ODTÜ’deki lisansüstü eğitimimizde “sınıf arkadaşımız” ve “dostumuz” olan Can Dündar’ın senaryosunu da yazıp yönettiği “Mustafa”:
Aradan geçen onca zamana rağmen bugüne kadar yapılmış en “gerçekçi” Mustafa Kemal Atatürk belgeseli olma özelliğini halen korumakta olan son derece “sade” ama bir o kadar da “nitelikli” bir çalışmadır…
Senaryosunun tamamı herkesin kolaylıkla ulaşabileceği (asparagas içermeyen) bilgi, belge ve anılardan derlenerek kurgulanmış olan bu belgeselde sevgili Can:
“Gardırop Atatürkçülüğü” yapmak yerine onu, hem “insan” hem de “devrimci” yönleri ile anlatan bir dil kullanmayı tercih etmiş…
Tabii hal böyle olunca da ortaya, yukarıda “gerçekçi”, “sade” ve “nitelikli” olarak da tanımlamış olduğumuz ayakları yere basan bir Atatürk belgeseli çıkmış…
Elbette Goran Bregovic’in, Balkan ve Anadolu ezgilerinden harmanlayarak yaptığı müzikler de belgesele ayrı bir duygu ve derinlik kazandırmış…
Spoiler vermiş olmamak için 1938 Eylül’ünde, Dolmabahçe Sarayındaki bir odada “Dört Mevsim” isimli bir tablonun önünde başlayıp yine aynı tablonun önünde son bulan filmin hikâyesine hiç girmiyoruz…
Zira eminiz şu ana kadar halen izlemediyseniz de bir yerlerden bulup buluşturup bu önemli Atatürk belgeselini mutlaka izleyeceksiniz…
Sonuç olarak, puan olarak tereddütsüz 4 verdiğimiz bu belgesel için önerim tabii ki de “mutlaka izlenerek arşivlenmeli” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…
Son bir not: Siyaset literatürüne “Gardırop Atatürkçülüğü” olarak yerleşmiş olan bu deyim için İlhan Selçuk’un Yön Dergisinin 9 Eylül 1966 tarihli sayısında yayınlanmış olan konuya ilişkin makalesini muhakkak bir okumanızı öneririz…
Ülke cehaletle kaynıyor. Atası olarak Fatih'i Kanuni'yi görenler Atatürk atamız değildir diyebiliyor. Vay efendim Atatürk askerleri olmasa kazanabilirmiymiş. Fatih askerleri olmasa nereyi alıyordu Kanuni nereyi alıyordu. İçki içene içkici diye yargılayabiliyorsan nikahsız onlarca cariyeyle yatana zinacı diyebilecek misin ? Neresinde var kitabımızın. Yoksa o benim atam mı diyeceksin. Beşikteki bebeği boğduran atana katil diyebilecek misin. Neresindedir kitabımızın ? Bu saçmalıkları artık bir kenara bırakın, bu Atatürk düşmanlığını bir kenara bırakın. Tarihteki büyüklerimizin kötü yönlerini ortaya çıkaracak olursak emin olun hiçbirini sevmeyiz. Önemli olan vatan için ne yaptıklarıdır. Fatih olmasa İstanbul belki Türk'lerin olamayacaktı. Atatürk olmasa şuan Suriye'de Irak'ta Afganistan'da nasıl kızlara kadınlara tecavüz ediliyorsa bugün aynısı bize olacaktı. Asıl vatan hainliği bu büyük insanları sevmemekte değil onların yaptıkları işleri kabullenememekte. Kardeş katli yapıp nikahsız cariyelerle birlikte olanda senin benim atam içki içende senin benim atam. Her ne kadar hangisini kabullenemesenizde gerçekler böyle. Hiçbir ülkede daha yokturki atasına küfür eden cahil bir toplum yetişsin, yetiştirilsin. Gavur dediğimiz Avrupada atasını sevmeyen karalamak için çabalayan bir kişi çıkmazken sözde Müslüman olan bizim gibi ülkeler liderlerini ya Amerikaya teslim edip astırıyor ya kendisi taşlayıp ezip öldürüyor. Biz ise eline aldığı tek bir tarih kitabı ya okumuş ya okumamış haliyle ahkam kesiyoruz tarih biliyorum diye. Cahillik yapmayın. Açın okuyun, öğrenin. O dönemde yaşamış halk ne diyor, zamanın dünyadaki tüm liderleri bu adam hakkında ne demiş, bu adam hangi icraatleri yapmış kime faydası olmuş açın öğrenin. Ondan bundan duyduğunuz hiçbir aslı astarı olmayan hurafelerle sözde Müslümanlık taslamayın. İftiranın bedellerini dininize göre araştırıp bilmiyorsanız öğrenin. Ataların boş sözü yoktur. Bilmemek değil öğrenmemek ayıp.
Atatürk ve İsmet İnönü bir dikdatördü, ki diğer askeri lider olan kişiler gibi. TC 1950'li yıllara kadar tek partiyle yönetildi. Atatürk şunu amaçlamıştı, şunu yazmıştı demekle iş bitmiyor. Sonuçta tarih ortada, yapılanlar ortada. İnkılapların toplumda referandumla ortaya çıkmadığı ve halka dayatıldığı da ortada.
