naked-soul
Filmler
Diziler
Programlar
Geri dön
3,0
16 Mart 2010 tarihinde eklendi
Türk sinemasının üzerine yapışmış olduğu ?korku filmi yapma özürlüsü? etiketi sanırım bir süre daha yaftalandığı yerdeki pozisyonunu koruyor olacak. Birçok seyircinin heyecan ve merakla beklediği ses filmi gerek türkiyede çektiği cesur filmleriyle (cesur derken gişe kaygısını göz ardı ettiğini belirtmeye çalışıyorum.) hatırı sayılır bir hayran kitlesi olan ümit ünal'ın yönetmesi gerekse her filme kulp bulup aykırı bir yazar karakteri çizme havası içinde olan eleştirmen uygar şirinin karışık pizzadan sonra nasıl bir senaryoya imza atacağı merakı filmi ilgi çekici hale getiriyordu. Fragmanı filminden daha güzel olan Türk filmleri kategorisine de dahil edebileceğimiz film, ilginçtir ki güzel senaryonun mahvedildiği bir film değil de kusursuza yakın yönetmenliğin klişelerle dolu senaryoyla heba olduğu nadir eserlerden biri haline dönüşüyor. İçten gelen seslere kafayı takmış olan uygar şirin (bkz. Anne, tut elimi) her ne kadar farklı olduğunu iddia etse de daha ilk on beş dakikada onurun ikinci yarıya yetişmeden de deryanın sırrını açığa çıkaran sayısız ipuçları veriyor, eğer farklılık buysa gerçekten farklı olamadığının farkına varması gerek.Korku filmi edasıyla reklamları yapılan filmin aslında bir korku filmi olmadığını bazı köşe yazarlarından ve bir kısım izleyicilerden öğrendik, ilk yarıda nerdeyse sıkıntıdan bayılmak üzere olan seyircinin dikkati her ne kadar da aniden patlayan lamba sahnesiyle tekrar toparlanmaya çalışılsa da bunun etkili bir deneme olmadığını görüyoruz daha sonra.Selma ergeç ya da Mehmet günsür olmasaydı ne olurdu bilemiyorum ama görülen o ki uygar şirin senaryo yazma konusunda kendini biraz daha geliştirmeli ya da tamer baran olmadan bu işe kalkışmamalı (insan başkalarının filmini bu kadar kusursuzca eleştirebiliyorken neden kendi filmine aynı gözle bakamıyor, galadan önce hiç izleme zahmetinde bulunmamış mı acaba?)6/10