Senaryosunu da, Sigrid Nunez'in "What Are You Going Through" (2020) isimli romanından uyarlayarak kaleme alan nevi şahsına münhasır sinemacılardan Pedro Almodóvar'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Room Next Door"; psikolojik tarzdaki bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 2 Eylül 2024 tarihindeki dünya prömiyerinin yapıldığı Venedik Film Festivali'ne...
Kazandığı "Altın Aslan" ve "Brian" ödülleriyle damgasını vuran bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Ünlü yazar Ingrid (Julianne Moore)...
Ahn'ın (Anh Duong) New York'taki kitabevinde...
Önünde kuyruklar oluşturan hayranları için yeni çıkan son kitabını imzalarken...
***
Boston'da yaşayan ortak dostları Stella'dan (Sarah Demeestere)...
Uzunca bir süredir görüşmediği...
Paper Magazine'den eski çalışma arkadaşı Martha'nın (Tilda Swinton)...
Manhattan Memorial Kanser Merkezi'nde...
Tedavi altına alındığını öğrenir...
***
Ve...
Kitapları imzalama işlemini tamamlar tamamlamaz da derhal...
Rahim ağzı kanserinden mustarip vaziyetteki...
Martha'nın ziyaretine giderken...
***
Vardığında da kendisinden...
Hastalığının üçüncü evredeki bir kanser olması nedeniyle...
Ameliyat edilemediği ama deneysel bir tedavi yöntemiyle...
Sağaltılmaya çabalanıldığı bilgisini alarak...
Biraz da olsa neşesi yeniden yerine gelir...
***
Zira...
Rahatsızlığı ne kadar kötü olursa olsun...
İşin en başında tamamen pes etmiş durumdaki Martha henüz ölmeyecektir...
***
Üstelik de...
Her ne kadar teşhisin konulduğu ilk günlerde...
Hayata tutunmaktan vazgeçerek..
Tedaviyi bırakma kararı alan Martha...
Bunu kendisine bildirdiğinde...
"Seçim senin" diyen öz kızı Michelle (Tilda Swinton) bile...
Onun sonunun ne olacağını hiç umursamamışken...
***
Çünkü...
Babasız ve hatta savaş muhabirliği olan mesleği sebebiyle annesiz de büyümek mecburiyetinde kalan Michelle'in...
Bu umursamazlığı dair...
Kendine göre bir takım mazeretleri bulunmaktadır...
***
Fakat...
"Spoiler" vermek suretiyle...
Fırsat bulup da bugüne kadar bu filmi izleyememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmaktan hoşlanmayacağımız için biz de...
Anlatımımızı burada noktalarız...
Dakika 27
***
Ingrid ile Martha'nın sıklıkla buluşarak bir araya gelip dertleşmelerinin hız kazanacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; Michelle'in biyolojik babasının kimliğinin yanı sıra...
Martha'nın yaşamak yerine ölmeyi seçmesi halinde olacaklara ilişkin malumata da sahip olacakları, Almodóvar'a özgü bir üslupla izleyecekleri...
80 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,
***
Gelin isterseniz, 2 Eylül 2024 tarihindeki dünya prömiyerinin yapıldığı Venedik Film Festivali'ne...
Kazandığı "Altın Aslan" ve "Brian" ödülleriyle damgasını vuran bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Ünlü yazar Ingrid (Julianne Moore)...
Ahn'ın (Anh Duong) New York'taki kitabevinde...
Önünde kuyruklar oluşturan hayranları için yeni çıkan son kitabını imzalarken...
***
Boston'da yaşayan ortak dostları Stella'dan (Sarah Demeestere)...
Uzunca bir süredir görüşmediği...
Paper Magazine'den eski çalışma arkadaşı Martha'nın (Tilda Swinton)...
Manhattan Memorial Kanser Merkezi'nde...
Tedavi altına alındığını öğrenir...
***
Ve...
Kitapları imzalama işlemini tamamlar tamamlamaz da derhal...
Rahim ağzı kanserinden mustarip vaziyetteki...
Martha'nın ziyaretine giderken...
***
Vardığında da kendisinden...
Hastalığının üçüncü evredeki bir kanser olması nedeniyle...
Ameliyat edilemediği ama deneysel bir tedavi yöntemiyle...
Sağaltılmaya çabalanıldığı bilgisini alarak...
Biraz da olsa neşesi yeniden yerine gelir...
***
Zira...
Rahatsızlığı ne kadar kötü olursa olsun...
İşin en başında tamamen pes etmiş durumdaki Martha henüz ölmeyecektir...
***
Üstelik de...
Her ne kadar teşhisin konulduğu ilk günlerde...
Hayata tutunmaktan vazgeçerek..
Tedaviyi bırakma kararı alan Martha...
Bunu kendisine bildirdiğinde...
"Seçim senin" diyen öz kızı Michelle (Tilda Swinton) bile...
Onun sonunun ne olacağını hiç umursamamışken...
***
Çünkü...
Babasız ve hatta savaş muhabirliği olan mesleği sebebiyle annesiz de büyümek mecburiyetinde kalan Michelle'in...
Bu umursamazlığı dair...
Kendine göre bir takım mazeretleri bulunmaktadır...
***
Fakat...
"Spoiler" vermek suretiyle...
Fırsat bulup da bugüne kadar bu filmi izleyememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmaktan hoşlanmayacağımız için biz de...
Anlatımımızı burada noktalarız...
Dakika 27
***
Ingrid ile Martha'nın sıklıkla buluşarak bir araya gelip dertleşmelerinin hız kazanacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; Michelle'in biyolojik babasının kimliğinin yanı sıra...
Martha'nın yaşamak yerine ölmeyi seçmesi halinde olacaklara ilişkin malumata da sahip olacakları, Almodóvar'a özgü bir üslupla izleyecekleri...
80 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,