Hesabım
    Ejderha Dövmeli Kız
    Ortalama puan
    3,5
    228 Puanlama
    Ejderha Dövmeli Kız hakkında görüşlerin ?

    41 Kullanıcı yorumları

    5
    5 Eleştiri
    4
    18 Eleştiri
    3
    8 Eleştiri
    2
    6 Eleştiri
    1
    2 Eleştiri
    0
    2 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Pınar Güner
    Pınar Güner

    Takipçi 17 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    3 Mart 2012 tarihinde eklendi
    Ensest ve lezbiyen iliskiler, tecavüz, siddet… Tecavüz etme amaçli olsa da dini ceza süsü verilmis Nazist seri cinayetler...
    Nüfuzlu bir ailenin 40 yil önce kayiplara karisan güzel kizi...
    Sartli tahliyeyle disari çikmis, sirtinda boydan boya ejderha dövmesi olan dahi hacker Lisbeth...
    'Üstüne vazife olmayan büyük islere' el attigi için bir komployla hapis cezasi alan, görevinden uzaklastirilan ünlü bir gazeteci...
    Stieg Larsson'un 41 ülkede çok satan listesine giren kitabi Ejderha Dövmeli Kiz ülkemizde de Pegasus yayinlarindan çikmisti. Millenium (bu ad, gazetecinin çalistigi dergiden geliyor) Üçlemesi'nin ilk kitabinin bunca satmasinda, yazarinin tam da kitaplari basarinin doruklarina çikarkenki -kalp krizinden- ani ölümü de etkili olmustur herhalde.
    Polisiye kitaplara ilgimi bilen bilir. Bu da düz mantikla Sevin Okyay'i ve Ömer Türkes'i sevmemi ve takip etmemi kaçinilmaz kilar- ki bu iki degerli insana saygiyla karisik yabana atilmayacak bir sevgi beslerim. Sevin Okyay Radikal'deki yazisinda -çogu filme oldugu gibi- bu filme de iyi davranmis, hele Noomi Rapace'yi Ejderha Dövmeli Kiz rolüne pek yakistirmisti.
    Çok satan listesine giren kitaplarla basim hiç hos olmamistir. Onlari okumam için herkesin ellinde görülmedigi zamanlari beklerim. Bu da bazen bes seneyi bulur, hala yasayan bir kitapsa, herkes onu biraktiginda ben tutarim ellerinden. Bu nedenle -daha- kitabini okumadim; ama filmlerle ilgili böyle bir takintim yok. Sinema benim askim. O yüzden Avrupa'da yilin en çok izlenen filmleri arasina giren bu filmi gidip gördüm.
    Alman-Danimarka-Isveç ortak yapimi bu polisiye-gerilim filmi iki buçuk saatten biraz fazla sürüyor. Sinemadaki buz kestiren klimanin sogukluguna eklenen karli sahneler insanin içini üsütüyor. Sevin Okyay'in dedigi gibi Noomi Rapace asi, siddet egilimli, güçlü; ama çok aci çekmekten sevgi korkagi olmus kiz rolüne cuk oturmus, süper olmus.
    Olaylar sürükleyici mi sürükleyici, kanli ve tecavüzlü, gizemli mi gizemli... Ask sosu dökülmüs, acilarla örülmüs, ama her seye ragmen ayakta kalmayi basaran güçlü insanlari isleyen bu film son zamanlarda oldukça moda olan Isveç polisiyesinin bir örnegini görmek isteyen polisiye severleri bekliyor.
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    6 Ocak 2012 tarihinde eklendi
    Sert bir film. Şu sıralar aynı isimli David Fincher uyarlaması nedeniyle daha bir sık duyar olduk adını "Ejderha Dövmeli Kız"ın. İsveç yapımı bu ilk versiyonun kesinlikle o bildiğimiz Amerikan gerilim-polisiyelerinden bir farkı yoktu. Fincher'ın ve yeni kadronun filmi nasıl yorumlayacağı, yeni olarak neler katabileceği tüm sinemaseverlerin olduğu gibi benim için de bir merak konusu. Eğer böyle bir projeye başlıyorsan, daha çekileli 2 yıl kadar olmuş bu filmden daha fazlasını vaat etmelisin bize. Oplev'in filmini izledikten sonra büyük ihtimalle, "bu film bir kez daha neden çekilsin ki" diye düşüneceksiniz. Zira kendisinin herhangi bir eksiği, bir gediği yok. İsveç sinemasının ve oyuncuların pek tanınmamış olmasının getirdiği ayrı bir çekicilik ve sürükleyicilik de var ayrıca. Bu kitabın ve filmin aynısını bu kadar kısa süre sonra çekmek bana kalırsa büyük bir kumar ve Fincher'ın muhteşem ilerleyen kariyerinde ufak da olsa bir gerilemeye neden olabilir. Fakat tabii ki onu da izlemeden yorum yapamayız. Muhakkak ustalığını konuşturmuştur o da. Asıl yorum üçlemeyi tamamladıktan sonra yapılmalı gerçi, ama bir iki şey söyleyebiliriz şimdilik bu ilk filme dair. Lisbeth ülkemizde dahi dış görünüşü açısından her gün sokaklarda görebildiğimiz, giyimi kuşamıyla etrafın aşağılayıcı ve hatta kötüleyici bakışlarına maruz kalan, bıraktığı bu izlenim nedeniyle insanların kendisinden yararlanmakta tereddüt etmediği, gürültü ve kalabalığı değil de yalnızlık ve sessizliği tercih eden, tipik içine kapanık bir genç kız izlenimi veriyor. Ancak onun da sırları, bu duruma gelmesine neden olan bir geçmişi var tabii ki. Bir de çok marjinal bir uğraşı var; hacker'lık! Blomkvist ise orta yaşlı, tüm ülkenin tanıdığı, son dönemde ise önde gelen siyasilerden birine ses getirecek bir kaçakçılık suçlamasında bulunan fakat haksız bulunarak kendisi hor görülüp ceza yiyen bir gazeteci. Bu iki karakterin yolları şehrin uzağındaki bir adada karmaşık ve tehlikeli bir cinayet veya kaybolma olayını araştırmak için kesişiyor. Bu gizemli olay 40 yıl öncesine ait ve film ilerledikçe daha ilginç bir hal alıyor. Finalde tabii ki serinin geri kalanı için bırakılmış açık kapılar var. Karakterler ile ilgili açıklanacak olan sırlar ve gerçekler var. İlk filmde bunlar hakkında sadece ufak ipuçlarını görebiliyoruz. Sonuç olarak filmin merkezindeki gizem yerli yerinde durabiliyor, olaylar seyirciyi boşluğa düşürmeden, tatmin edici bir şekilde açığa kavuşturulabiliyor. İnandırıcı olduğunu da söyleyebiliriz. Karakterler hem tipik hem de enteresan. Çekimler, senaryo, yaşananlar dediğim gibi bir Hollywood filmini aratmıyor aslında. Ancak bir yandan da İsveç yapımı olduğu her zaman aklınızın bir kenarında sizinle birlikte, Oplev filmi kesinlikle ülkesi için karakteristik bir özenle çekmiş. Genel hatlarıyla başarılı bir "Avrupa" filmi. Fincher versiyonunu da merakla izleyeceğiz. Fakat zaten her haliyle "olmuş" gözüken bu filmi ne kadar ileriye taşıyabilir ve ona nasıl yeni bir soluk getirebilir, bu konuda şüphelerim yok değil. Bu film böyle güzeldi, dokunmaya pek gerek yoktu sanki. Son dönemin görülmeyi sonuna kadar hak eden yapımlarından.
    potasyum
    potasyum

