Beyazperde
Hesabım
Ortalama puan
2,7
394 Puanlama
Ölümcül Tuzak hakkında görüşlerin ?
5
4 Eleştiri
4
24 Eleştiri
3
21 Eleştiri
2
39 Eleştiri
1
13 Eleştiri
0
10 Eleştiri
Sırala
Filtrele:
Hepsi
Film, benim izlediğim en amaçsız, "ee" diyeceğim filmlerden. Bu film 7.5 IMDb puanı almış, bu overrated puanlama IMDb puanlamasının aslında gerçeği yansıtmadığını gösteriyor, düşünün ki The Collini Case denen film bundan düşük almış. Düşünün ki bu film Oscar almış ve bu filmin Oscar aldığı sırada bir diğer aday da Inception, evet evet yanlış duymadınız, bu film Oscar'a Inception'dan daha layık görüldü. Bunun iki açıklaması var ya Akademi gerizekalı, Inception'u anlayamamış, ya da aptallar 1980'lerde geçen film arıyorlardı. Cevap ikisi de.
İzlemeyin, izlettirmeyin!
İzlemeyin, izlettirmeyin!
Her gün ölümle yaşam üzerine zar atıyoruz.' Film savaşın ne kadar pislik ve aşağılık bir şey olduğunu gözler önüne seriyor. Askerler üzerinde ki psikolojik bozuklukları ve her gün diken üstünde yaşamanın ne demek olduğunu bir nebze anlatmaya çalışan bir yapım. Olaya başka açıdan (siyasi,milliyetçi ve ya ırkçı) bakmanın hiç bir anlamı yok. Film gayet güzel ve anlamlı. Ancak filmi izlemek isteyenlere önerim, sakın filmde bol aksiyon var, nasıl olsa savaş (asker) filmi patlamalar, çatışmalar felan beklemeyin. Çünkü film daha çok dram üzerine. Ancak aksiyon ve gerilim sahneleri de yok değil. Sadece beklentiyi yüksek tutup, sonradan hayal kırıklığına uğramayın diye dedim. Bunun dışında Jeremy Renner en iyi büründüğü karakterlerden bir tanesi. Bence adam bu rol için biçilmiş kaftan. Filmin bir tek kötü yanı var. Oda filmin çoğu yerinde gereksiz uzaması ve sırf sahne sayısı çok olsun diye bir çok gereksiz sahnenin olması bence rahatsız ediciydi. Boş zamanınız varsa ve askeri (Dram - Aksiyon) filmi izlemek istiyorsanız önerilir. iyi seyirler...
En gerçekçi savaş filmlerinden. Bir bomba imha ekibinin yaşadığı ve içine düştüğü durumlar. Öncelikle film gerçek savaş görüntüleriyle birebir. Boşuna en iyi film oscarı almadı gerçekten en çok hakkeden bir film. Kadın yönetmenleri çok fazla göremedik bu film kadın yönetmenlerinde çok başarılı olabileceğini kanıtlıyor. Irakta geçen o sıcak ve kuru atmosferde birkaç askerin hayatları pahasına yerine getirdikleri görevi ve arkalarında bıraktıkları ailelerini hayatlarını anlatıyor. Başyapıt olarak kabul edilebilir. İzlediğim en gerçekçi savaş filmi diyebilirim.
Avatar anti-emperyalizm mesaji verirken karsisinda kötü bir film de olsa yasasin emperyalizm mesaji veren bir film olunca direkt ödüller o tarafa kaydi tabi. Sikici ve gereksiz bir film.
bir ülkeyi enerji kaynaklari için isgal et sonra oraya yolladigin lejyonerlerini kahramanlastiran filmler çek üstüne üstlük buna uluslararasi ödüller ver. 2,5/5
uğur.tazegül..................................
10.üzerinde.9.................................
film.hakkındaki.yorumum.......................
Amerika'nın Irak işgalini haklı gösterecek ya da en azından iyimser bakabilecek bir bakış açısına sahip olmak artık çok güç. Geçen zaman, özgürleştirme adına yapılan eylemlerin aslında ekonomik çıkarlar üzerine yapılmış gizli harekâtlar olduğunu açıkça ispatladı. Adı sürekli geçen özgürlük teriminin içinin boşaltıldığı ve kapitalist sebeplere dayalı bir işgale örtü olarak kullanıldığını da ortaya çıktı. Aslında bunlar işgal daha ilk başladığında da bilinmekteydi ancak Amerika, özellikle ellerindeki medya gücü sayesinde imajlarına yapmış oldukları makyajlarla durumu toparlamaya çalıştı. Amerikalı askerlerin yaptıkları utanç verici işkence görüntüleri ve maalesef ölen sivil sayısındaki artış kuşkusuz ki bu makyajın akmasını hızlandırdı. Amerika'nın asker kayıplarının gün geçtikçe artması ise bu savaşın anlamsızlığını genelde apolitik olan Amerikan halkı tarafından bile sorgulanmasına sebep oldu. Bu sorgulama değişik biçimlerde sinemaya da yansıdı ancak savaşın genel havasını anlatmakta başarılı olduklarını pek söylenemez. Anlatılan hikâyeler, ya kahramanlık destanları yazan Amerikan askerleri ya da geride kalan kayıpları anlatan abartılı ağlak dramlardı. Kathryn Bigelow'un son filmi The Hurt Locker (Ölümcül Tuzak) ise sessiz sedasız girdiği vizyonda çok kişinin dikkatini çekemeyip birde üstüne aksiyon filmi olarak pazarlanmasına rağmen özellikle eleştirmenler ve yıl boyunca ödül törenlerinde adından sürekli bahsettirerek senenin en iyi filmlerinden biri olarak kendine ayrı bir yer elde etti.
