Ortalama puan
2,7
264 Puanlama
Deccal hakkında görüşlerin ?
3,5
28 Mart 2010 tarihinde eklendi
burada öncelikle gerçek sinema seyircisine şöyle bir tavsiyede bulunmak istiyorum.lütfen yanlış anlaşılmasın baştan söyleyeyim.tabii bu yorumu kaç kişi okur onu da bilmiyorum.gerçek film eleştirisi,gerçek film analizi,sinemaya ve kültüre dair gerçek,elle tutulur,vay be diyeceğiniz yorumlar okumak,hele hele izlediğiniz filmin anlamadığınız,anlayamadığınız bazı özelliklerini anlamak istiyorsanız bu siteden önce mesela ekşisözlüke göz atın.ondan sonra gelin,filmi daha bir çözümlemiş,daha bir farklı bakış açısıyla anlayıp gelin buraya yorum yazın.yok bir filmde bu kadar pornografi olmazmış,yok cinsellikmiş yok vs.tam bir komedisiniz.neden olmasın bir filmde bu kadar pornografi'lars von trier anlatmak istediklerini böyle anlatıyorsa,bu içine siniyorsa,sanatını böyle açıklıkla sergilemek istiyorsa bunun neresi kötü'yapmayın lütfen yapmayın.şu garip önyargılarınızı,filme küçük pencerelerden bakmanızı bırakın.mesela iki sene önce milk filmine yorum yazan bazıları gelmiş eşcinsellere saymış.onlar insan değilmiş de neden bu film onları destekliyormuş gibi şeyler.türk insanı böyle oldukça ne sinemamız gelişir,ne kültürümüz ne de bunlara bağlı toplumsal karakterimiz.bu kadar dar açılı olmayın.ayrıca filmde toplasanız iki üç sahne var sizin dediğiniz gibi olan.ki onlar da antichristın doğası gereği bu filmde yer alması gereken,anlatılması ve gösterilmesi gereken sahneler.onlar olmasa film o kadar farklı olurdu ki.sorsanız kimse trierin anlatmak istediğini,filmin finalini,konuyu doğru düzgün anlatamaz bile.en azından dediğim gibi oradan buradan yazılar okuyun ve daha iyi analiz edin.gerçek sinema seyircisi zaten yapar bu dediğimi.bazı şeyler açığa çıktıktan sonra emin olun bu tarz bambaşka filmleri daha iyi yorumlayacaksınız.ben de kendi adıma öyle yapıyorum zaten genelde.lars von trier çağımızın en iyi yönetmenlerinden biri.film başyapıt değil,ama ileriki zamanda yönetmenin kült filmleri arasında yer alacağı şimdiden belli.sıkıcı veya boş bulabilirsiniz,saçma bulabilirsiniz ama önyargılarınız varsa baştan izlemeyin derim,yoksa sonra çıkıp da pornografi falan diye dünyada sadece türk seyircisinin takıldığı ayrıntılara takılmayın.izlenmesi iyi olur yönünde benim görüşüm.kontrolden çıkmış bir son yarım saat.
0,5
17 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Yeri geldiğinde filmi için bir hayvanı öldürebilecek kadar insanlıktan uzak,hastalıklı bir beynin yansıması olan faşist Lars Von Trier'den ancak kendisinin çekebileceği ve muhtemelen kendini tatmin etmek için ortaya çıkardığı hastalıklı bir filmimsi.İzleyiciye göstermek için olur olmaz sergilenen erkek ve kadın cinsel organları,erotizmle alakası olmayan alenen porno bölümleriyle her izlediğinden sanatsal çıkarımlar yapan zavallılara bir başucu hikayesi.Gayet de başarılı olmuş ki bu site de dahil pornodan bile sanatsal yönler bulabilen kuş beyinli elitistler ağızları kulaklarında izleyip müthiş film çözümlemelerine devam ediyorlar.Tam bir aptal ayracı.
2,5
28 Ağustos 2011 tarihinde eklendi
Herkes türkçe ismine takılmış bu filmin. Ama Antichrist'tin tam türkçesi zaten deccal demektir. Fim oldukça rahatsız edici can sıkıcı sahnelerle dolu.
3,5
29 Ekim 2009 tarihinde eklendi
İçeriğine göre sahneler gayet iyiydi kanımca, sadece konuyu sevmedim.Trier sinemasına hayranımdır, korku filmi çekiceğini duyduğumdada haliyle merak edip beklemeye koyulmuştum.Beklediğimi vermedi ama bunaltısını, karamsarlığını fazlasıyla hissettirdi, orijinal bir iş en azından.6.5/10
2,5
9 Şubat 2010 tarihinde eklendi
Psikoloji olarak harika bir diyebiliriz ama cok agır ve gereksiz pornografi sahneleri beni filmden soğuttu.Bunlara da agerek var mı dedirtti.5/10 lars von trier i sevmem ama özgün bir çalısma gerceğini de kabullenmek lazım
4,0
10 Mart 2022 tarihinde eklendi
Senaryosunu da yazan Lars von Trier'nin yönetmen koltuğunda oturduğu “Antichrist (ANTICHRIS♀)”; "kadın düşmanlığı" konsepti bağlamında, "Katolik Hristiyanlık" ile ona uygun olarak üretilmiş olan Şeytan'ın ayarttığı "cinselliğini keşfeden kadının (Eve)", "erkeği (Adam)" kandırması neticesinde "insanın cennetten kovuluşu" sürecinin başlatıldığı dini efsanenin, fazlasıyla sert bir eleştirisinin yapılarak anlatıldığı sıra dışı bir psikolojik gerilim olarak geliyor karşımıza...

