Filmler
Diziler
Programlar
Gus Vas Sant gerçekten de oldukça zor bir filmle karşımızda.Farklı karakterlerin gözlerinden,tekrarlanan sahnelere atılan bakışlar filmi oldukça ilginç kılıyor.Minimalizmin doruklarında gezinmek isterken de asıl vurgulanmak istenen konuyu bize sunamıyor.Gençlerin şiddet eğilimlerini bizlerle paylaşmak isterken eşcinselliğe yönelik göndermeleri şüphesiz ki rahatsızlık verici boyuta ulaşıyor ve konuyu toplanmamak üzere dağıtıyor.
Testere 2 şüphesiz ki büyük başarı kazanan,son derece düşük bütçeli serinin birinci filminin gölgesinde girdi vizyona.İlk filmdeki sınırlı mekan seçiminden sonra,ikinci filmde doğal olarak mekan sayısı biraz da olsa arttırılmış,filme her açıdan genişlik sağlanmaya çalışılmıştır.Olayların işlenişi,yavaş yavaş oluşan karakter bozuklukları ve daha birçok konuda şüphesiz ki Küp ile benzerlikler ...
Devamını oku
Devamını oku
Bazı filmler vardır ki deneyselliğin sınırlarını zorlar,bazıları vardır ki bir yenilik getirmeyip ele aldığı konuyu çok iyi bir şekilde işler ve Oliver Twist örneğinde de görebileceğimiz gibi bazıları da vardır ki eski örneklerinin önünde saygıla eğilir,yeni kuşakların söz konusu eseri tanımasına yardımcı olur.
Oliver Twist te son kategoriye sokabileceğimiz filmlerden biri.Yönetmenin röportajlarında da ...
Devamını oku
Devamını oku
Yapımcılar işin ticari boyutunun o kadar farkındalar ki çıkış noktası itibarı ile farklılığı bulunan filmlerin reklamını çok iyi yapıyorlar.Bir dram filmine yaşanmış olaydan esinlenmiş diye not düşerseniz bu fazla kişinin dikkatini çekmez.Çünkü o veye bu mutlaka yaşıyordur bu tip olayları.Ama bir korku filmine uygularsanız bunu ilgi çekmesi kesindir.Bu yapım da bu şekilde sunuldu bizlere.Reklam kokan afişine ...
Devamını oku
Devamını oku
Amaç hoş vakit geçirip eğlenmek mi,yoksa gerçekten çok kaliteli komedi filmi izlemek mi.İlkini seçiyorsak bu film bunu fazlasıyla karşılar.Gerek Vince Vaughn ve Christopher Walken olsun,gerekse Will Ferrell ve Owen Wilson olsun oyunculuk açısından gayet başarılılar.Senaryosu çok özenli hazırlanmasa da gayet neşeli bir film.Ama amacımız gerçekten kaliteli yapımlar izlemekse Kirli,Çürük,Adi gibi,Büyük Lebowski ...
Devamını oku
Devamını oku
Film bize 2000li yılların Natural Born Killers'ı olarak tanıtılmıştı.Natural Born Killers'ın yargılayıcı bir yönü varken,Vahşet Çetesi bize hiçbir açıdan özellikle de sinemasal açıdan birşey kazandırmıyor.Zevkle izletiyor mu kendini?Ne yazık ki çoğu eksi yönü gibi bunu da başaramıyor.Filmin tek artı yönü olarak Rob Zombie'nin müziklerini gösterebiliriz.
Filmin hakkında söylenebilecek en olumlu şey Red Eye isminin Gece Uçuşu olarak çevrilmesidir kanımca.Sanki senariste senaryo yazması için 2-3 saat verilmiş,Wes Craven'e de 2 saatte de filmi çekeceksin dayatmasında bulunulmuş son derece sıradan bir film.
Sıradışı konusu ve mizah gücüyle öne çıkan çok başarılı bir film.Filmde üstün yetenekli eşcinsel dedektifi oynayan Willem Dafoe nin performansı ise ders olarak gösterilebilecek niteliktedir(özellikle olay yeri incelemeleri ve günah çıkarma sahnesi).
