Senaryosunu da, Nicholas Hogg'un "Tokyo" (2015) isimli romanından uyarlayan...
Filmin yapımcılarından Ridley Scott'un kızı Jordan Scott'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "A Sacrifice"; Los Angeles Sinema Okulu standartları çerçevesinde değerlendirdiğimizde...
Korkunun, "Psikolojik (Psychological)" alt kategorisindeki...
Gizemini uzunca bir süre koruyan...
Bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Yan konularla ilgilenmek suretiyle...
Asıl çarpıcı mevzuya girmekte ziyadesiyle geciken...
Ve o nedenle de...
İlgisini dağıttığı seyircinin...
Merakına mazhar olmaktan fazlasıyla uzak kalan senaryosu sayesinde...
Gişeye çakılmış vaziyetteki bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Ben Monroe (Eric Bana)...
Amerika'daki karısından boşandıktan sonra Berlin'deki bir üniversitede ders vermeye başlayan bir sosyal psikologdur...
Ve telefonuna üniversitedeki akademisyen arkadaşı Max Aumann (Stephan Kampwirth) tarafından...
Muhakkak görmek isteyeceği bir şeylerin bulunduğu bir adres gönderilir...
***
Ki orada görecekleri de...
Topluca intihar etmiş bir grup insandan başkası değildir...
Ve oraya da...
Yeni bir kitap yazma hazırlığındaki ve sırf o sebeple de zamanının büyükçe bir kısmını...
Kendisini evinin içine dahi sokmayan münzevi bir kızla röportaj yapmakla geçiren Ben'i aslında...
Max aracılığıyla...
Bizzat Nina (Sylvia Hoeks) adındaki bir kadın davet etmiştir...
***
Neyse...
Aynı esnada Ben'in kızı Mazzy Monroe'da (Sadie Sink)...
Uçakla San Diego'dan Berlin'e gelmekte...
***
Ama Ben...
İşlerinin yoğunluğundan...
16 yaşındaki Mazzy'i karşılayamayacağı için o...
Babasının Kreuzberg'deki evine...
Kendisine yardımcı olan ve büyükannesiyle (Daphna Rosenthal) birlikte yaşayan Martin (Jonas Dassler) ile de tanışacağı...
Treni kullanarak ulaşmak mecburiyetinde kalıp...
***
Ertesi sabah da...
Bu sömestri geçireceği Berlin'deki okulunda...
Kendisi gibi Amerikalı olan Larissa (Sira-Anna Faal) ile tanışırken...
***
Bizler de...
Kendisine tren istasyonunda yardımcı olan Alman delikanlısı Martin'in...
Aynen arkadaşı Lotte (Lara Feith) misali...
Hilma Fuchs'un (Sophie Rois) liderliğini yaptığı ve kendini insanlara da...
Zararsız bir çevresel sivil toplum örgütü olarak tanıtan bir tarikatın...
Çok sayıdaki müridinden biri olduğunu görüyoruz...
***
Ki...
Aynı Martin...
Günlük işlerini tamamlayarak eve dönüp...
Büyükannesinin cansız bedeniyle karşılaştığında...
Artık büsbütün yalnız kaldığını anlayıp...
Büyük bir kedere duçar olacak...
***
Ve böylelikle de...
Tamamen Hilma'nın tarikatının eline düşerken...
Mazzy ile çaresiz durumdaki Martin'in yakınlıkları da giderek artacak...
***
Hatta...
Bununla da yetinmeyen Martin Mazzy'i...
Grubuyla da bir araya getirecek...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalayacağız...
Dakika 30...
***
Hilma ve tarikatının karanlık faaliyetlerinin giderek artacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; gerek konu ve gerekse de karakterlere özgü olarak, pek çok ters köşe sürprizi de bünyesinde barındıran...
64 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,
Filmin yapımcılarından Ridley Scott'un kızı Jordan Scott'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "A Sacrifice"; Los Angeles Sinema Okulu standartları çerçevesinde değerlendirdiğimizde...
Korkunun, "Psikolojik (Psychological)" alt kategorisindeki...
Gizemini uzunca bir süre koruyan...
Bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Yan konularla ilgilenmek suretiyle...
Asıl çarpıcı mevzuya girmekte ziyadesiyle geciken...
Ve o nedenle de...
İlgisini dağıttığı seyircinin...
Merakına mazhar olmaktan fazlasıyla uzak kalan senaryosu sayesinde...
Gişeye çakılmış vaziyetteki bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Ben Monroe (Eric Bana)...
Amerika'daki karısından boşandıktan sonra Berlin'deki bir üniversitede ders vermeye başlayan bir sosyal psikologdur...
Ve telefonuna üniversitedeki akademisyen arkadaşı Max Aumann (Stephan Kampwirth) tarafından...
Muhakkak görmek isteyeceği bir şeylerin bulunduğu bir adres gönderilir...
***
Ki orada görecekleri de...
Topluca intihar etmiş bir grup insandan başkası değildir...
Ve oraya da...
Yeni bir kitap yazma hazırlığındaki ve sırf o sebeple de zamanının büyükçe bir kısmını...
Kendisini evinin içine dahi sokmayan münzevi bir kızla röportaj yapmakla geçiren Ben'i aslında...
Max aracılığıyla...
Bizzat Nina (Sylvia Hoeks) adındaki bir kadın davet etmiştir...
***
Neyse...
Aynı esnada Ben'in kızı Mazzy Monroe'da (Sadie Sink)...
Uçakla San Diego'dan Berlin'e gelmekte...
***
Ama Ben...
İşlerinin yoğunluğundan...
16 yaşındaki Mazzy'i karşılayamayacağı için o...
Babasının Kreuzberg'deki evine...
Kendisine yardımcı olan ve büyükannesiyle (Daphna Rosenthal) birlikte yaşayan Martin (Jonas Dassler) ile de tanışacağı...
Treni kullanarak ulaşmak mecburiyetinde kalıp...
***
Ertesi sabah da...
Bu sömestri geçireceği Berlin'deki okulunda...
Kendisi gibi Amerikalı olan Larissa (Sira-Anna Faal) ile tanışırken...
***
Bizler de...
Kendisine tren istasyonunda yardımcı olan Alman delikanlısı Martin'in...
Aynen arkadaşı Lotte (Lara Feith) misali...
Hilma Fuchs'un (Sophie Rois) liderliğini yaptığı ve kendini insanlara da...
Zararsız bir çevresel sivil toplum örgütü olarak tanıtan bir tarikatın...
Çok sayıdaki müridinden biri olduğunu görüyoruz...
***
Ki...
Aynı Martin...
Günlük işlerini tamamlayarak eve dönüp...
Büyükannesinin cansız bedeniyle karşılaştığında...
Artık büsbütün yalnız kaldığını anlayıp...
Büyük bir kedere duçar olacak...
***
Ve böylelikle de...
Tamamen Hilma'nın tarikatının eline düşerken...
Mazzy ile çaresiz durumdaki Martin'in yakınlıkları da giderek artacak...
***
Hatta...
Bununla da yetinmeyen Martin Mazzy'i...
Grubuyla da bir araya getirecek...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalayacağız...
Dakika 30...
***
Hilma ve tarikatının karanlık faaliyetlerinin giderek artacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; gerek konu ve gerekse de karakterlere özgü olarak, pek çok ters köşe sürprizi de bünyesinde barındıran...
64 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,