Yani Şeytan'a uyan bir "günahkar kadın" ve o kadının yoldan çıkarttığı bir "masum erkek" tiplemesiyle karşı karşıyayız...

Hadi buyurun başlayalım...

Ve...

Gelin isterseniz, vizyona girdiği yıl, büyük bir ilgi ve şaşkınlıktan ağzı açık bir biçimde sinema salonunda izlediğimiz; başroldeki iki karakterden kadını canlandıran Charlotte Gainsbourg'ün Cannes Film Festivalinde "En İyi Kadın Oyuncu" Ödülünü kazandığı, Sovyet sinemasının önemli şahsiyetlerinden Andrei Tarkovsky'e (1932 – 1986) adanmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

- "Önsöz" -

Karı (Charlotte Gainsbourg) koca (Willem Dafoe) banyo da, "yasak elmayı ısırır" tarzdaki olağan dışı bir form da sevişirlerken, yeni yürümeye başlayan oğulları Nic (Storm Acheche Sahlstrøm), ittirerek yanaştırdığı bir sandalye ile üzerinde durmakta olan "ağrı", "yas" ve "çaresizliğin" resmedildiği dilenci heykellerini de devirmek suretiyle açık durumdaki pencerenin önündeki dolabın üstüne çıkar...

Oradan da; karın yağışını izlerken durmakta olduğu pencerenin küpeştesinden uçarak, aşağıdaki beton zemine çakılır...

- "Bölüm Bir: Yas" -

Cenazede baba hüngür hüngür ağlarken, hissettiği derin üzüntü sebebiyle bitkinlikten bayılan anne, hastaneye kaldırılır...

Yaklaşık bir aydır hastanede yatmasına karşın anne, halen kendine gelememiştir...

Zira yürümeye başladığını bilmesine rağmen gerekli önlemleri almamış olması nedeniyle, oğlunun ölümünden kendi kendini sorumlu tutmaktadır...

Ancak kendisi de bir terapist olan ve böylesi bir durumda "yas tutmanın", hastalanmak değil de doğal bir tepki olduğunu bilen baba; karısının doktoru Wayne'i ikna ederek onun, taburcu edilmesini sağlar...

Evde de işler, öyle beklendiği kadar iyi gitmemektedir...

