Yönetmen, sitesinde filmle ilgili 'Başkalarına göre idealist ve ilkeleri için yaşayan ama kendisine göre inançsız ve kibirli, kadınlar dışında, yaşamla ilgili bütün angajmanlarını halletmiş biri olan yönetmen Ahmetin hayatla oyalanmasını anlatır film.' Hayatla mı insanlar/kadınlarla oyalanması mı izleyip siz karar verin! Yönetmen bu filminde dar alanda pas çevirmekten bıkmış olmalı oyuna girip perdenin önüne, içine geçmiş. Filmin üstüne oturmuş demeliydim. Yönetmen, kendisi oynayarak zihnindekileri anlatamadıktan sonra neyi nasıl anlatmasını bekleyelim bilemiyorum. Söyleşisinde yönetmen, 'Filmin otobiyografik yanı hiç yok. Bekleme Odası, en gerçekçi, daha doğrusu gerçeklik duygusuna en yakın filmim oldu; böyle sinemasal klişelerin olmadığı, gerçeklik duygusunun öne çıktığı bir film olunca acaba otobiyografik mi? sorusu akla takılabilir, ama öyle bir şey yok.' Yani kendi evinde çekiyorsun, filmi tüm ağırlığınla kuşatmışsın ama otobiyografik değil. Kekremsi bir belgesel tadı almadığımızı söyleyip, inanır gibi yapalım. Üzmeyelim yönetmen Ahmeti..Yönetmen Ahmet, Serapla ayrılması ile ilgili çok kolay, telaşsız, buz gibi yalan söylüyor.BU yalanları zaman zaman da devam ettiriyor. Sevgilisi intihara kalkışıyor, yanına gidemiyor. Akşama kadar ağlamaktan gözleri şişmiş yeni ve taze sevgiliye 'melemen yer misin?' diyen kedilerine 'orospu' olarak bakan bir adamın ruh halinin gerçek tarafı nedir? Patoloji ile açıklarsınız ancak gerçekle açıklayamazsınız. Kocaman boşluklar sarıp sarmalar. Buna kibir diyemeyiz, gurur diyemeyiz.Zalimlik diyemeyiz. Ne diyeceğiz? Filmde izahı yok. Yönetmen biliyor ama biz bilemiyoruz. Filmi izlerken Sanem gelince tam aşağıya inecekken evine/yatağına niye davet etmedi derken kısa bir duraklamadan sonra Sanem 'Bekleme Odası'ndaki yerini aldı. Filmin bitiş sahnesi de buna çok uygun. Bekleme odası/salonu güzel resmedilmiş. Her ne kadar yönetmen filmin adı ile ilgili söyleşisinde metafizik açıklamalar yapsa da görüntü bu. Dahası yaptığı/yapabildiği bu. 'Nedensizlik hali' ile ilgili yönetmenin sözleri filmin boşluklarını dolduramıyor. Film mantıklı ya da mantıksız kurgu içerisinde akabilmeli. Yönetmen yine söyleşisinde 'İnsan benim için akıldışı yanları daha belirleyici olan bir varlık' diye belirtmesi filmin anahtarı gibi. Ama anahtar çoğu kilidi açamıyor. Kendi zihninin kilidi kendisinde olduktan sonra. Filmin bir yerinde 'Sinema dinsel bir meseledir.' diyor yönetmen.Sinema ciddi bir meseledir.Doğrusu bu filmi önceki filmlerin gerisinde buldum. C Bloka epeyce yaklaştı. Müthiş bir perspektif daralma var bu filmde.Yönetmen, kendisini kendisiyle anlatmasaydı/atlatmasaydı keşke. Üzüldüm.6/10