İlhami Algör'ün aynı isimli romanından (2005) esinlenilen senaryosunu da, Ceyda Aşar ile beraber kaleme alan Çiğdem Vitrinel'in yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku"; romantik bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Özellikle de...
Başroldeki Arif (Erdal Beşikçioğlu) karakterinin...
Kendi iç dünyasındaki hesaplaşma monologları esnasında...
Sürenin gereksiz yere uzatılmasının yanı sıra...
Oldukça mütevazı bir bütçeyle...
İstanbul'da çekildiği de...
Hemen her halinden belli olan...
TV filmi lezzetindeki bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Henüz...
Hiçbir kitabını yayınlatma başarısını gösterememiş olmasına ilaveten...
Bir otelde yaşayıp...
Eşyalarla konuşan...
***
Üstelik...
Cep telefonu kullanma alışkanlığı da bulunmayan...
Sarma sigara tiryakisi yazar Arif...
Arkadaşlarıyla birlikte...
Kadınlar, aşk ve ilişkiler üzerine kafa yorduğu...
***
Böylelikle de...
Sıkıntılı gelgitler yaşadığı bir dönemde...
Pınar (Hare Sürel) ile (filmin, kulakların pasını silen müziklerinde de imzası bulunan Harun Tekin'in canlandırdığı) Barış'ın...
Boğazdaki, gösterişli bir tekne gezisiyle gerçekleştirilen düğün törenlerinde...
***
Birdenbire...
Öylesine çıkıp gelerek hayatına giren...
Müzeyyen (Sezin Akbaşoğulları) adlı bir kadınla tanışır...
***
Hem de...
Romanının taslağını...
Okuyarak değerlendirmesi için verdiği bir kitabevinin editörü Aslı'nın (Azize Tan) kendisini...
Kıyasıya eleştirerek moralini bozduğu günün akşamında...
***
Gerçi...
Müzeyyen'in kendi itirafıyla...
Sonradan bunun...
Tesadüfi bir rastlaşma olmadığı da anlaşılacaktır ya...
***
Neyse...
Derken...
Aynı günün nihayetinde de...
Aynen vicdanlı bir taksi şoförü edasıyla Arif'in...
Evinin önüne kadar götürdüğü...
Ayıp, yasak ve günah üçgeninden sıyrılarak...
Kendi şeytan üçgenini yaratan Müzeyyen'in...
Güvenle içeriye girişini izlerken...
Yeniden görüşebilmek dilekleriyle de vedalaşırlar...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalayacağız...
Dakika 31...
***
Burak karakterinin de (Ege Aydan) dahil olacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; Arif ile çevresindekilerin tamamını da abandone edecek tarzdaki, Müzeyyen'in yaşam tarzı ile kişiliğine ait...
Ters köşe nitelikteki sürprizleri de bünyesinde barındıran...
70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,
***
Gelin isterseniz...
Özellikle de...
Başroldeki Arif (Erdal Beşikçioğlu) karakterinin...
Kendi iç dünyasındaki hesaplaşma monologları esnasında...
Sürenin gereksiz yere uzatılmasının yanı sıra...
Oldukça mütevazı bir bütçeyle...
İstanbul'da çekildiği de...
Hemen her halinden belli olan...
TV filmi lezzetindeki bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Henüz...
Hiçbir kitabını yayınlatma başarısını gösterememiş olmasına ilaveten...
Bir otelde yaşayıp...
Eşyalarla konuşan...
***
Üstelik...
Cep telefonu kullanma alışkanlığı da bulunmayan...
Sarma sigara tiryakisi yazar Arif...
Arkadaşlarıyla birlikte...
Kadınlar, aşk ve ilişkiler üzerine kafa yorduğu...
***
Böylelikle de...
Sıkıntılı gelgitler yaşadığı bir dönemde...
Pınar (Hare Sürel) ile (filmin, kulakların pasını silen müziklerinde de imzası bulunan Harun Tekin'in canlandırdığı) Barış'ın...
Boğazdaki, gösterişli bir tekne gezisiyle gerçekleştirilen düğün törenlerinde...
***
Birdenbire...
Öylesine çıkıp gelerek hayatına giren...
Müzeyyen (Sezin Akbaşoğulları) adlı bir kadınla tanışır...
***
Hem de...
Romanının taslağını...
Okuyarak değerlendirmesi için verdiği bir kitabevinin editörü Aslı'nın (Azize Tan) kendisini...
Kıyasıya eleştirerek moralini bozduğu günün akşamında...
***
Gerçi...
Müzeyyen'in kendi itirafıyla...
Sonradan bunun...
Tesadüfi bir rastlaşma olmadığı da anlaşılacaktır ya...
***
Neyse...
Derken...
Aynı günün nihayetinde de...
Aynen vicdanlı bir taksi şoförü edasıyla Arif'in...
Evinin önüne kadar götürdüğü...
Ayıp, yasak ve günah üçgeninden sıyrılarak...
Kendi şeytan üçgenini yaratan Müzeyyen'in...
Güvenle içeriye girişini izlerken...
Yeniden görüşebilmek dilekleriyle de vedalaşırlar...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalayacağız...
Dakika 31...
***
Burak karakterinin de (Ege Aydan) dahil olacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; Arif ile çevresindekilerin tamamını da abandone edecek tarzdaki, Müzeyyen'in yaşam tarzı ile kişiliğine ait...
Ters köşe nitelikteki sürprizleri de bünyesinde barındıran...
70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,