Ağlayıp sızlanmalarına devam eden kadın şimdi de kocasını, kendisini ve oğlunu ihmal etmekle itham etmektedir...

Derken...

Deneyimli bir terapist olan kocaya göre yastaki karısı, belirtileri; bulanık görme, ağız kuruması, duyma bozukluğu, titreme, nefes darlığı, nabız yükselmesi ve bulantı olan "anksiyete" aşamasıdır...

Yine koca, yapılması gerekenin korkularla yüzleşmekten başka bir şey olmadığını ve o yüzden de korkulan tüm hususların bir listesinin yapılması gerektiğini belirtir...

Neler midir bunlar?

Ne yazık ki, kafasını toparlayamadığı için kadın, bunları sıralayamaz...

Bu durumda kocası, en azından içinde bulunmaktan en çok korktuğu mekanın neresi olduğunu sorar kendisine...

Yanıt, bir yıl önce hem tatil yapıp hem de doğaya dair geliştirdiği tezini kaleme almak amacıyla oğlu Nick ile beraber gittiği "Cennet Ormanı"dır...

Bir trende karşılıklı oturarak o mevkiye doğru ilerlerken kocası karısından, gözlerini kapatarak önce detaylı bir şekilde bu ormanı tasvir etmesini ardından da aynı ormanın içindeki kulübenin önündeki çimenlere uzanmasını ister...

Sonrasında da, karısı dinlenirken kocanın; doğum yapmakta olan bir ceylanı gördüğü o ormana varırlar...

- "Bölüm İki: Acı (Kaos Hüküm Sürüyor)" -

İşte bu; köprüsü, tilki kovuğu, çürüyen yaşlı ağacı ve kulübesi ile kadının hayalinde canlandırdığı, güçsüzün güçlüye yem olduğu doğanın kurallarının egemenliğini sürdürdüğü ormanın bizatihi kendisidir...

Sırada cadı avcılığı adı altında yapılan kadın katliamı imgeleri yer almaktadır...

Uzatmayalım...

İşin içine, kadının söylemi ile Şeytan'da girer...

Çünkü o, doğanın Şeytan'ın Kilisesi olduğuna inanmaktadır...

Dakika 54...

Geride sizleri, "Umutsuzluk (Kadın Katliamı)" ve "Üç Dilenci" isimli iki kısım ile bir "Sonsöz" ün de bulunduğu 54 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Bitirmeden, nitelikli film izlemeyi tarz haline getiren sinemaseverlere, dini saiklerin tetiklemesiyle yapılan olumsuz yorum ve düşük puanlara aldırmadan; (her ne kadar resmi olarak böyle duyurularak lanse edilmemiş olsa da) Von Trier'nin "Depresyon Üçlemesinin (Depression Trilogy)", "Melancholia" (2011) ve "Nymphomaniac" (2013) öncesindeki, çok özel uzuv makyajları ile görsel efekt teknolojisinin son derece etkili kullanıldığı bu ilk filmi atlamamalarını öneriyoruz...

Yorumumuz, klasik söylemlerden biraz farklı oldu değil mi?

Zaten nihai hedefimiz de buydu...

