1970 yılında Kaliforniya'da dünyaya gelen Paul Thomas Anderson, eğlence sektörünün içine doğmuştu. Babası, televizyona bir şov hazırlayan bir eğlence sektörü çalışanıydı. Anderson da babasının sektörle olan yakın ilişkileri neticesinde şov dünyasının içinde büyüdü. 26 yaşında ilk filmi Sydney’i çektiğinde, filmi her ne kadar övgüyle karşılanmış olsa da asıl patlamayı bir sene sonra çektiği Boogie Nights ile yaptı. Porno sektörünün kamera arkasını mercek altına yatıran Boogie Nights, henüz 27 yaşındaki yönetmenin En İyi Senaryo Oscar'ına aday olmasını sağladı. Anderson, genç yaşında kendisini spot ışıklarının altında bulmuş, Amerika’nın en umut veren genç yönetmenlerinden biri olarak anılır olmuştu.
Sadece bir sene sonra çektiği Magnolia, yönetmene ikinci Oscar adaylığını getirdiği gibi Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı’yla dönmesini sağlamış ve genç yaşta ustalığını ilan etmesine de vesile olmuştu. Bu kez bir kesişen hayatlar öyküsü anlatan Anderson, özellikle karakter yaratma, diyalog yazma ve mizansen kurma kabiliyetiyle iyice parlamıştı. Kendisini üç seneliğine nadasa bırakan Anderson’ın dönüşü, 2002 yılında önceki filmlerine nazaran biraz daha farklı sularda yüzen ve bir anti-romantik komedi olarak etiketlenen Punch-Drunk Love ile oldu. Daha çok sulu komediler ile ün yapan Adam Sandler’a kariyerinin en ilginç rollerinden birini teslim eden Anderson, Punch-Drunk Love ile katıldığı Cannes Film Festivali’nden En İyi Yönetmen ödülüyle döndü.
Yönetmenin bu filmden beş sene sonra çektiği There Will Be Blood ise Amerikan edebiyatının 20. Yüzyılda çıkardığı en önemli yazarlardan Upton Sinclair’in “Oil” isimli kitabından uyarlanan bir kapitalizm eleştirisiydi. Anderson, Amerika’nın yakın tarihi ile ilgili dertlerini ilk kez bu denli net çizgilerle perdeye yansıtıyordu. There Will Be Blood kısa sürede yüzyılın en önemli filmlerinden biri olarak kabul gördü ve eleştirmenler nezdinde büyük övgüler topladı. Sekiz dalda aday olduğu Oscar ödüllerinden ise iki heykelcikle döndü.
Amerikan sinemasının halihazırdaki en heyecan verici yönetmenleri arasına ismini yazdıran Anderson, beş senelik bir aradan sonra The Master ile geri döndüğünde yine büyük bir övgü sarmalına alınacaktı. The Master, özellikle başrol oyuncuları Joaquin Phoenix, Philip Seymour Hoffman, Amy Adams'ın üstün performanslarıyla ve derinlikli yapısıyla kendisinden söz ettirdi. Yönetmenin 2014 yılının sonlarında görücüye çıkan son filmi Inherent Vice ise imza attığı bir diğer roman uyarlaması oldu.