Film eleştirisi Düzen - Turgay Buğdacigil

Senaryosunu, Kevin Flynn ile Gary Gerhardt'ın "The Silent Brotherhood" (1989) isimli...

Yaşanmış gerçek olayların anlatıldığı kitabından uyarlayarak Zach Baylin'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Justin Kurzel'in oturmakta olduğu "The Order"; bir suç draması olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, 31 Ağustos 2024 tarihindeki dünya prömiyeri...

Aday olduğu "En İyi Film" ödülünü...

Yine bu mecrada...

Kapsamlı bir yorumunu da paylaştığımız Pedro Almodóvar'ın "The Room Next Door"una (2024) kaptıran bu filme de biraz daha yakından baklalım...

***

Gecenin karanlığında ilerleyen otomobillerinin içinde...

Irkçılarla kafa bulan Alan Berg'ün (Marc Maron) radyodaki programını dinleyip...

İçkilerini de aynı şişeden yudumlamakta olan Gary Yarbrough (George Tchortov) ile Bruce Pierce (Sebastian Pigott)...

Ormana vardıklarında...

Kendilerini ihbar ettiğinden şüphelendikleri...

Arka koltukta oturan Walter West'i (Daniel Doheny) vurarak öldürürlerken...

***

Ku Klux Klan ve La Cosa Nostra soruşturmalarında görev alan deneyimli FBI ajanı Terry Husk'da (Jude Law)...

Idaho, Coeur d'Alene'deki uzun süredir boş olan saha ofisini yeniden açmak amacıyla...

Salaş bir otelde konaklamaya başlar...

***

Ki Terry...

Uzun süredir ayrı olduğu...

Karısı ve kızları ile de burada...

Yeniden bir arada olabilmeyi ummaktadır...

***

Bu arada...

Tarihler 18 Aralık 1983'ü gösterirken...

Bob Mathews (Nicholas Hoult), Bruce Pierce, Gary Yarbrough ve David Lane (Phillip Forest Lewitski)...

Spokane, Washington'daki bir banka şubesi soyar ve torbalar dolusu para ile de...

Hemencecik oradan sıvışırlarken...

***

Bu haydutların lideri Bob...

O para torbalarından ikisini...

Yoldan geçerken evine uğradığı...

Hamile metresi Zillah Craig'e (Odessa Young)...

Bir kısmını içi Nazi bayraklarıyla süslenmiş örgüt merkezine...

Artanını da karısı Debbie Mathews'a (Alison Oliver) bırakırken...

***

Terry'de...

Elindeki bir paket çörekle...

Şerif Loftlin'in (Philip Granger) ziyaretine gider...

Ve...

Şehirde gördüğü "beyaz güç" konulu el ilanları üzerinden...

"Aryan Ulus" teşkilatı ve Hayden Gölü yakınlarında bir yerleşkesi bulunan kurucusu Richard Butler (Victor Slezak) hakkında...

"Aydın abası" misali..

Kısa süren bir söyleşide de bulunurlar...

***

Ama Loftlin'in...

Bu konuyu kaşımaya niyetli olmadığı ortaya çıkınca da Terry kancayı...

Kendisine yardım etme hususunda hevesli bir profil çizen...

Şerif yardımcısı Jamie Bowen'a (Tye Sheridan) takmakta sakınca görmez...

***

Ve zaten...

Irkçılara gıcık olduğunu açıkça belli eden Jamie...

Terry'i kaptığı gibi bir Amerikan yerlisi olan karısı Kimmy Bowen (Morgan Holmstrom) ve oğlu Willie Bowen (Ryan Chandoul Wesley) ile tanıştıracağı evine de götürecek...

***

Üstelik...

"Beyaz güç" propagandası yapanların...

Sadece el ilanı değil...

Bir örneğini kendisine...

Çocukluktan beri beraber büyüdüğü...

***

Fakat iki haftadır da...

Bilinmez bir şekilde kayıplara karışmış vaziyetteki yakın dostu Walter West'in verdiği...

Sahte paralar bastıklarından ve patlayıcılar da imal ettiklerinden bahsedecek...

***

Elbette böyle olduğunda da Terry...

Kafa dinlemek için geldiği Coeur d'Alene'de...

William Luther Pierce'ın "The Turner Diaries" (1978) adlı romanındaki doktrinden ilham alan...

Ve bu romanda "The Order / Düzen" olarak tanımlanan...

Bambaşka bir ırkçı şebekeyle...

Yüzleşerek mücadele etmek mecburiyetinde kalacağının farkına da varacaktır...

Dakika 36...

***

Birleşik Devletler tarihindeki en büyük terör örgütlerinden birinin ele geçirilerek imha edileceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; "akıl yürütmeyi gerektirmeyen" tarzdaki aksiyon filmlerinden hoşlanan malum kitleyi de, ziyadesiyle tatmin edeceğini düşündüğümüz...

80 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,