Hesabım
    Lars Von Trier İmzalı 'The House That Jack Built' Cannes’da Gala Yaptı

    Trier, Cannes Film Festivali'ne geri döndü

    2011 yılında Melancholia ile katıldığı Cannes Film Festivali’nde Hitler’e sempati duyduğunu açıklayan ve festivalden kovulan Lars von Trier, yedi yıl sonra yeniden Cannes’a geri döndü. Filmin basın toplantısında yaptığı şoke edici açıklamalardan sonra festival tarafından ‘persona non grata’ (istenmeyen adam) ilan edilen yönetmen, yalnızca bir filmlik aranın ardından Cannes komitesi tarafından affedildi ve yarışma dışı da olsa festivale yeniden davet edildi.

    The House That Jack Built’e dair ilk söylenti, filmin şiddet dozunun izleyenlere fenalık geçirtecek derecede yüksek olduğuydu. Hemen ardından, filmin Cannes’da gerçekleşecek galası esnasında sekiz tane ambulansın hazır bekleyeceğinin açıklanması ise festival kulislerinde bambaşka beklentiler yarattı. Ancak filmin gösterimlerinin başlamasıyla tüm bunların pazarlama amacıyla servis edildiği açığa çıkmış oldu.

    Matt Dillon’ın başrolünde yer aldığı The House That Jack Built, 15 yıl boyunca akıl almaz cinayetler işleyen bir seri katilin hikayesini, kendi böldüğü haliyle beş epizot halinde ele alıyor. Mühendis Jack, ailesinin zorlamasıyla hayallerindeki meslek olan mimarlıktan vazgeçmiştir. Sahip olduğu araziye ev yapmaya karar veren Jack, evin projesini çizip maketini yaptıktan sonra harekete geçer. Titiz ve takıntılı bir karakter olan Jack, işlediği ilk cinayetle birlikte çıktığı bu dehşet verici yolculukla aslında “önemli biri olmaya” çalışacaktır. Onu takıntılarından kurtararak hafifleten ve hatta arındıran bu serüvenin amacı ise hayallerindeki o evi inşa etmektir.

    Trier yeni filminde Jack’in hikayesiyle ve kendi dünyası arasındaki paralellikleri sinemasın biraz aşina her izleyicinin çözebileceği basitlikte kuruyor. Yönetmen The House That Jack Built’te bugüne dek kendisine yöneltilen kadın düşmanı ve ırkçı gibi suçlamaları bir kez daha gündeme getiriyor; bunları yaparken bazen bir piyanistle bazense çeşitli tablolarla sanatın kendisinden referanslar alıyor. Trier ünlü depresyonunu, bu kez kendi filmlerinden kesitlerle ya da Hitler’li arşiv görüntülerini kullanarak, altını kalın çizgiler çizerek perdeye aktarıyor. Finale doğru ilerledikçe, başkarakterini (ve kendini) gerçek dünyadan çekip alıyor; sembollerle dolu bir dünyaya bırakıveriyor. The House That Jack Built özetle Trier’in kariyerindeki en kişisel film olarak filmografisinde kendisine özel bir yer ediniyor.

    facebook Tweet
    Benzer Haberler
    Öneriler
    Back to Top