Turgay Buğdacigil
Filmler
Diziler
Programlar
Geri dön
4,0
23 Şubat 2025 tarihinde eklendi
Senaryosunu da, Mona Fastvold ile birlikte kaleme alan Brady Corbet'in yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Brutalist"; konuyu tam bilmeyen çoğu insanın, gerçek bir yaşam öyküsünü seyrediyor olduğunu zannedebileceği...

Şahane bir drama olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz...

10 kategoride Academy ve 9 kategoride de BAFTA adayı olup 3 kategorideki Golden Globe ödülünü kazanmasına ek olarak...

1 Eylül 2024 tarihindeki dünya prömiyerinin yapıldığı Venedik Film Festivali'nde Corbet'e "En İyi Yönetmen" ödülünü de kazandıran bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

- Uvertür -


Buchenwald toplama kampına gönderildikten sonra karısı Erzsébet Tóth (Felicity Jones) ve yetim yeğeni Zsófia'dan (Raffey Cassidy) ayrılamaya zorlanan Macar-Yahudi'si

Bauhaus eğitimli mimar (aksanlı İngilizcesi ve müthiş performansıyla dikkatleri üzerinde toplayan Adrien Brody'nin canlandırdığı) László Tóth, Amerika Birleşik Devletleri'ne göç eder...

Gemisi New York Limanı'na girdiğinde Özgürlük Heykeli'ni görür, ama bakış açısından eğik ve neredeyse de baş aşağıymış gibi görünmektedir...

***

Bölüm 1: Varışın Muamması


1947'de László...

Kuzeni Attila (Alessandro Nivola) ile Attila'nın Katolik karısı Audrey'in (Emma Laird) yaşamakta ve mobilyacılık yapmakta oldukları Philadelphia'ya otobüsle geçer...

Ve...

Ulaşır ulaşmaz da kendisini karşılayan Attila'dan...

Erzsébet ile Zsófia'nın...

Avrupa'da mahsur kalmalarına rağmen...

Hayatta oldukları haberini alır...

***

Ardından da...

Attila ile Audrey kendisini...

Konaklaması maksadıyla...

"Miller ve Oğulları" adını verdikleri...

Satış mağazalarının köşesindeki depolama odalarından birisine yerleştirirler...

***

Evet...

Daha önce Molnar olan soy ismini Attila artık...

Miller olarak değiştirmiş...

Üstelik karısının dinini seçerek Katolik de olmuştur...

***

Derken László...

Attila'nın müşterilerinden...

Zengin sanayici Harrison Lee Van Buren Sr.'ın (Guy Pearce) malikanesindeki çalışma odasını...

Babası uzaktayken...

Ona sürpriz yapmak arzusundaki oğlu Harry Lee'nin (Joe Alwyn) isteği üzerine...

Kütüphaneye dönüştürmekle görevlendirilir...

***

Hatta...

İşin sonuna da gelinir...

Fakat...

Ciddi anlamda ırkçı da olduğu anlaşılmasının yanı sıra...

Beklenenden önce dönen ve olan bitene fena halde sinirlenen Harrison Lee Van Buren Sr., László ile Attila'yı kapı dışarı eder...

***

Yetmez...

Ertesi sabah Attila'ya telefon açan Harry Lee'de...

İş karşılığı anlaştıkları 2 bin doları ödemeyeceğini söylemesine ilaveten...

***

Gerçekte László'dan hazzetmeyen karısı Audrey'de...

İftira etmek suretiyle...

László'nun kendisine sarkıntılıkta bulunduğunu iddia edince...

Elbette ki...

Şansını başka yerde deneyecek olan László'ya da...

Yol görünmüş olur...

***

Ancak...

Geleneksel üslubumuz gereği...

"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...

Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...

Burada noktalayacağız...

Dakika 48...

***

Vizyoner bir mimarın...

Destansı tarzdaki kurgusal hikayesinin gözler önüne serilmeye devam edileceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; "Bölüm 2: Güzelliğin Sert Özü" ve "Sonsöz: İlk Mimarlık Bienali" isimli kısımlarda, beklenmedik nitelikte şaşırtıcı, pek çok unsuru da bünyesinde barındıran...

166 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,