Beyazerde: Siz bu filmde daha iyimser bir hikaye anlatıyorsunuz anladığımız kadarıyla.
İsmail Güneş: Biz filmde anlattığımız hikayede bu olayda kimse ölmemiştir demiyoruz, Katırcı Salim'in kafilesi gidecekleri yere yara almadan ulaşmış olabilir, ancak diğer kafilerde de aynı şey olmuştur demiyoruz. Zaten filmin içinde de karşılaşıyoruz. Bizim kahramanımız o katliamları görüyor ve kendince başka yollar seçerek, kendi maharetiyle o kafileyi sağ salim yerlerine ulaştırıyor. Bana bu olaya soykırım demek haksızlıkmış gibi geliyor, çünkü bu beceriksizlik. Soykırım olsa gerçekten onu yapabilirlermiş, o dönem ne insan hakları var, ne adalet var. Devlet bu iş için 256 milyon kuruş harcamış. Bunu 1915'te 1. Dünya Savaşı'nın göbeğinde yapmış. Cephelere gönderecek asker kalmamış, çocuklara sıra gelmiş. Bu işi de yapacak bir ekip kalmadığı için, parayla daha önce hiç insan taşımamış katırcılara yaptırmışlar. Bu kolay bir iş değil. Biz bu hikayenin gerçeğine hiçbir şey katmadan, böyle bir yolculukta neler olabilir üzerinden yola çıktık. Sonuçta bu yolculuğun hikayesini yazmış kimse yok. Bizim tezlerimize göre 600bin Ermeni ölmüş, kimi hastalıktan kimi çetelerden, 600 bin de Müslüman ölmüş. Bunlar azımsanacak rakamlar değil ama diğer araftan Dünya Savaşı'nın sonuçlarına baktığımız zaman 10,5 milyon insan ölmüş, bunun 3,5 milyonu Müslüman ve bu savaş Müslüman Hristiyan savaşı değil bu savaş herkesin savaşı.