Kefaret eleştirileri - Sayfa 8

kefaret bana gore bır yanlış anlasılma sonucu hayatların nasıl değiştiğini ve 1.dünya savasındaki insanların halini açıkça gösteren harika bir filmdir.Ayrıca kamera açıları ve kullanılan mekanlarda filme ayrı bir güzellik katmaktadır.

konu olarak aslında hiç yabancı olmadığımız ama kurgusuyla, müzikleriyle ve oyuncularıyla sizde etki bırakacak güzel bir film
dünyada savaşın anlamsızlığı birkez daha ortada

bir kefaret filmi bundan daha iyi çekilemez.Gerçi türk sinemasında da müthiş örnekleri var ama... :)

Öncelikle şunu bilmek gerekir ki; filmimiz kesinlikle bir aşk filmi değil. Evet, başlarda Londra'nın o büyük malikanelerinde, çokça kez izlemiş ve okumuş olduğumuz o eski zamanlara özgü aşk filmleri havasıyla başlıyor. Etrafında insanı büyüler nitelikle görkemli bir yeşillik zenginliğine sahip, kısa bir yürüme mesafesinde bir su kaynağına sahip, kocaman odaları ve onlarca hizmetkarı ile adeta masalsı bir yaşantının portrelerini görerek başlıyorsunuz filme.

Ancak filmin adeta 3 farklı yapısı var denebilir. Bir anda kendinizi Dunkirk olayları ile birlikte savaş yıllarında buluyorsunuz. Dakikalar önce bir aşk filmi hayali ile izlediğiniz film, bir anda bambaşka bir havaya bürünüyor ve bu geçiş de epey sert oluyor.

Son kısım ise Bronie adlı karakterin itirafları ile geçiyor. Aslında bence vurucu nokta burası olmuş çünkü izlerken dahi başrol oyuncularının ölümünden bahsettiği yerde ufak bir duygu seline kapılmadım değil. Birkaç saniyeliğine size, hayatımızdaki ufak bir olayın ne kadar önemli olduğunu düşündürüyor. Bir akşam, bütün hayatınız değişebiliyor. Hayalleriniz, hedefleriniz...

Filme dair en büyük eleştirim, savaş kısmının bence gerektiğinden fazla gösterilmesi oldu. Nihayetinde dram-aşk merkezli bir filmde, o atmosferi bu kadar solumamız gerekmiyordu. Çünkü pembe bulutlar üstünde başlayan filme anında gri bulutların çökmesi bir duygu karmaşası da oluşturuyor.

Genel olarak baktığınızda çok kuvvetli bir senaryodan bahsetmek mümkün değil. Başrol oyuncularının aşkına dair de çok şeyler izleme fırsatımız olmadı. Kendilerini kısa sürede bambaşka bir hayatın içinde izledik. O yüzden kesinlikle aşkın arka planda kaldığı bir senaryo demek mümkündür.

Filmin başlarında çekilen bazı sahneler, görsel anlamda çok estetikti. Gayet arka plan yapılacak cinsten fotoğraflar yakalanabilir. Filmimizin Cecilia'sı olan Keira Knightley ise sanırım dünyaya aşk filmlerinde başrol oynamak için gelmiş.

Son derece seyri ağır bir film.
Büyük bir trajedinin hikayesi.
Fİlmde bir yere odaklamadan başka yerlere geçişler
çoğunlukta sonuna kadar ağır ama finali ilginç bir film
.Kesin izlenmelidir diyemem herkesin beklentilerini karşılayamayabilir.
''Aşk ve Gurur'' daki kadar yönetmen bunda başarılı değil diyebilirim bence...Not: Oscar odullerinde hayal kırıklığı yaşadıkları kesin

