Ö.Y.: Şimdilerde sinemacı olmaya çalışanlar hep parasızlıktan yakınıyor. Ama bu yakınmanın gereksiz olduğunu kanıtlıyorsunuz.
Ü.Ü.: Evet sinemacılar kadar paradan bahseden bir meslek grubu zor bulunur. Aslında haklılar. Çünkü film gerçekten çok parayla yapılıyor. Aşk, Büyü vs gibi bir filmi yapabilmek için özel bir senaryo tasarımı yapmak, sinema dilini ona göre kurmak ve bazı şeylerden fedakarlık etmek gerekiyor. Sinema para işi, ama aslında daha çok gönül işi. Bir ışıkçı, kameraman ya da reji asistanı, reklam ya da dizide çalışsa sinemadan çok daha fazla para kazanır. Ama o işler kalıcı olmaz. Oysa sinemada çalışmak hem çok zevkli, hem ileriye dönük kalıcı bir iş ortaya çıkıyor. Aynı şey oyuncular için de geçerli. Bir oyuncu için de sinema kalıcı, adını duyurabileceği, ödüller kazanabileceği bir alan. Diğer işlerden daha çok kazansa da sinemayı tercih etmeleri bundan. Bizim filmimiz tamamen bağımsız yapılmış bir film. Normalde uzun metraj filmler belirli bir talebe göre yapılıyor: Komedi, dram vs… Biz o piyasa taleplerinin tamamen dışında bir iş yaptık.
Ö.Y.: Aşk, Büyü vs tamamen festivalleri gezmek ve prestij sahibi olmak amacıyla mı çekildi; yoksa sizce ülkemiz koşullarında filminizin konusu göz önünde bulundurulduğunda vizyona girme şansı var mıdır?
Ü.Ü: Henüz hiçbir dağıtımcıyla görüşmedik. İlk galasını Antalya'da yaptı. Daha önce ufak bir ekip gösterimi yapmıştık. Henüz dağıtımcılar nasıl karşılar, kimlerle çalışırız, hangi sinemalarda gösterebiliriz bilemiyorum. Ama filmin burada aldığı tepki beni umutlandırdı. İki kadının aşkını anlattığımız için “tabu” bir konuya mı değiniyoruz diye çekiniyordum. Ama burada film sonrası söyleşide, hiçbir olumsuz yorum duymadım. Duyduğum en güzel eleştirilerde, “Biz iki kadın olduğunu unuttuk ve sadece güçlü bir aşk hikayesi izledik” dediler. Genel izleyici içerisinde de bu nedenle ilgi uyandırabilir. Ama gişeye yönelik ticari bir film değil elbette.