Sonbahar festival sezonunu bir kez daha açan ve son yıllarda Oscar’a yürüyen yapımlar için de olmaz olmaz bir platforma dönülen Venedik’te, ekiplerin Kuzey Amerika’daki Toronto ve Telluride festivalleri öncesi buraya da konuk olabilmeleri adına büyük filmlerin tamamı ilk üç dört günün yoğun programına sıkıştırılmıştı. Ardı ardına Damien Chazelle’in First Man, Alfonso Cuarón’un Roma, Yorgos Lanthimos’un The Favourite, Bradley Cooper’ın A Star Is Born, Coen Kardeşler’in The Ballad of Buster Scruggs, Luca Guadagnino’nun Suspiria, Jacques Audiard’ın The Sisters Brothers filmleri galalarını yaptı. Ryan Gosling, Claire Foy, Emma Stone, Dakota Johnson, Tilda Swinton, Bradley Cooper ve Lady Gaga, hatta "A Star Is Born" galasına katılmak için şehre gelen Cate Blanchett gibi isimler, kırmızı halıda ve Lido sokaklarında boy gösterdi. Bu da hem İtalyan hem de yabancı basının festivale ilgisini zirveye çıkardı. Bu filmlerin çoğunun olumlu tepkiler alması, Venedik’in bu sene istisnai ölçüde parlak bir programa sahip olduğu algısını da güçlendirdi. Özellikle "Roma" ve "The Favourite", sezonun en iddialı yapımlarından ikisi olacaklarını tescillediler.
"Roma", "The Ballad of Buster Scruggs", Frank Marshall’ın tamamladığı kurgusuyla Orson Welles’in yarım kalmış filmlerinden The Other Side of the Wind, Cannes’a inat Venedik’te Netflix’in de gövde gösterisi yaptığı yapımlar. Netflix’in önemli yönetmenlerin prestijli projelerine destek olmayı sürdüreceğinin de işareti.
Fakat şunu söylemek gerekir ki çoğu Amerikan yapımı olan bu büyük projeleri geçtiğinizde, geriye daha ziyade hayalkırıklıkları kalıyor. Bu da her geçen gün kendini daha çok belli ediyor. Cannes tarafından reddedildikleri, bu yüzden Venedik’te yer aldıkları iddia edilen Mike Leigh’nin Peterloo, Laszlo Nemes’in Sunset filmleri neredeyse fiyasko düzeyinde. İddialı filmlerin her birinin iddialarını taşıyabildiğini söylemek de güç. Coen Kardeşler, kendi seviyelerinin altında bir projeye imza atmışlar. Suspiria her ne kadar sansasyonel ve çok konuşulan bir film olsa da beklentileri karşılamaktan uzaktı. Programın geri kalanında çok iddialı filmler yer almaması da aslında festival programının başlangıçtaki gösterişli çıkışını sonuna dek taşıyacak güce sahip olmadığını işaret ediyor.
Venedik’in Oscar filmlerini, dolayısıyla Hollywood’u bu kadar önemsiyor olması; bu yıl Uzakdoğu, Ortadoğu gibi bölgelerden gelen filmlerin azalmasına, henüz yan bölümlerden de kayda değer keşifler çıkmamasına yol açmış görünüyor.
Kendi adımıza, Türkiye sinemasını temsilen festivalde yer alan Emre Yeksan’ın Yuva ve Mahmut Fazıl Coşkun’un Anons filmlerinin olumlu tepkilerle karşılanmasına sevinebiliriz yine de... Bu filmlerden başka bir başlık altında daha etraflıca bahsedeğimizi de ekleyelim.