Bağdat'ta görev yapan bir bomba imha ekibinin savaşa dair gözlemlerine yer veren The Hurt Locker, savaş psikolojisini bir cehennem olarak tasvir ediyor. Bigelow genel bir savaş filmi anlatmaktan daha çok bir timin savaş anındaki psikolojik durumunu izleyiciye aktarıyor. Savaş karşıtı olmak gibi zoraki bir ahlaki bir kaygıya kapılmadan savaşın bireyler üzerindeki yıkıcı gücü, Irak sokaklarında yaşanan savaş görüntüleri, sivillerin savaşa bakışı gibi birçok konuda söz söylüyor. Bunları betimlerken taraf tutmadan, militarizm ve milliyetçilik yapmadan ancak yine timin bakış açısıyla olayları izliyoruz. Filmin asıl ilginç tarafı da aslında bu olayları izleme yöntemimiz. Film baştan sona kadar bomba imha ekibinin görevleri şeklinde geçiyor. Tim bombaları imha edip görev süresini doldurmaya çalıştıkça karşısına yeni görevler çıkıyor. Bir süre sonra sonu gelmeyen bombalar savaşın sonsuzluğunu tanımlamak için bir araca dönüşüyor. Savaş hızla sürerken hatta savaş mekânı bile değişse patlayan bombaların, ölen
10.üzerinde.9.................................
film.hakkındaki.yorumum.......................
Amerika'nın Irak işgalini haklı gösterecek ya da en azından iyimser bakabilecek bir bakış açısına sahip olmak artık çok güç. Geçen zaman, özgürleştirme adına yapılan eylemlerin aslında ekonomik çıkarlar üzerine yapılmış gizli harekâtlar olduğunu açıkça ispatladı. Adı sürekli geçen özgürlük teriminin içinin boşaltıldığı ve kapitalist sebeplere dayalı bir işgale örtü olarak kullanıldığını da ortaya çıktı. Aslında bunlar işgal daha ilk başladığında da bilinmekteydi ancak Amerika, özellikle ellerindeki medya gücü sayesinde imajlarına yapmış oldukları makyajlarla durumu toparlamaya çalıştı. Amerikalı askerlerin yaptıkları utanç verici işkence görüntüleri ve maalesef ölen sivil sayısındaki artış kuşkusuz ki bu makyajın akmasını hızlandırdı. Amerika'nın asker kayıplarının gün geçtikçe artması ise bu savaşın anlamsızlığını genelde apolitik olan Amerikan halkı tarafından bile sorgulanmasına sebep oldu. Bu sorgulama değişik biçimlerde sinemaya da yansıdı ancak savaşın genel havasını anlatmakta başarılı olduklarını pek söylenemez. Anlatılan hikâyeler, ya kahramanlık destanları yazan Amerikan askerleri ya da geride kalan kayıpları anlatan abartılı ağlak dramlardı. Kathryn Bigelow'un son filmi The Hurt Locker (Ölümcül Tuzak) ise sessiz sedasız girdiği vizyonda çok kişinin dikkatini çekemeyip birde üstüne aksiyon filmi olarak pazarlanmasına rağmen özellikle eleştirmenler ve yıl boyunca ödül törenlerinde adından sürekli bahsettirerek senenin en iyi filmlerinden biri olarak kendine ayrı bir yer elde etti.
Bağdat'ta görev yapan bir bomba imha ekibinin savaşa dair gözlemlerine yer veren The Hurt Locker, savaş psikolojisini bir cehennem olarak tasvir ediyor. Bigelow genel bir savaş filmi anlatmaktan daha çok bir timin savaş anındaki psikolojik durumunu izleyiciye aktarıyor. Savaş karşıtı olmak gibi zoraki bir ahlaki bir kaygıya kapılmadan savaşın bireyler üzerindeki yıkıcı gücü, Irak sokaklarında yaşanan savaş görüntüleri, sivillerin savaşa bakışı gibi birçok konuda söz söylüyor. Bunları betimlerken taraf tutmadan, militarizm ve milliyetçilik yapmadan ancak yine timin bakış açısıyla olayları izliyoruz. Filmin asıl ilginç tarafı da aslında bu olayları izleme yöntemimiz. Film baştan sona kadar bomba imha ekibinin görevleri şeklinde geçiyor. Tim bombaları imha edip görev süresini doldurmaya çalıştıkça karşısına yeni görevler çıkıyor. Bir süre sonra sonu gelmeyen bombalar savaşın sonsuzluğunu tanımlamak için bir araca dönüşüyor. Savaş hızla sürerken hatta savaş mekânı bile değişse patlayan bombaların, ölen
Her sene gereksiz abartılan bir film çıkar Hollywood'dan.Geçen seneki de ''The Hurt Locker''dı.Ama akademi hızını alamadı 6 dalda da Oscar verdi.Gerçekten ilginç. En iyi senaryo ödülünü bile senaryosu olmayan bu film aldı ki,sırf bu artık dizginlenemeyen çığırtkanlığın Oscar'ın değerini birçok seyirci için düşürdüğü kesin.
