Bu hikaye rahatlıkla dramatik bir hikayeye evrilebilirmiş, ancak siz bir kara mizahı da dahil ediyorsunuz filme. Bu tür seçimi nasıl oldu?
Aslında bu bir tür ayrımı değil. Benim yaptığım her işte, ilk yazdığım senaryodan itibaren mutlaka farklı türlerin karması oluyor. Mesela Teyzem’de de sinemada izleyen seyirci gülerdi. 9 gibi ciddi ve sert bir filmde de seyirci gülerdi, özellikle Serra’nın esprilerine, keza Ara aynı şekilde en trajik anlarla en komik anların iç içe olduğu bir film. Bu filmde de belli bir türe sığdırmaya çalışmadan tıpkı hayat gibi, komediyle dramı, yer yer gerilimi ve sürrealizmi harmanladım.
Benim dikkatimi bir de ne Neslihan’ın, ne de diğer ailelerin çocuklarının olmaması çekti. Sanki o yapıda ailelerin çocukları olmalıydı gibi geldi.
Filmde gösterdiğimiz üç aile de sorunlu aileler aslına bakarsanız. Dolayısıyla çocuk hikayeyi çok değiştirirdi. Belki de Neslihan’ın yemeklere ve kocasına bu kadar düşkünlüğünün sebebi de budur. Ben bir hikayedeki karakteri oluştururken, her şeyini bilmesem de olur diye düşünüyorum, belki de istemişlerdir de olmamıştır ve o yüzden bu kadar birbirlerine kalmışlardır, bilemiyoruz. Ama onu seyirci kendisi düşünsün isterim.
Düşündük (:
İşte çocuk olsa, bu aileyi böyle anlatamazsın.