İlk filmini çeken bir yönetmen olarak, nasıl zorluklarla karşılaştın?
Her şey zordu. Kolay hiçbirşey olmadı ne yazık ki. Bunu romantizm olsun diye söylemiyorum. Her şey zordu, ama ben zorluk olarak bakmadım duruma. Olayın kendisi bu. Bir şey yaratmak aşırı zor. Hele ki sanatı takip etmesi gereken insanların, hiç takip etmediği bir ülkede. O yüzden tamamen silahşör modunda hayata devam ediyorsun. Sorun değil. Ben bu durumdan artık keyif almasını öğrendim. Baya eğlenceli. Bir sınır var, onu atlatınca her şey komik geliyor. Çok da tatlı. O yüzden zorluk hikayeleri duymak isteyen insanlara şunu tavsiye edebilirim. Çok daha fazla zorlukla yüzyüze getirin kendinizi ki, sonra o dediğim eşik ile yüz yüze geleceksiniz. Onu atlatınca her şey direkt inanılmazlaşıyor. Hiçbir şey zorluk olarak gelmiyor. O noktadan sonra her şey klasik müzik coşkusunda bir komedi filmine dönüyor.
Gerçek bir hikaye anlatıyorsun, filmde izlediğimiz Ozan karakteri ağabeyin Orkun'dan esinlenerek yaratılmış. Aileden filmi izleyen oldu mu, tepkiler nasıl?
Babam ilk defa galada izledi. Ona sürpriz olsun diye, oğlu olarak verebileceğim en büyük hediyeyi bir gala ile vermek istedim. Filmi zaten babama adıyorum. Çok duygusaldı her şey. Uzun zamandır ilk defa babamı bu kadar mutlu gördüm. Geçen gün sinemada tekrar kendi başına gidip izlemiş, eve geldiğinde mutlulukla-üzüntü karışmış biraz fenalaşmış. Ağabeyim ise evet, hayatı boyunca gözümün önünde yapmak istediklerini yapmak için savaş verdi. Ben onu hep savaşırken gördüm. Çok zor bir hayatı oldu. Hiçbir şey kolay geçmedi, beğenileri ve zevklerinden dolayı. Çünkü insanlar punk müziği cool bir şey zannediyorlar ama kimse cool bulmuyordu o zamanlarda. Sadece yalnızlığa sahip oluyorsunuz punk müzik dinlediğinizde.