Filmler
Diziler
Programlar
Kendi uydurduğu yalana kendisi dahi inanmaya başlayan Walter Keane ile saf Ressam Margaret Keane’in gerçek hikayesi Big Eyes. Margaret’ın resimlerindeki gotik hava dışında Tim Burton esintilerini ve şahsına münhasır dünyasını bu filmde göremiyoruz. En basitinden, Johnny Depp ve yönetmenin sevgilisi Helena Bonham Carter bu filmde yer almıyor. Başrollerde Christoph Waltz ve Amy Adams’ı biraraya getiren yönetmen, hikayeyi çok üstün körü anlatmış ve sadece market sahnesinde büyüyen gözler dışında, yönetmenin dokunuşlarını bu filmde hissedemiyoruz. Margaret’in çaresizliğini, mağdur oluşunu ve baskıcı, yalancı eşin duygularını izleyiciye geçirememiş ne yazıkki. Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi)’dan beri beğenerek takip ettiğim Christoph Waltz ise biraz karikatürize edilmiş, düzenbaz, yalancı eşi canlandırıyor. Emek hırsızlığı, haksız paralar kazanan ve haksız şöhrete kavuşan biri olmasına rağmen, köpürtülmüş Keane karakterine çok şiddetli bir öfke duyamıyoruz. Ama tüm hikayeyi sinirimiz bozularak izletiyor bize. Ama filmin ana temasında birazda şiddet derecesinin düşmesinde şu yatıyor. Üç kağıtçı, yalancı bu kocanın girişimleri ve pazarlama yeteneği olmasaydı, Margaret Keane’nin resimleri amatör resimler olarak sandıklarda unutulacaktı. Belkide öldükten sonra Vivien Mayer’ın fotoğraflarının bulunma hikayesine dönüşecekti. Bu ikilem Çağan Irmak’ın Unutursam Fısılda filminde de abla kardeş arasındaki hikayede, kim haklı sorusunun cevabı seyirciye bırakılıyordu. Film bir Tim Burton işi olmamış, bunun yanı sıra senaryonun gidişatı ve sonu başıda belli, gerçek bir hikayeye dayanıyor olması filmi izlenir kılıyor ve tabi hüzünbaz Amy Adams ve düzenbaz Christoph Waltz’da cabası oluyor.