Keyifli seyirler,
2,5
30 Kasım 2009 tarihinde eklendi
Çekimlerini çok beğendim,kamera açıları ve teknikler harika.Konu ise rahatsız edici ve anlamsız.10/6
0,5
9 Kasım 2009 tarihinde eklendi
Sevgilinizle izlemeyin,ailenizle izlemeyin hatta bana kalsa kendinizde izlemeyin deyip uyarımızı yaptıktan sonra,ilk önce sinemada izleyeceklere ondan sonra evde izleyecek olanlara sabır diliyorum.
4,0
29 Aralık 2016 tarihinde eklendi
KUSURSUZ OYUNCULUKLAR HARİKA BİR FİLM
Kadın psikolojisine çok feci bir yolculuk.Gerilim,psikoloji ve cinsellik ögesinin fazlaca kullanıldığı bu filme normal bir tepki verilemez.
Deccal (2009) Ağlayan kadın, hile yapan kadındır.. Yönetmenliğini Lars von Trier üstlenirken oyuncu kadrosunda Willem Dafoe, Charlotte Gainsbourg ve Storm Acheche Sahlstrøm gibi isimleri izleyeceksiniz.. Film Gerilim-Psikolojik-Erotik türlerini barındırıyor.. Konusuna gelecek olursak, Çocuklarını kaybeden çiftin acılarını unutmak için şehirden uzaklaşarak ormanda bir kulübede yaşamaya başlarlar bu süre zarfındaki yaşantılarına şahit olacaksınız.. Bu kendilerinden her şeyden kaçış aslında büyük bir soruna yol açacaktır.. Yönetmen Lars von Trier izlediğim ilk filmi olmasına rağmen tarzını sevdim diyebilirim.. Filmin konusu biraz karışık olduğu için yorum (SPOILER İÇERİR) Filmin herkese hitap edeceğini düşünmüyorum filmin adından bile seyirci bir korku filmi beklerken karşılarına psikolojik travma konulu bir film çıkıyor buna hazırlıklı olmalılar.. Filmdeki erotik sahneler filmin derinliği bakımından gerekli buna fazla takılmamak gerekir.. Film tamamıyla erotik film olmaktan zaten konusu bakımından ayrılıyor filmde çocuklarının kaybetmelerinin yani olayın sorumluluğunu kendilerinde bulmaları daha çok annenin kendi içinde verdiği savaş ve babaya karşı oluşan bir nefret zaten filmin gidişatını aşırı derecede değiştiriyor.. Cinsellik sonucu ihmal edilen bir çocuk.. Babanın çocuklarının ölümünden sora dağılan anneyi ayakta tutma çabaları.. Annenin bu olayın tek sorumlusu olarak kendini ve babayı gösterip cezalandırmak istemesi.. Yani bu üç bölümden oluşan filmde yönetmen birazda film bittikten sonra seyirciye ne mesaj alırsa alsın derdinde zaten filmi hayranı olduğu efsane yönetmen Andrey Tarkovskiy adamış zaten Tarkovskiy sineması da öyledir yönetmenin nereden ilham aldığı çok açık.. Tabi diğer filmlerine de göz atmak gerek elime geçerse Lars von Trier filmlerini izlemeye çalışırım.. Filmin zaten iki başrol oyuncusu var gerçekten usta oyuncu Willem Dafoe herkesin altından kalkamayacağı bir karakteri muhteşem performansı ile canlandırmış.. Diğer başrol kadın oyuncusu Rüya Bilmecesi filminden tanıdığım Charlotte Gainsbourg içinde aynı şeyler geçerli.. Filmdeki erotik sahneler aşırıya kaçılmış şiddet sahneleri ile atmosferi bakımından oldukça sakat bir film izleyeceksiniz.. Bir çok ülkede film bu saydıklarım yüzünden yasaklanmıştır. Filmden sonra muhtemelen iğrenç erotik deyip atacaksınız ya da kafanızdaki soru işaretlerini benim olduğum gibi kendi çapınızda cevap bulacaksınız.. İmdb puanı: 6.6 olduğunu söylemekte fayda var benim gözümde daha fazlasını hak edenlerden.. Psikolojik türünün tutkunlarına tavsiye edebileceğim bir film birazda Lars von Trier sinemasına ilginiz kısaca kaçık olmanız gerekiyor.. Beni film genel anlamda etkisi altına almayı başardı.. 8.0 ::SEKS NASIL YORUMLANIR::
2,5
15 Mayıs 2010 tarihinde eklendi
