Filmler
Diziler
Programlar
Sinema dünyasına özellikle göçmen kültüründen, onların yabancılaşma ve kimlik sorunları üzerinden gelişen hikayeleri derleyip kadrajına yansıtan Yeni Alman Sinemasının önemli temsilcilerinden Rainer Werner Fassbinder etkisi dahilinde devam eden Alman sineması, yeni jenerasyonununda Türk asıllı Fatih Akın kamerasından, Fassbinder ruhunu anımsatan göçmen hikayeleri aynı yönetmenin çıkış filmleri için önemli bir özellik taşımaktadır. Solino (2002) ve Duvara Karşı (Gegen die Wand, 2004) filmlerinde bahsettiğimiz göçmen kültürünü an ve an görürüz. Kaldı ki ses getiren diğer filmlerinde de (Yaşamın Kıyısında, Temmuz’da) bu etkiyi görmemiz mümkün. Almanya’da doğmasına rağmen Türkiye kültürünü içinde barındıran ve çektiği filmlerde Avrupa/Anadolu sentezi yapan Fatih Akın, sinemasında beklenmedik anlarda şiddetli geçişler yaparak seyircisini heyecalandırmayı seven bir yönetmen. Bu konuda son derece etkili sahnelere de imzasını atmıştır (Yaşamın Kıyısında filminde turist kadının İstanbul’da beklenmedik anda bir çocuk tarafından arkasından vurularak öldürülmesi gibi). Tam bir İstanbul sevdalısı olan Fatih Akın, İstanbul’un bir kültür mozaiği olduğunun farkında olacak ki; müzik kültürünün toplumdaki dışavurumunu 2005’te gösterime giren İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek (Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul) belgesel filmiyle kendi gözünden Türkiye halkını müzikle bağdaştırmış ve aynı zamanda müziğe olan tutkusunu da dillendirmişti. 2009’da gösterime giren Soul Kitchen filmiyle komediyi de içinde barındıran sempatik filminin ardından Cennetteki Çöplük (2012) ile bir belgesel filme daha imzasını atmıştı.