Senaryosunu da, Benan Baf Yılmaz ile birlikte kaleme almasının yanı sıra ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini de çeken Özkan Yılmaz'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Soluk"; derdini ifade etmekte ziyadesiyle zorlanan, bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, neredeyse tamamına yakın bir kısmının...
Halsizliği nedeniyle...
Yatağından çıkamayan Tamer (Uğur Polat) baş karakteri sayesinde kapalı tek bir mekanda idrak edilmek mecburiyetinde kalınmasına ilaveten...
Başta Güven Park, Kızılay ve çevresi olmak üzere...
Ankara'nın...
Kışın ilikleri donduran havasını da soluduğumuz bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Okulunu bitirmiş...
Ama iş bulamadığı için de...
Henüz bir baltaya sap olamamış durumdaki Aslı (Aslı İnandık) yine...
Annesi Türkan (Banu Fotocan) ve kardeşi Ali'nin (Okan Avcı) tüm uyarılarına karşın...
Sohbeti ve anlattığı hikayelerine bayıldığı...
Alt katlarındaki dairesinde bir başına yaşayan apartman komşuları...
***
Tüm organlarına sıçramış olması sebebiyle...
Artık tedavisi ile ameliyat edilmesi de imkansız ve bir o kadar da gereksiz vaziyetteki...
Dördüncü evre bir kanserden mustarip Tamer ağabeyinin ziyaretine gitmekte...
***
Ve tam da...
Kendileri için kahve yapmak üzere mutfağa yönelmekteyken de...
Hemencecik aralarının limoni olduğunu anlayacağımız...
Ankara'dan İstanbul'a taşınacaklarının haberini vermek amacıyla...
Şöyle bir uğradığını söyleyen Tamer'in kız kardeşi İlknur'da (İdil Fırat)...
Çat kapı çıkıp geliverir...
***
Onu gönderdikten sonra...
Aniden fenalaşan Tamer hastaneye kaldırıldığında da...
Durumuna müdahale eden doktor (Tolga Evren)...
Aslı ile Tamer'in erkek kardeşi Okan'a (Şükrü Türen)...
Günleri sayılı olan Tamer için profesyonel bir hastabakıcı tutulması tavsiyesinde bulunur...
***
Ki bu önemli uyarı neticesinde çok geçmeyecek...
Karısı Esma (Müge Gülün) ile kızları Derya (Masal Alhan) ve Ece (Çakıl Alhan) ile birlikte yaşayan...
Fakat...
Tamer ve Aslı'nın aksine...
Pek de konuşkan olmayan hastabakıcı Celil (Emrullah Çakay) tiplemesi de...
Filmde devreye sokulmuş olurken...
***
"Spoiler" vermek suretiyle...
Fırsat bulup da bugüne kadar bu filmi izleyememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmaktan hoşlanmayacağımız için biz de...
Anlatımımızı burada noktalarız...
Dakika 34...
***
Tamer'in son nefesine kadar...
Birbirleriyle iyice kaynaşan Tamer, Aslı ve Celil üçlüsünün varlıklarına...
Sıklıkla Tamer'in eski dostlarının da ekleneceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; sağlam oyunculuk performansı sayesinde, sıkılmadan izleyeceklerinden kesinlikle emin olduğumuz...
60 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,
***
Gelin isterseniz, neredeyse tamamına yakın bir kısmının...
Halsizliği nedeniyle...
Yatağından çıkamayan Tamer (Uğur Polat) baş karakteri sayesinde kapalı tek bir mekanda idrak edilmek mecburiyetinde kalınmasına ilaveten...
Başta Güven Park, Kızılay ve çevresi olmak üzere...
Ankara'nın...
Kışın ilikleri donduran havasını da soluduğumuz bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Okulunu bitirmiş...
Ama iş bulamadığı için de...
Henüz bir baltaya sap olamamış durumdaki Aslı (Aslı İnandık) yine...
Annesi Türkan (Banu Fotocan) ve kardeşi Ali'nin (Okan Avcı) tüm uyarılarına karşın...
Sohbeti ve anlattığı hikayelerine bayıldığı...
Alt katlarındaki dairesinde bir başına yaşayan apartman komşuları...
***
Tüm organlarına sıçramış olması sebebiyle...
Artık tedavisi ile ameliyat edilmesi de imkansız ve bir o kadar da gereksiz vaziyetteki...
Dördüncü evre bir kanserden mustarip Tamer ağabeyinin ziyaretine gitmekte...
***
Ve tam da...
Kendileri için kahve yapmak üzere mutfağa yönelmekteyken de...
Hemencecik aralarının limoni olduğunu anlayacağımız...
Ankara'dan İstanbul'a taşınacaklarının haberini vermek amacıyla...
Şöyle bir uğradığını söyleyen Tamer'in kız kardeşi İlknur'da (İdil Fırat)...
Çat kapı çıkıp geliverir...
***
Onu gönderdikten sonra...
Aniden fenalaşan Tamer hastaneye kaldırıldığında da...
Durumuna müdahale eden doktor (Tolga Evren)...
Aslı ile Tamer'in erkek kardeşi Okan'a (Şükrü Türen)...
Günleri sayılı olan Tamer için profesyonel bir hastabakıcı tutulması tavsiyesinde bulunur...
***
Ki bu önemli uyarı neticesinde çok geçmeyecek...
Karısı Esma (Müge Gülün) ile kızları Derya (Masal Alhan) ve Ece (Çakıl Alhan) ile birlikte yaşayan...
Fakat...
Tamer ve Aslı'nın aksine...
Pek de konuşkan olmayan hastabakıcı Celil (Emrullah Çakay) tiplemesi de...
Filmde devreye sokulmuş olurken...
***
"Spoiler" vermek suretiyle...
Fırsat bulup da bugüne kadar bu filmi izleyememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmaktan hoşlanmayacağımız için biz de...
Anlatımımızı burada noktalarız...
Dakika 34...
***
Tamer'in son nefesine kadar...
Birbirleriyle iyice kaynaşan Tamer, Aslı ve Celil üçlüsünün varlıklarına...
Sıklıkla Tamer'in eski dostlarının da ekleneceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; sağlam oyunculuk performansı sayesinde, sıkılmadan izleyeceklerinden kesinlikle emin olduğumuz...
60 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,