Jeunet ve Caro'nun yaratıcılıklarını sonuna kadar kullandıkları,ülkemizde hak ettiği ilgiyi çok sonraları görmüş kusursuz bir yapım.Yay sesiyle müzik aletlerinden çıkan ses arasında bile alaka kurulması basit ama yaratıcı örneklerden sadece birisi.
Tim Burton'dan bir görsel şölen daha.Filmin orjinal versiyonunu izlemediğim için bir karşılaştırma yapamam ama yerine cuk oturmuş esprileriyle,müthiş oyunculuklarıyla(özellikle Ty Dickson),Beatles'tan Ozzy Osbourne e kadar göndermeleriyle tadı damaklarda kalan bir film.
Bu site içinde bile yorumların eleştirmenden eleştirmene nasıl değiştiğini görebiliyoruz.Doğru olan da bu zaten.O yüzden eleştirmenin görüşlerine göre insanları yönlendirmeye çalışmak pek doğru olmasa gerek.Film yılın ilk üç filmi arasına girer mi?Tartışılır.Bana göre yanlış müzik seçimleriyle (kullanıldıkları yerleri kastediyorum,Audioslave hariç) bir hava yakalayamamış,Tom Cruise ve diğer oyuncuların ...
Devamını oku
Devamını oku
Sin City'i kesinlikle Robert Rodriguez'in zirvesi olarak görüyorum.Çok farklı anlatımıyla şüphesiz Tarantino'yu çok kıskandırmış:)Rodriguez ve Miller'ın zekası,Tarantino'nun yardımları ve oyuncuların üstün performanslarıyla(özellkle jübile yaptığını sandığımız Mickey Rourke) kısa zamanda efsaneleşecek bir görsel şölen,doyumsuz bir yapım.
Görsel açıdan etkilenmek,Jim Carrey'nin müthiş oyunculuğunu görmek,kısacası hoş vakit geçirmek için ideal bir film.
Hayatı tanımayan iki çocuğun yakınlaşması çok klişeleşmiş gibi görünse de bu yakınlaşmanın diğerlerinden farklı olduğunu görebiliriz.Filippo'nun hiçbir şeyden habersiz kendini ölü sanması ve Michele'in en sevdiklerinin tutumu karşısında hayal kırıklığına uğraması çok sade ve samimi bir dille anlatılıyor.
Üç yönetmenin de bazı filmlerini izlediğim için beklentilerimi karşılayan üç filme tanık oldum.Yönetmenlerin filmlerine bakarsak sıradışı işlere imza attıklarını ve şiddeti sonuna kadar kullandıklarını görebiliriz.Ben üç filmi de ele aldığı konular açısından başarılı buldum.Ama bir korkum var ki Uzakdoğu sinemasının bir süre sonra sadece kandan ibaret olacağı ve hiçbir yenilik göstermeyeceği.
Batman'in Christopher Nolan'ın ellerinde hayat bulcak olması beni aylar öncesinden heyecanlandırmaya yetmişti.Bunun yanında Christian Bale gibi bir müthiş yetenek,Michael Caine gibi her döneme damgasını vurmuş bir oyuncu,Gary Oldman gibi kötü rollerin kusursuz adamı ve Liam Neeson ve Morgan Freeman gibi büyük isimlerin de yer alacak olması, ya büyük bir uyanışı ya da hayal kırıklığını işaret ediyordu.Nolan ilk ...
Devamını oku
Devamını oku
History Of Violence,A Cannes Film festivalinde gösterilmiş sanırım.Özellikle Viggo MOrtensen'in performansının doruğa ulaştığı söyleniyor.Bize de Spider ve Existenz gibi iki olağanüstü filmden sonra heyecanla beklemek kalıyor.
Bu kadar geniş bir konunun her detayıyla anlatılmamasını normal karşılamak gerekir.Jeremy Irons her zamanki gibi mükemmel oynamış,Orlando Bloom ise beklediğimden çok dahi iyiydi.Sonuç olarak Kingdom Of Heaven sinema keyfini yaşatıyor.Anlatılan tarih olduğuna göre eksikler olması da gayet doğal.