Savaş filmlerine ilgisi olanlara gerekli aksiyonu sağlayan bir film bence.Yeteri kadar şiddet kan olmayabilir evet ama savaşa bir de bomba imhacılar tarafından bakmamızı sağlıyor.(7/10)
yılın en kötü filmlerinden :( amerikan olsaydım beğenirdim ancak değilim üstüne üstlük seğmiyorum amrikan ordusunu bu filme oskar veren jüri tamam sopalık. 10/6
tekniğine, çekimlerine söylenecek söz yok.. ancak bir filmin ne kadar yanlı olabileceğini görünce, hele ki gerçeklerle alakası olmayan bir filme oscar verildiğini anlayınca ne teknik ne de çekimlerden etkileniyor insan..filmin sonunda ağızlarda bıraktığı ise 'dalga mı geçiliyor acaba bizimle!!' sorusunun berbat bir tadı sadece..
Amerikanın sömürme zihniyetini,ıraktaki katliamları,bir halkı yok etme gerçeğini saklamak ve kendilerini aklamak adına yapılmış benzer filmlerden biri daha.Avatar gibi sinema tarihinde bir Milat özelliği taşıyan(Teknik açıdan) film varken bu filmin Oscarı almış olması,oscarın siyası bir oluşum olduğununda açık göstergesidir.
Irak halkına ve müslimanlara zerre kadar değer vermeyen aksine nefret eden ırkçı amerikan ordusu, bu filmde tam tersi gösterilerek, sempati toplamaya çalışmış. Oscar ayarlanarakda kendilerini ödüllendirmişler bir şekilde. Irak da yaşayan halkı halkına düşman ve bombacıdan ibaret göstermeleride cabası.
Kahraman! Amerikan Ordusunu, kötüleyen bir filme, geçmiş dönemlerde belki Oscar verirlerdi ama bu zamanda bunu beklemek hayalden öteye geçmez. Teknik olarak iyi bulduğum bir filmdi. Oyunculuklarda gayet dramatize idi...Sonuç olarak; yaşa sen Birleşik Devletler Ordusu!
filme film gözüyle bakarsak aslında gayet iyi ama tabiki herşey bunla bitmiyo. yalandan yapılmış her saniyesi amerika amerika ediye bağırıyor . çok iyi kalplilermişte falan filan geçin bu işleri
oscarda en iyi film ödülünü de alan film ABD askerlerinin Ortadoğuya barış! getirmek için verdikleri çetin! mücadeleyi ABD askerlerinin gözünden anlatıyor. aslında filmi izlerken film ve konusu hakkında ciddi bilgilere sahip değildim. belli bir yere kadar izledikten sonra film, tıpkı bir komedi filmine dönüştü benim için. şöyle ki ABD askerlerinin Iraklı halkın iyiliği için verdiği çabaları öylesine göstermiş ve üstüne üstlük bunu öylesine abartmış ki gerçekten bu açıdan görülmeye değer. abd askerlerinin, ırak halkının iç karışıklıktan olumsuz yönde etkilenmemesi için canları pahasına mücadele ettiklerini, kiminin bu uğurda can verdiklerini görüyoruz. aynı zamanda abd askerlerin ıraklı çocuklarla iletişimi v.s de oldukça iyi; hatta onlarla alışveriş yaparak halkın geçimine katkı bile sağlıyorlar. tabi bir de hiçbir şekilde başına bir kötülük gelmeyen kahramanımız (Jeremy Renner) da var. Yani filmimizin, tıpkı Afganistan Halkını korumakla görevli olan Rambosu adeta Smile bana göre filmin yapılma amacı ve akademinin filmi oscarla taçlandırması, Oscarın çoğu zaman oscar ı hakeden filmlere verilmediğinin de en büyük göstergelerinden. ABD nin savaşlarına kılıf uydurma çalışmalarını besleyen bir başka ürün olup; saf ve bilinçsiz ABD gençlerini savaşlara asker olarak çekebilmenin, 'kutsal bir iş yapıyoruz Ortadoğuda' diye gösterilme yollarından bir diğeri olarak karşımıza çıkıyor film. izlemeyenler için söylüyorum, komedi filmiymiş gibi izlerseniz daha güzel olur!! :)
- En son Beyazperde eleştirileri
- En İyi Filmler
- Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler