Klasik bir afro-amerikan öyküsünün oldukça dışında bir film Green Book, gerçekte yaşanmış bir hikayeden yola çıkan filmde dönemin meşhur siyahi bir müzisyenin ırkçılığın hala tam olarak ortadan kalkmadığı 1960'ların birleşik devletlerinde güney eyaletlere yaptığı bir turne programını ele alıyor. Başroldeki siyahi müzisyen, hayli eğitimli ve bir o kadar da "züppe" bir profil çizerken, seyahatinde şoförü olarak görevli ırkçı sayılabilecek bir kafa yapısındaki beyaz karakter İtalyan asıllı daha eğitimsiz bir kenar mahalleli görünümünde. Film boyunca bu zıtlıklardan yola çıkılıyor. Siyahi karakter müzisyen Dr. Don Shirley, siyahi olmanın yanı sıra aynı zamanda eşcinsel olduğundan ayrımcılığın katmerlisini yaşıyor. Film boyunca kendisini hiçbir yere konumlandıramayan ve bir yere (ne siyahilere ne de beyazlara) ait hissedemeyen Don Shirley bildiğimiz klişe siyahi karakterlerin ötesinde bir karakter olarak sunulur. Ancak bütün bu dram ve ırkçılığın geri planda tutulduğu da açık. Film ilerledikçe klasik sağ hollywood klişeleri senaryoda gözümüze sokulmaya başlıyor. Beyazların ayakta alkışlamasına rağmen o beyazlarla aynı mekanda yemek dahi yiyemeyen tuvalete gidemeyen Don Shirley'nin nasıl müzik eğitimini aldığını bilmeyiz film boyunca. Ufak bir araştırma ile Sovyetler Birliği'nde Leningrad'da eğitim aldığını öğreniriz. Zira ABD'de de mümkün değildir. Sovyetler'de Ekim Devriminin hemen ardından hem eşcinsellik hem de ırkçılık ortadan kaldırılmış, eğitim parasız hale getirilmiştir. ABD'ye kıyasla baktığınızda gayet eşitlikçi SSCB'de müzik eğitimi alarak sanata damga vurması yönetmen için anlam ifade etmese de insanlık için bir anlam ifade etmektedir. Bütün hollywood saçmalıklarında görülecek olan amerikanın müthiş özgür, sovyetlerin insanlık düşmanı bir ülke gibi pazarlanması burada da vücut bulmuştur. Benzeri örnek yakın geçmişte vizyona giren Gizli Sayılar filmi için de geçerlidir. Sovyetlerde kadınların bilim yapması serbest iken abd'de yasaktır. Ama filmde bu tartışılmaz bile. Tıpkı ırkçılığın tartışılmadığı gibi. "Zenci" nasıl "zenci" olarak eğitilir bu gösteriliyor. Filme yeniden dönecek olursak, gerek kurgu, gerek oyunculuk muazzam başarılı. Yönetmenlik olarak ele alındığında da yüzeysel anlatımlar, bakış açıları çok var. Filmin ana teması sevginin ve kardeşliğin üzerine kurulmuş zaten. Daha cesur kareler olabilirdi belki ama vasat da sayılmaz bana göre. Sanat yönetimi, kostümler, dekorlar filmin dönemine göre iyi tercih edilmiş olmakla birlikte kullanılan müzikler de etkileyiciydi. Her şey bir kenara sırf oyunculuk ve kurgunun başarısından dolayı en iyi film adaylığını hak ettiğini düşünüyorum.