Antik Yunan şairi Hómēros'un "The Odyssey"inden uyarlanan senaryosunu da, John Collee ve Edward Bond ile birlikte kaleme alan...
Ancak ne yazık ki...
Kurguya destansı bir nitelik kazandırma becerisi gösteremeyen Uberto Pasolini'nin yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Return"; başta da, ifade ettiğimiz bu sebeple, talihsiz olarak nitelendirdiğimiz...
Tarihi bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
ABD, Birleşik Krallık ve İtalya yapımı olarak çekimleri...
Yunanistan'ın...
Güzellikleri göz kamaştıran Mora Yarımadası ile Korfu Adası bölgelerinde gerçekleştirilen bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
"On yıl süren katliamın ardından, Truva şehri düşer... Zafer kazanan Yunanlılar 'da, evlerine dönmek üzere yelken açar...
Ve bunun üstünden yıllar geçer...
Ithaka adasında, Kraliçe Penelope (Juliette Binoche)...
Aradan yirmi sene akıp gitmiş olsa da halen...
En iyi adamlarıyla beraber...
İşgal etmek üzere Truva'ya giden kocası Kral Odysseus'un (Ralph Fiennes) dönüşünü özlemle beklemektedir...
Aynen hiç tanımadığı babasını bekleyen oğlu Telemakhos (Charlie Plummer) gibi...
Bu sırada, huzursuz talipliler ülkeyi harap eder ve kraliçeye yeni bir kral seçmesi için baskı yapar..."
Biçimindeki bir bilgilendirmeyle başlarken...
***
Derken...
Günlerden bir gün...
Karısı ve oğlu tarafından beklenen Odysseus'un bedeni...
Çırılçıplak ve tanınmaz bir şekilde memleketi Ithaka kıyılarına vurur...
***
Aynı esnada...
Karısı Penelope ise...
Artık kendi sarayında adeta bir tutsaktır ve tahtı ele geçirecek yeni bir kocayı seçmesi için...
Zorba taliplileri tarafından...
Üzerinde oluşturulan baskı ile...
Buna mecbur edilmeye çalışılmaktadır...
***
Ve o da buna karşılık olarak taliplilerine...
Aklını yitirmiş vaziyetteki...
Yaşlı kayınpederi için tezgahında dokuduğu kefen tamamlanmadan...
Aralalarından hiçbiriyle evlenmeyeceğini...
Açıkça belirtirken...
***
İşte bu şartlar çerçevesinde...
Zaman kazanmak amacıyla her gece dokuduğu kefenin bir kısmını...
Gizlice geri çözerken...
Hizmetçilerinin taliplileriyle seks yapmakta olduklarını da görür...
***
Bu arada...
Odysseus'un kölesi, domuz yetiştiricisi ve yakın dostu da olan Eumaeus (Claudio Santamaria)...
Tesadüfen de olsa kendisini bulup evine almış...
Ve...
Her ne kadar bulduğu adamın Odysseus olduğunu şimdilik fark etmese de...
Eski gücüne kavuşması gayesiyle bakımını da üstlenmiştir...
***
Fakat...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için anlatımımızı...
Bizde burada noktalarız...
Dakika 26...
***
Odysseus'un tahtını yeniden...
Nasıl ele geçireceğinin gözler önüne serileceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; aksiyon ve maceradan hoşlananları da yeterince tatmin edeceğini düşündüğümüz, 90 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,
Ancak ne yazık ki...
Kurguya destansı bir nitelik kazandırma becerisi gösteremeyen Uberto Pasolini'nin yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Return"; başta da, ifade ettiğimiz bu sebeple, talihsiz olarak nitelendirdiğimiz...
Tarihi bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
ABD, Birleşik Krallık ve İtalya yapımı olarak çekimleri...
Yunanistan'ın...
Güzellikleri göz kamaştıran Mora Yarımadası ile Korfu Adası bölgelerinde gerçekleştirilen bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
"On yıl süren katliamın ardından, Truva şehri düşer... Zafer kazanan Yunanlılar 'da, evlerine dönmek üzere yelken açar...
Ve bunun üstünden yıllar geçer...
Ithaka adasında, Kraliçe Penelope (Juliette Binoche)...
Aradan yirmi sene akıp gitmiş olsa da halen...
En iyi adamlarıyla beraber...
İşgal etmek üzere Truva'ya giden kocası Kral Odysseus'un (Ralph Fiennes) dönüşünü özlemle beklemektedir...
Aynen hiç tanımadığı babasını bekleyen oğlu Telemakhos (Charlie Plummer) gibi...
Bu sırada, huzursuz talipliler ülkeyi harap eder ve kraliçeye yeni bir kral seçmesi için baskı yapar..."
Biçimindeki bir bilgilendirmeyle başlarken...
***
Derken...
Günlerden bir gün...
Karısı ve oğlu tarafından beklenen Odysseus'un bedeni...
Çırılçıplak ve tanınmaz bir şekilde memleketi Ithaka kıyılarına vurur...
***
Aynı esnada...
Karısı Penelope ise...
Artık kendi sarayında adeta bir tutsaktır ve tahtı ele geçirecek yeni bir kocayı seçmesi için...
Zorba taliplileri tarafından...
Üzerinde oluşturulan baskı ile...
Buna mecbur edilmeye çalışılmaktadır...
***
Ve o da buna karşılık olarak taliplilerine...
Aklını yitirmiş vaziyetteki...
Yaşlı kayınpederi için tezgahında dokuduğu kefen tamamlanmadan...
Aralalarından hiçbiriyle evlenmeyeceğini...
Açıkça belirtirken...
***
İşte bu şartlar çerçevesinde...
Zaman kazanmak amacıyla her gece dokuduğu kefenin bir kısmını...
Gizlice geri çözerken...
Hizmetçilerinin taliplileriyle seks yapmakta olduklarını da görür...
***
Bu arada...
Odysseus'un kölesi, domuz yetiştiricisi ve yakın dostu da olan Eumaeus (Claudio Santamaria)...
Tesadüfen de olsa kendisini bulup evine almış...
Ve...
Her ne kadar bulduğu adamın Odysseus olduğunu şimdilik fark etmese de...
Eski gücüne kavuşması gayesiyle bakımını da üstlenmiştir...
***
Fakat...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için anlatımımızı...
Bizde burada noktalarız...
Dakika 26...
***
Odysseus'un tahtını yeniden...
Nasıl ele geçireceğinin gözler önüne serileceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; aksiyon ve maceradan hoşlananları da yeterince tatmin edeceğini düşündüğümüz, 90 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,