Aynı zamanda Atatürk'ün sirozdan öldüğü ve son günlerinde doktorların kesin ikazlarına rağmen içki ve sigaraya ara vermediği de ortada. Atatürk'ü içkici göstermeye gerek yok, çünkü içki ve sigaraya düşkündü.
Eğer Atatürk'ü gerçek manada tanımak istiyorsanız onu süperman ya da ilah ilan etmeyi bırakıp onu bir insan gözüyle incelemeniz gerekli.
Atatürk ortadadır, hayatı ortadadır, yaptıkları ortadadır. İsteyen takdir eder, isteyen etmez, isteyen sever, isteyen sevmez. Bırakın da buna insanlar kendileri karar versinler. Bir insan Atatürk'ü seviyor diye vatansever olamayacağı gibi sevmiyor diye vatan haini de olmaz. Artık yıkın şu saçma sapan tabuları zihninizden. Bunlar sadece ve sadece topluma ayrımcılık getirir, başka hiçbir şey değil.
Filmde en kötü bulduğum taraf acitasyon yüklü bir ses tonuyla anlatılıyor oluşu. Daha ciddi bir ses tonuyla daha iyi bir iş çıkarılmasını beklerdim açıkçası.
Bütün dünyanın imrendiği ve başarısına hayran kalıp gıpta ettiği muhteşem bir insanı "acaba nasıl kötüleyebiliriz!" mantığıyla düşünerek yapılmış iğrenç bir yapım, filmden tek çıkardığım sonuç demek ki can dündar da rüzgara karşı savrulup kendi çıkarını düşünenlerdenmiş! Atatürk'ü zaten gerçekten tanıma şerefine erişmiş şanslı insanlar onun insanüstü zekasını kırılmaz iradesini ve mucizevi gücünü gayet iyi bilirler ve yaptıklarını da neden yaptığını anlarlar, bunu göremeyen körler içinse üzülmek isterdim fakat söz konusu olan Atatürk olunca onu bile yapmak gelmiyor içimden, çünkü üzülüp acımak aslında bir değer verme göstergesidir fakat böylesine muhteşem bir insanı aşağılamaya çalışan hiç kimsenin gözümde zerre kadar değeri yoktur!....
Nihayetinde Mustafa Kemal Atatürk bir insandır ve hayatında bazı yanlışlarının olması kaçınılmazdır. Zaten kendisi de bu hataları dile getirmiştir. Fakat özel hayatındaki dalgalanamalara rağmen onun insanüstü mücadelesi ve eserleri tartışılamaz Dikkatimi çeken bir nokta var sadece.1- Dönemin Avrupa basını Atatürk dönemini diktatörlük olarak isimlendirmiş. Kendi içindeki faşist yapılanmaları göremeyen ve dünyayı topyekün bir harbe sürükleyen Avrupa basını Atatürkü diktatör olarak yansıtmak istemiş. Demek ki Avrupanın bu topraklara ve bu topraklar üzerindeki toplumsal olaylara bakışı o dönemden beri ezbere dayanan gerçekçiliği olmayan bir şekilde devam etmekte.
Bende Atatürkü içkici gibi gösterdiğine inanmıyorum . Yani bazı yerlerde içiyor ; ama bu o kadarda abartılacak bir konu olduğunu düşünmüyorum . Filmde bir sürü yanlış anlatılmış konu varmış . Tabi bu konu tarihçilerin bileceği bir konu . Bütün bunların dışında Can Dündar iyi bir iş çıkartmış diyebilirim . Puanım 8/10 .
En acı gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiş can dündar.. ah! küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap!!
izledikten sonra Atatürke daha bir yüreğimde hissettiğim daha da Atürk hayranı olmamı sağlayan belgesel/film. izleyince anlıycaksınızki bildiğiniz süpermen hikayelerinden değil üzerine gelenleri gözlerinden çıkan ışınlarla parçalamamış telefon kulubesine girip kostümünü değiştirmemiş
Kemalist değilim.İlgilenmem de ideolojilerle ama film seyretmeyi severim.Defalarca tvlerde bir insanı 'ilah' gibi gösteren filmler izledik Atatürk hakkında.Aslında onu bu hale getiren ideolojiye bir cevap niteliğinde film.Zaten filmin adı 'soğukluk ve kahramanlık' barındıran 'Atatürk' değil.Sadece insan olduğunu anlatan 'Mustafa'dır.Bunun ötesinde film hakkında Atatürkü kötü gösterdiği hakkında bir sürü şey yazıldı çizildi.Oysa hiç ilgisi yok.Tamamen filmi karalama kampanyası bu.Can Dündar çok büyük iş yapmış.Helal olsun.
filmde aslında Atatürk le ilgili hiç bilmediğim şeyler öğrendim. Ben bir türlü anlayamadım Atatürk ü nasıl filmde kötü bir kişi olduğu anlatığını sölediyer bir türlü anlayamadım aksine şeyler sölüyor fimde 10/7
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.