    Takipçi 531 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    4 Şubat 2012 tarihinde eklendi
    An itibariyle aldığı 7.3 puanı kesinlikle haketmediğini düşündüğüm ve sanki bir John Cristoph Grange romanı okuyormuş gibi kendimi hissettiren,son 1-2 ayılda izlediğim filmler arasında en baba,en kral filmlerden olan,benim için kült statüsüne çoktan giren harika bir şey bu film.Kısacası çok şey.
    erdenizpasali
    erdenizpasali

    57 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    12 Haziran 2011 tarihinde eklendi
    mükemmel.. düşük aksiyon, ileri seviye bulmaca çözme yeteneği ve biraz gizem.. süper bir polisiye ve tabiki avrupa sinemasının gerçekliği. Mimikler ve ifadeler o kadar gerçekçi ki anlatmaya lüzum yok. ve tabiki karakterler; öyle güzel işlenmiş ki, biraz abartılı olsa da kadın karakteri tanıyoruz. erkek karakteri tanımamız epey uzun süre alıyor. olay örgüsünü kurmamız neredeyse 1.5 saat, katil adayı ise 2 dk. katil adayı dedim farkettiyseniz =) 2011 de bu filmin hollywood çakması geliyor. gelsin bakalım... =)
    9/10
    6OK
    6OK

    Takipçi 131 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    26 Şubat 2011 tarihinde eklendi
    Film uyarlamasının yapıldığı kitabı okuyanlar için hayal kırıklığı yaratmış. Bu son derece doğal bir durum. Aynı şeyi bende bir çok filmde yaşadım. (Misal Dan Brownın elimden düşürmeden bir günde okuduğum Da Vinci Şifresinin filmi büyük hayal kırıklığı yaratmıştı bende.)