filmi sinemada izlemek için gittiğimde, ne yazıkki tek kişi için oynatmayan bi sinemaya denk düşmüştüm...kesinlikle görmek istediğim bir filmdi, ve tıpkı çocuklukta kapaklarına bakarak aldığım plaklar gibi,beni yanıltmayacağından emindim...sabırla ikinci kişinin gelmesini bekledim(aslında gelen olmasa 2kişilik bilet alıp girmeyi kafaya koymuştum:)..sonuçta başlamasına 3 dakika kala yeniden salona geldiğimde 2 kişinin daha geldiğini müjdeleyen, ve filmi çok beğendiğini söyleyen gişedeki kızın heyecanı için bile değmişti aslında ...bunları neden anlattım;bazen çok nitelikli filmler bile, ne yazıkki gözden ve gönüllerden ırak kalabiliyor.ve şimdi aldığı ödüllerden sonra,(ki eminim oscarlardanda en az birini alacak)bi çok izleyici sinemalara koşacak... elbette film üzerine çok şey yazılacak,insanlar tüm bu yazılanları ilgi ile izleyecekler..ve üzerine bi çok yorum yapacaklar...benim için kefaret, izlediğim en güzel aşk filmlerinden biriydi...hem aşkın iki tarafı açısından,hemde karşılıksız seven bi kalbin,muhafazakar eğilimlerin arkasına saklanarak nasıl kıskançlık bedelleri ödettiği üzerinden...ve aşkla çarpan bu kalbin sonuçta ne olursa olsun, ince ve iyi olduğu gerçeğini, ve akıl erdikçe kendiyle ve gerçeklerle yüzleşerek yaptığı yanlışların sonuçlarına duyduğu pişmanlıklarla ;aslında çok sevdiği iki insana karşı nasıl bir kefaret ödediğine tanıklık ettiğimiz ,göz pınarlarımıza damlalar sıralıyan final sahnesiyle... aşkla sevmeyi, ve tutkuyla bağlı olmayı, sessiz soluksuz,ama sayfalar dolusu anlatılarla anlatılamamış bir derinlik ve güzellikle, ve muhteşem bir erotizmle anlatan; cecilia(keira knightley) nın içinden çıktığı havuzun suyuna, robbie(james mc avoy) nin tıpkı bir tene dokunur gibi ,saklı,çekingen ve arzulu, ve sevgi dolu, ve sınırda bir heyecanla dokunuşundaki; işte birini sevmek budur dedirten sahnesiyle..çekilen acılarıyla ,muhteşem kurgusu, ritmi ve görselliği ile.. olağanüstü müzikleriyle, sinemayı ve aşkı sevenlerde derin izler bırakacak,bi aşkı anlatırken sınfsal çelişkiler , paranın gücü ve ahlakı,savaş temasında nemalananlar ve fedakarlık yapanların ruhları üzerine cevaplarıda olan; insana ait, kıskançlık,sevmek,utanç gibi bi çok duygu üzerine düşünce fırtınaları yaptıran, ve aldığı her ödülü, her saniyesindeki samimi anlatımıyla sonuna kadar hak edecek,kıpır kıpır bir heyecanla izlenen muhteşem bir film(bence:)...mutlaka izleyin:)

çok sıkıcı bir film, tam anlamıyla hayal kırıklığı 10/2

puana çok şaşırdım.çok basit işlenebilcek bir romantizmi bile inandırıcı kılamadı bana.daha çok bir erotizm karşı koyamayış vardı arada.olaylar ise birbirinde çok kopuk.yani filmde bir bütünlük yok.kitabını okumadım fakat daha iyi olduğuna eminim.çünkü klasik bir kitaptan uyarlama filmi olmuş üstüne hiç bişi konulamamış

bende bu filmi sinemada izlediğim için çok pişmanım..geçişler çok kötü ayrıca.film bu kadar uzun yapmak için baya bi kasmışlar yani.ilerlesin diye yalvarıyosunuz nerdeyse..

Bİr çok konuda ders alınabilecek bir film. Yönetmen duygusallığı istese çok daha üst noktalara taşıyabilirdi ama filmin asıl gayeleri yasıtılmak istenmiş. Filmin her bir karesinde sayfalar dolusu komposizyon yazabileceğimiz bir film.

bucket: Konusuna bakmadan seyrettim ilk başta yalnızca köşkte geçecek bir drama sandım ama 2. perde kocaman şeyiylen başıma vurdu. Hahahahaha Gatessssss
Gates: Öncelikle bir british sexuel olarak köşk ve çevre beni bi çekti içine. Kira abla tamamen bu filmler için doğmuş çok zarif bir hanfendi. O zeynep ezra(ellerim tombik tombik)'lı kızın ben taaaaaaa. 2. dünya savaşı filmlerini severim, aşkta severim.Kalbimi kırmayı başardı.yani evet

harika bir film yılın en iyilerinden beklenmeyen sonu ile etkisinden kurtulamadığım bir film mutlaka gidin görün şiddetle tavsiye edilir!!!!

Oscara aday filmler arasında, oscarı hem kurguyla hem oyunculukla en cok hakeden film. Olayları ve insanları karsıdan bakarak yargılamamak gerektıgını gosterip değişik sonuylada akıllardan silinmeyecek.Eger titanic, the notebook tarzı ask fılmlerinden hoslanıyorsanız bu filmede hayran kalıcaksınız. 10/10

gercekten cok güzel bir iş cıkarmışlar.soluksuz izledim.cok akıcı ve hikayeye kaptırıyo insanı 130 dak. nasıl gecti anlamadım.muthiş finali ile ise soka girdim diyebilirim.herkesin izlemesi gereken bir film pişmam olmazsınız.

filmi izleyeli 10 dk oldu hemen yorumu yapıyorum.
filmi dublajlı izledim fakat dublajlı filmleri sevmeme ragmen o duyguyu bana geçirdi. oyunculuklar çok iyiydi. konu yavaş akmasına ragmen sıkmayan bir filmdi. tavsiye filmler arasında yerini aldı.