda da belirttiğim gibi güzlü bir yönlendirici/yönetici olduğu yönünde ve kurgusal açıdan gerekse de hikayeyi anlatış bakımında suya sabuna dokunur bir portre şekillenmekte, yönetmene dair ve tabi ki kadere de. Filmdeki erkek karakter olan Bekir in kaderi üzerinde şekillenen filmde, bu karakterin hayatın ya da kadın karakter olan uğur un kaderinin etkisi ile içine düştüğü kimi zaman, kendi kişiliğinden sıyrılıp farklı bir kişiliğe bürünme deresine ve kimi zaman ise, geri gidişler ile öz benliğine dönüşüne ışık tutulmakta. Bekir karakterinin farklı hayat devrelerine ani sıçrayışlar belki de filmin en büyük handikabı ama bu bile şaşırtıcı ve yıpratıcı bir olumlu yönde etkinlik gösteriyor. Bekir in uğur la karşılaşması, uğur a daha önce hiçbir kıza karşı duymadığı duygular ile sarmalanması ilk ve en saf devre olarak beliriyor. Aslında erkek karakterin belli ki daha bakir olduğu ve gördüğü ilk anda, daha önce belki de hiç karşılaşmadığı bir güzellikteki kız karşısında ansızın kara sevdaya tutuluyor. Bu devre biraz klişe ilk görüşte aşk çizgisinde olmuş ama yine de kabul edilebilirlilikte. Karşılıksız bir aşka, uğur un ailesinden manzaralara ve Bekir in içini kaplayan sevdanın avuca basılmış sigara acısına eşlik edişine göz atılma akabinde ve uğur un başka bir sevgiye yüreğini kaptırmış olduğu gerçeğinden sebep ilk devre hüsranla noktalanarak ikinci devreye geçiliyor. Bekir karakterinin yaşamındaki ikinci perde açılır açılmaz sürprizi ile karşılaştırıyor, film bizleri. Bekir karakterindeki hızlı değişimde belgeleniyor sanki. Ait olmadığı, her hali ile kendisini kabul ettirmek istediği ama dışında kaldığı bir hayata adım atıyor. Burada yönetmen bir soru soruyor sanki. Kişi mi kaderinin peşinden sürüklenir yoksa kader mi kişiyi sürükler diye. Burada olan ise kişinin kendi karakterini bir diğer kişinin kaderinin ardına takarak sürüklendiği gerçeği. Yani kaderlerin birbirlerini etkilediği ve bir yerden sonra çizgisinde saptırdığı vurgulanıyor. Üçüncü perde ise şiddetli bir açılış ve kapanışla izleyiciyi adeta yorgun düşürmek istermiş gibi yolarda geçiyor. Bu açıdan kader yarı anlamda bir yol filmi de sayılabilir. Birbiri ardında savrulan kaderlerin belli ki düşürülmüş olduklar çaresizliğin bir yansımasıdır yollar. Umudun aranıldığı yerlerdir yollar. Ve yollar Reddedilmeler karşısında gururun nereye kadar ayaklar altına alınabileceği sorusunu akıllara getiriyor. Bir ayrılıp bir kavuşma ile arabesk tonu yüksek bir karaktere büründürülmüş film. Gazino kültürüne ve yaşantısına göz kırpması ile de seksenli yılların türk filmlerine bir selam durmuş. Ve dikkatlerden kaçmayan küfür kullanımının tüm sınırsızlığı ile kullanılması. Yine son yıllarda bir moda haline gelen küfrü sahiplenme ve olay örgüsünü zenginleştiren bir unsur olarak kullanma seçimi burada da kendini göstermekte. İnsan yaşantısında yeri olduğu için küfür kullanımı doğaldır ama kaderde bazı karelerde küfrün çıktığı ağızlara pek bir yapay kaçtığı görülmektedir. Yerinde ve özde kullanım ise anlamı güçlendirir, hiç kuşkusuz.Netice itibariyle zeki demirkubuz, yer yer abartıya kaçan ve yer yer birbirinden koparılmış ama en kestirme yoldan tekrar bağlanmış sekansları var etmiş olsa dahi sıkılmadan izlenecek, sıkıntılarla örülü bir film var etmiş. Sıkıntılar ile örülü olmasından kasıt edilen; filmde Bekir karakteri dışındaki diğer tüm karakterlerin normal bir insanın yaşadığı hayat yaşayışında olmaması. Bekir in ailesinin tutarlı, aklı başında olması ve aile içi ilişkideki ağır başlılığın, diğer karakterlere bakıldığında yerini bilinmezliğe ve her türlü düşkünlüğe bırakmış olması. işte film bu yönüyle karamsarlık gösteren bir alt metinden oluşmakta. İnsanı değiştiren faktörler ve değişime uğrayan yaşantılardan kesitler sunmasından sebeple de ilgi uyandırır bir yapıda film. Oyunculuklarda özellikle Vildan ataseverin yer yer abartıya kaçmış performansı dikkatlerden kaçmıyor. Bu kötü mü ? tabi ki değil ama ağır işleyen ve genellikle sindirilmişliğin hakim olduğu diğer karakterler çerisinde ben buradayım diye haykırmakta. Nure bilge ceylan ın kamera kullanımının benzeri yer yer filmde kendini göstermektedir. Dalıp giden bakışlar, amaçsızca adım atışlar ve arka planı kaplayan dalgalar ile. Bir filmini ilk kez izlediğim zeki demirkubuz ve izlediğim bu filmi için denilebilecek tek şey; zeki demirkubuz un tatmin edici bir yönetim sergilediği ve kaderin ise; bazı eh işte deyişlere neden olacak eksiklikler barındırsa dahi izlenilebilir olduğudur.kader ( destiny ) -