    Kitabını okumadığım için uyarlaması hakkında yorum yapamam fakat polisiyesi ve gerilimi gayet iyi. Çok fazla sıkmadan sonuna kadar izlettiriyor kendini. Diğer 2 kitabında uyarlamasını merakla bekliyorum.

    7/10
    zegub
    zegub

    9 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    12 Şubat 2011 tarihinde eklendi
    Kitabını okumadım ortalığı kasıp kavurduğundan haberim olmadan filmi izledim.Zaten hangi uyurlama abi burdur dedirtiyor.. yaa aksiyon denince full koparan bişi beklenilmeside anlam vermiyorum kısacası çok hızlı olmayan ama etkileyici bir film..durgun seyri sıkıntı verebilir ama sonun kadar sabırla izlenirse etikisi büyük sahneler var....
    solorate
    solorate

    22 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    9 Şubat 2011 tarihinde eklendi
    mimOzam_a ithafen
    Şüpheniz buysa kesinlikle izlemeyin.Ben ilk kitabı okuyup sonra ikincisini alıp ikinciye başlamadan filmi izledim kafamdaki kurgu ve simülasyon dağıldı.Yüzüklerin Efendisi gibi, Yeşil yol gibi, esaretin bedeli gibi uyarlamalar yakalamak çok zor.Bırakın hayal gücünüzdeki gibi kalsın.Kitabı okumayan için vasat, okuyan için hayal kırıklığı.Olaylar o kadar atlanmış ki sadece filmi izleyen birinin boşluklarda kalması işten bile değil.Beğenmesi pek mümkün değil.Ben şahsen, kitabını beğendiğim uyarlamaları izlememe kararı almış bulunuyorum.Kitap kültürü olanlar uzak durunuz bu filmden, kitabıyla yetininiz.Bir çok polisiye roman okumuşumdur, genelde son 50-60 sayfası heyecanlı gerisi boş romanlardır. Bu serinin ilk kitabı (diğerlerini daha okumadım)ilk 200-250 sayfada durum değerlendirmesi yaptıktan sonra kalan 350-400 sayfada içine çekiyor insanı.Dan Browndan sonra bu ve buna yakın türleri sevmeme neden olabilecek ikinci yazardır.Toprağı bol olsun.Uzun lafın kısası izlemeyiniz.Okuyunuz.
    mimOzam-
    mimOzam-

    1 değerlendirme Takip Et!

    2,5
    3 Şubat 2011 tarihinde eklendi
    Kitapları okudum yalnız filmi elimde olduğu halde izlemiş değilim. Kitaplara duyduğum sempatinin eksilmesini istemiyorum. Kalınlıklarına rağmen okuduğum kitaplar. Umarım ki film düşüncemi değiştirmez.
    Demirtas
    Demirtas

    Takipçi 888 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    15 Ocak 2011 tarihinde eklendi
    Son derece etkileyici bir polisiye. Merakla son saniyesine kadar tetikte izledimacaba ne olacak diye. Polisiye severler mutlaka izlemeli.
    keremer
    keremer

