Burak H.
Filmler
Diziler
Programlar
Geri dön
3,0
9 Nisan 2014 tarihinde eklendi
Bir önceki filmi kadar çekici ve çarpıcı bir öyküyle karşımıza çıkmayan yönetmen, Prisoners’ta küçük kızı bir anda ortadan kaybolan bir babanın gerilim dolu arayış öyküsüne odaklanıyor. Hugh Jackman’ın hayat verdiği bu baba karakteri, kızına olan bağlılığından ya da başka gerekçelerle bu konuda olağan dışı bir obsesyon örneği sergiliyor. Öte yandan kaçırılan kızın katilini arayan dedektif rolünde seyrettiğimiz Jack Gyllenhaal ise filmin gerilim dozunu ayarlayan kumanda karakter görevini görüyoruz. Tam iki buçuk saat boyunca her iki karakterin kendi metotlarıyla gizem dolu bir olayı aydınlatmalarını heyecandan ziyade merakla seyrettiğimiz Prisoners, aslında son dönemlerde özellikle Ben Affleck filmlerinden alışık olduğumuz bir atmosferi daha karakter odaklı yansıtıyor. Hatta öyle ki filmin yönetmeni, bir hikaye anlatmaktan ziyade filmin işleyişini karakter çözümlemeleri üzerinden götürmeye çalışıyor. Zaten bu çabada olduğunun en büyük kanıtı da Prisoners’ın senaryosunda baştan sona hissedilen zayıflık. Hikayenin tutarsızlıkları bir kenarda dursun, İçimdeki Yangın’da hissedilen bütünlük ve seyirciyi cezbeden bağlayıcılığın hissedilmediği film, daha çok baştan sona süregelen bir merak unsuru üzerine inşa edilip o şekilde ayakta tutulmaya çalışılmış. Senaryoyu yazma görevini üstlenen Aaron Guzikowski’nin kariyerinin başlangıcında olduğunu düşündüğümüzde bu durum kulağa hayli mantıklı geliyor. Yine de Villeneuve gibi bir ismin yönetmenlik becerileriyle bir filmi evirip çevirebileceğine olan inancımızın bir nebze olsun sönme olasılığı da Prisoners ile birlikte gelen olumsuzlukların en başında kendine yer edinmeli. Olay örgüsünü bir kenara bırakıp karakter işlemeleri üzerinde durmaya çalışan yönetmen, bunu (oyuncuların şapka çıkarılası performanslarının da büyük yardımıyla) layığınca başarıyor; lakin seyirci için zorluk çıkarması kaygısıyla mı aralara serpiştirmiştir emin olmamakla beraber arka planı dini motiflerle bu kadar süslü karanlık bir gerilim filminin temelini güçlü oturtamamış olmak söz konusu mevzunun da havada kalmasıyla sonuçlanıyor. Haliyle Villeneuve’ün elindeki malzemeleri uygun biçimde karıştıramadığı gerçeği patlak veriyor. Filmin süresinin iki buçuk saati aşması ve bir takım detayların fazlalığının rahatlıkla hissedilmesi, kafalarda bırakılmaması gereken soru işaretlerinin yer edinmesi de bu iddiayı destekleyebilecek diğer işaretçiler diyebiliriz.