Videodrome,Crash ve Existenz.Üçlemenin son halkası ve teknolojinin birkaç basamak sonra gelebileceği noktayı mükemmel vurguluyor.Hayat ,oyundan çıktığımızda zaman bizim üzerimize oynanan bir oyundur mantığıyla bize bir başyapıt sunmuş Cronenberg.
Amenabar'ın müthiş kariyerinin en önemli parçasıdır bu başyapıt.Filmin birçok yerinde kendi suratınıza birşey olmuş gibi hissedeceğiniz garantidir.Akıcılığı,puzzle gibi ilerlemesi ve şok edici sahneleriyle hafızalardan silinmesi imkansız bir film.
Asimov'un kitabını okuyanlar filmde bariz farklılıkların bulunduğunu,yine de başarılı olduğunu ifade ediyorlar.Benim gibi kitabı okumayan çoğu kişi için de zevkle izlenebilecek bir bilim-kurgu diyebilirim.
Renk kullanımı ve müzikler eşsiz,zamanına göre de gayet başarılı bir film.Etkileyici bir atmosfere sahip olsa da filmin sloganı gibi 92dk. korku garantisi verilemez.Suspiria'nın herkesi etkilemesi beklenemez ama müzikleri izleyenleri bir süre takip edecektir.
Çok kişi tarafından karıştırılan bir noktaya değinmek istiyorum.Martin Luther Protestanlığın kurucusu ve reformun atalarındandır.Martin Luther King ise öncelikli olarak zenci haklarının savunucusu barışçı rahiptir.Söz konusu film de Martin Luther konulu olsa gerek.
Ramon'un pencereden geçmişe dönmesi,yaşama sımsıkı bağlanması(bakmayın ötenazi isteğine),kilisenin katı tavrına karşı kendi yolundan ilerlemesi ve de en önemlisi gerçek sevginin belki de sevilenin ölümüne yardım etmek olduğunu belirtmesi ortaya çok etkileyici bir drama çıkarmış.Amenabar öyle bir oyuncu seçmiş ki bir filmi nerdeyse tek başına kusursuz bir şekilde götürmüş ve kendisi de yönetmenlik hayatında kusursuz ilerleyişini sürdürmüş.
Film yakın bir gelecekten bahsetmesine rağmen,günümüz dünyasıyla da benzerlikler gösteriyor.Günümüz dünyasında televizyon tarafından hissizleştirilirken gelecekte Prozium'la bu görev yerine getiriliyor.Ayrıca insan doğasıyla oyunlar oynayarak savaşın önlenmesinin mümkün olmadığı,savaşsız ölümlerin de en az savaş kadar tehlikeli olduğu çok başarılı bir şekilde vurgulanıyor.Bu hissiz dünyada John Preston'la ...
Devamını oku
Devamını oku
Mathilde'nin umutlarını canlı tutup ülkesine ihanet etmiş bir anti-kahramanı bulmaya çalışması savaş filmlerinde çok rastlanan bir durum değil.Dönem zorlukları çok net bir şekilde anlatılmış.Özellikle Jodie Foster'la alakalı sahneler çok dramatik.Kısacası kahramanlık destanı anlatmadan aksine anti-kahramanı ön plana çıkararak mesajlarını veren başyapıt olmayı fazlasıyla hakeden bir film.
Farklı konusuyla diğer fantastik yapımlardan ayrılan hakettii ilgiyi görememiş bir film.Malkovich in kendi beynine girdiği sahne bana göre de filmin en matrak ve önemli sahnelerindendir.Ayrıca John Cusack çok sağlam ilerliyor.
Christian Bale böyle inanılmaz oynamaya devam ettiği sürece adının geçtiği her filmi yükseğe taşıyacaktır.Bu filmde de mükemmel performansını sürdürmüş ve ilk kez böyle detaya inilmiş bir filmde yer almış.Film gerçekten çok başarılı.Özellikle piyasa filmlerin bu kadar çok olduğu bir zamanda ilaç gibi geldi.
Evet çok ilginç bir yorum.Sinemadan hiç anlamayan arkadaşlarım bile bu filmden sonra o fırlama korsanın tüm filmlerini izliycem demeye başladılar.Özellikle bu film için konuşuyorım:Johnny Depp ten başka kimse bu kadar iyi oynayamazdı.