    Takipçi 44 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    27 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    kitabı okumadım ama kitabın yarattığı etkiden dolayı filmden beklentilerin büyük olduğunu görmüştüm. her güzel kitabın ardından çekilen filmde olduğu gibi birçok insanda hayal kırıklığı yaratmış olmalı. sonuç olarak kitabı okumadım ama filmi izledim ve açıkçası çok etkilendiğimi söyleyemicem. çok akıcı olmasa da genel itibariyle fazla sıkmayan ortalama bir film diye düşünüyorum. her zaman söylendiği gibi "renkler ve zevkler tartışılmaz" izleyin ve siz karar verin. kaybediceğiniz birşey yok.
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    19 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    Çok başarılı bir polisiye uyarlama olmuş. Umarım, Hollywood versiyonu da, orijinali kadar iyi olur...
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    22 Kasım 2010 tarihinde eklendi
    uğur tazegül..................................film hakkındaki yorumum.......................10 üzerinden 8.5.............................Polisiyede kimin ya da neyin zaferinin yaşandığı aslında, türün cevaplamayı arzu ettiği yegane sorudur. Kaldı ki bu cevaba göre polisiyenin türü ve toplumsal bağlamı ortaya çıkar. Çoğu zaman modern rasyonalitenin cisimleşmiş hali olarak dedektif baş rolü oynar, kimi zaman Tom Ripley gibi elit zevklere kendini kaptırmış çekici bir seri katilin zaferi ile noktalanır, kimi zaman da davanın kaderini şans belirler. Polisiyenin evreni seçilen kavrama göre belirlenir, ki bu kavramın yörüngesi çoğunlukla ahlaki bir ikilemin yarattığı yarılmanın etrafında çizilmiştir. Bu nedenle yüksek edebiyat tarafından haksız yere dışlanan polisiyenin derdinin estetikten ziyade her zaman etik olduğu söylenebilir.Günümüzün sürpriz sonlara odaklanmış, kanlı ve medikal araştırmaya öncelik veren polisiyelerinin içinde Stieg Larssonun Milenyum serisi bu 'eski tarz'a çok daha yakın.. Bilindik polisiye romanlardan çok daha büyük bir hacme sahip olan Ejderha Dövmeli Kızın bu denli popülerlik kazanmasının esas sebebi belki de bu. Akıl oyunları arasında dolaşıp kısa bir 'A-ah' anı yaşatan bulmacamsı anlatıların içinde Larsson bizi klasik polisiyenin evrenine geri çağırıyor ve sondan alınacak zevktense, sürecin kendisinden haz almamızı teşvik ediyor.Niels Arden Oplevin romandan uyarladığı Ejderha Dövmeli Kız filmi ise, her şeyden önce Larssonun duyarlılıklarına özen gösterdiği için övgüyü hak ediyor. Kuzey Avrupaya has bir atmosferi iliklerine dek taşıyan film kolaycılığa kaçmıyor ve yaşayan karakterler yaratmayı başarıyor. Hollywoodun popcorn sinemasının fabrikasyon karakter stratejisine tenezzül etmeyen bu yapımda, Avrupa polisiye edebiyatına özgü ruh yeniden canlanıyor. Görünümde bir 'kim yaptı' kurarak Agatha Cristieyi akıllara getiren film, karakterlerin psikolojilerine eğilmesi ile edebiyatta Georges Simenona, sinemada ise Henri-Georges Clouzotya meylediyor. Tıpkı Clouzot filmlerindeki gibi, görünüşlerin aldatıcı olduğu bu dünyada gerçek, ürkütücü ve beklenmedik bir anda karşımıza çıkıyor.Hepsi özenle seçilmiş oyuncuların içinde, özellikle Lisbeth Salander unutulmayacak bir kadın karakter olarak görselleştiriliyor. Nikita'dan bu yana bu denli sıra dışı ve alternatif bir kadın karakter görmediğimizi söylersek, çok da abartmış olmayız. Araştırma konusunun yanında ikinci bir öykü gibi duran Lisbeth'in hikayesi, çok da eklektik olabilecekken, yönetmenin ustalığı sayesinde anlatıya yediriliyor ve film ikili bir akış seyretmekten kurtarılıyor. O yaşam tarzını bilmeyen biri tarafından çok daha yaldızlanabilecek ya da tersi şekilde karikatürize edilebilecek Lisbeth, büyük oranda Noomi Rapaceın oyunculuğu sayesinde egzotik bir arzu nesnesi olmaktan çıkıp nefes alıp veren ve ayakları üzerinde duran hakiki bir karaktere dönüşüyor. O bilindik çılgın gotik kız efsanesinin fantezi boyutuna hiç kapılmayan ve Lisbeth'i arızaları kadar hassaslığı ile de çizebilen yönetmenin başarısını da ayrı teslim etmek gerekiyor.Romanı okuyanlar için filmin öyküsü elbette bir sürpriz değil, ancak henüz okumayan izleyici adım adım ilerleyen bu polisiye-gerilimden daha fazla haz alacak. İsveç'in karanlık tarihi ile de bir yüzleşme içeren bu öykü, polisiyenin otantikliğini veren epistemolojiye bir geri dönüş niteliğinde. Merhum Larsson'un da izlese hoşuna gideceği bu film, uzun süredir özlediğimiz polisiyenin aramıza döndüğünü muştuluyor. Bu anlamda romanın Hollywood versiyonunu gerçekleştirmek için kolları sıvayan David Fincher'a çok iş düşecek...
    legend-is-back
    legend-is-back

    37 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    10 Kasım 2010 tarihinde eklendi
    The Girl with the Dragon Tattoo ..The Girl Who Played with Fire ..The Girl Who Kicked the Hornets Nest ..uc filmi de izledim ..soyleyebilecegim sudurben bir hata yaptim siz yapmayin gidin kitabini alin okuyun ama bu filmleri izlemeyin yakinda hollywood versiyonu cikacak onu bekleyin en azindan kaliteli oyunculuk izlersiniz.berbat oyunculuk berbat senaryolastirma..berbat otesi berbat..1-10 uc film icin..
    elmaaa
    elmaaa

    11 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    5 Kasım 2010 tarihinde eklendi
    ben begendim .kitabı okumadım ama film güzeldi.süresi uzun olmasına ragmen seyirciyi sıkmıyor
    soressasor
    soressasor

    Takipçi 67 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    28 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    Filmde çok sıkıldım. Bir boşluk vardı. Ve bu boşluk bir türlü beni filme bağlamadı. Ne yazık ki düşük puan verdim. Sinemada izlediğime pişman oldum.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top