Çok sert bir film her mideye ve kafaya hitap etmeyecek düzeyde...Öyle sahneler varki filmde çok çok şaşırtıcı..
2,0
4 Şubat 2012 tarihinde eklendi
Faşist, sapkın sinemacı Lars Von Trier; inançları için savaşan katleden silahsız insanları öldürenler için tanrı onları affeder affetmeyeceği tek şey tarafsız kalıp savaşmayanlarıdır(barış istiyenlerdir) diyerek nazilere hayranlığını anlatan(europa), sınıf ayrımının gerekliğini savunan fakir ama gururlu insanların olmayacağını alt sınıfların bunları hak ettiğini söyliyen (Dogville), Köleliğin kaldırılmasının büyük yanlış olduğunu belirttiği beyaz üstün ırk tarafından yönetilmedikten sonra zencilerin bir hiç olduğunu söylediği Manderlay'dan sonra.Bu filmiyle yüzyıllardır şiddete uğruyan ezilen katledilen kadınların bunları hak ettiğini içilerindeki şeytani kötülükten ve sapkınlıktan kaynaklanarak en masum insanın bile kadınlara şiddet uygulamasının normal olduğunu belirttiği bir film ntichirst. Yani yıllardır çektiği her filmde ezilen, katledilen, işkence gören, kullanılan, soykırım yapılan insanların bunları hak ettiğini ve bunların olmasının yaşamın doğal bir sonucu olduğunu bu şiddeti uygulayanların sıçlu olmadıklarını belirtiyor Ari ırka mensup nazi hayranı faşist Megolomanyak Lars Von Trier.
2,5
19 Haziran 2010 tarihinde eklendi
ya pornografik degiL ama bence de estetikten uzak gereksiz abartiLi sahneLer war... dogviLLe hosuma gitmisti ama bu fiLme isinamadim.. fiLm bashLarken fondaki muzik gercekten guseLdi ama...
2,5
5 Eylül 2010 tarihinde eklendi
İnsanın canını sıkan,inanılmaz derecede insanı rahatsız eden filmlerden bitanesi.Filme kendinizi çok kaptırırsanız psikolojinizi bile olumsuz yönde etkileyebilir.Filmi genel olarak beğenmedim fakat unutulacak filmlerden biri değil.
4,0
10 Ocak 2011 tarihinde eklendi
Charlotte Gainsbourg, delirme aşamasına gelmiş bir acılı anne rolünde.Willem Dafoe ise mesleği psikolog olan acılı bir baba rolünde,ki performansı görülmeye değer.
Filmin arva eşliğinde etkileyici bir açılış sahnesi var.
Kadın erkek ilişkilerine, tarihe değinen gerilim dozu yerinde bir film,biraz da rahatsız edici.
Filmi iyi buldum.Açılış sahnesi, olayların gelişimi(özellikle son 20 dk.),oyuncu performansları tatmin edici.Ama diyaloglar da biraz sıktı beni.Bazen filmin içine girmekte zorlandım.Yine de tavsiye ederim,tabi herkesin kaldırabileceği bir film değil.Biraz hareket isteyenler sıkılabilir,bazı anlar bende olduğu gibi.
Beyazperde puanını kesinlikle haketmiyor.10 üzerinden 4 sinepuanı.pehh!en azından bi 6-7 olmalı derim.bendeki puanı 8... :))
3,5
16 Haziran 2010 tarihinde eklendi
Dün akşam izledim filmi ve film benim için bir korku filminden çok uzak.Psikolojik bir film.Bol bol çıplaklık var.Trieri pek sevmem izlediğim bir kaç filminden kesinlikle haz etmediğimi söylemeliyim.İdiots ta rahatsız olduğum kadar başka bir filmde rahatsız olmuşluğum yoktur bunu rahatlıkla söyleyebilirim.Herneyse Deccale dönersek yönetmen ilk sahneden itibaren bizi şoke etmeyi aklına koymuş burası belli.Bunu filme başladığınızda anlıyorsunuz,sert bir sevişme sahnesiyle başlayan film sayısı az olsa gerek sinema tarihinde.Sonuç olarak pek beklediğimi bulduğum söylenemez film bir korku filmi olarak lanse edildi ama bunu yerine yönetmen bol bol sevişme sahnesi masturbasyon sahnesi v.s.eklemiş.Korku adına bişey göremiyorum.
Daha Fazlasını Göster