DENİZ.H
Filmler
Diziler
Programlar
Geri dön
3,0
10 Nisan 2014 tarihinde eklendi
Ünlü kadın hakları savunucusu Mary Wollstonecraft ile filozof William Godwin'in kızı olan, İngiliz yazar Mary Shelley tarafından kaleme alınan Frenkenstein, çizgi filmlerde dahil olmak üzere birçok kez çekilmiş ve birçok filme de ilham kaynağı olmuş bir hikayedir.

Tıp öğrencisi Victor Frankenstein, hastalıklara son vermek ve üstün bir insan yaratmak isteği ile araştırmalar yapmakta ve bunun için ceset parçalarını toplamaktadır. Ceset parçalarının birleşimi sonucu oluşan vücuda elektrikle hayat veren doktor, bir süre sonra yarattığı şeyden korkar. Kendisini yaratan babasının kendisinden neden korktuğunu anlamayan ve ondan hesap sormak isteyen canavar, doktordan kendisine bir eş bulmasını ister doktor; ama doktor bunu reddeder. Başlarda iyi huylu ve yumuşak olan canavar, doktora sinirlenir ve doktorun eşini öldürür.

Buraya kadar olan kısımda kitapla film birbiriyle büyük oranda eşleşmektedir. Canavarın babasının ölümünden sonraki kısım ise sonradan eklenmiş hikayeye, zira kitapta doktorun ölümünden sonra canavar ortalıktan kayboluyor. Filmde ise doktorun ölümünden sonra canavar (Aaron Eckhart) iblislerin saldırısına uğruyor ve bu saldırıdan onu gargoyle adındaki kılık değiştirebilen, bir tür meleğe benzeyen yaratıklar kurtarıyor. İblislerin prensi Naberius (Bill Nighy), yeraltına gönderilmiş olan iblislerin ruhlarını geri getirmek için Dr. Frenkenstein'ın kullandığı yöntemle cesetleri diriltmeyi ve içlerine iblislerin ruhlarını koymaya karar vermiştir. Cesetleri yeniden diriltmek için doktorun tutmuş olduğu kayıt defterine ihtiyacı vardır. Doktorun defteri ve insanlığın hayatı için iblisler ile gargoyle kraliçesi Leonore (Miranda Otto) arasındaki savaşın tam ortasında ise doktorun canavarı vardır.

Evet, iki grup arasındaki çatışmaların işlendiği onlarca film izlemişizdir. Vampirler, cadılar, kurtlar, melekler, şeytanlar hep birbirleri ile çatışır ve bu çatışma içinde genelde insanlar hedeftir. 30 Gün ve Gece, Karayip Korsanları, G.I.J filmlerinin yönetmeni olan Stuart Beattie, daha önce izlediğimiz bu türden filmlere yeni birisini eklemiş; ama üzerine bir artı koyamamış. Oldukça iyi başlayan film gittikçe klasikleşmeye ve sıradanlaşmaya başladı. Bilmem kaçıncı kez kötüler tarafından yapılan planlar, sayıca çok az olan iyiler tarafından son anda yıkılacak; ama birilerinin artık bu konu akışını değiştirmesi gerektiği açıkça ortada durmaktadır.

Frenkenstein: Ölümsüzlerin Savaşı, hoş vakit geçirebileceğiniz, teknolojinin tüm imkanlarından faydalanılarak yapılmış, aksiyonu ve temposu yüksek; ama sonunun belli olması ile de pek te heyecanı olmayan bir yapım olmasına rağmen, IMDB'den 5,4 puan alacak kadar da kötü bir film değil.

Yiğidi öldür hakkını yeme misali.