Son yıllarda Yerçekimi (Gravity), Birdman, Aşıklar Şehri (La La Land) gibi Oscar ödüllerinde de büyük başarı elde eden, yılın en iddialı bazı filmlerinin ilk gösterimini gerçekleştirdiği (ve hiç şüphesiz bununla çok övünen, bu başarıyı her sene tekrarlamaya gayret edecekmiş gibi görünen) Venedik Film Festivali kapılarını seyirciye, sinema yazarlarına ve sektör mensuplarına şehrin Lido adasında 74. kez açtı.
Açılış filmi Downsizing’in sabahın erken saatlerinde basına gösterilmesiyle başlayan festival, gün içinde film ekibinin katıldığı bir basın toplantısına da ev sahipliği yaptı.
Oscar ödüllü yazar / yönetmen Alexander Payne’in son filminde, yeryüzünün tükenişinin önüne geçmenin yolunu arayan Norveçli bilim insanları, canlıları minyatür boyutlara küçültmeyi başarıyorlar. Uzun bir süreçte tüm dünya nüfusunun bu boyutlara küçülmesi, böylece yeryüzü kaynaklarının ömrünün uzatılması amaçlanıyor. Öncelikli kaygılar tamamen ekolojik yani. Fakat tabii bu uygulamanın ekonomik, siyasi, etik birçok sonucu ortaya çıkıyor. Filmin hikayesi ise, uzun zamandır hayatının bir yere gitmediğini gören fizik tedavi uzmanı Paul Safranek’in eşiyle beraber küçülmeye ve küçük insanların yaşadığı özel bir kente yerleşmeye karar vermesiyle harekete geçiyor. Bu kentlerde hayat çok rahat çünkü boyutlardan dolayı maliyetler de çok düşük ve ortalama bir ailenin birikimleri, onları sultanlar gibi yaşatmaya yetiyor. Ancak Matt Damon’ın canlandırdığı Paul için beklemediği bir yaşamın başlangıcı bu.
Özellikle Amerikalı eleştirmenlerin büyük heyecanla karşılayıp övgülere boğduğu "Downsizing", çok büyük mevzularla uğraşan ve bütün bunları zavallı kahramanının yolculuğu üzerinden işleyen bir film. Dolayısıyla hemen hiçbir temasının veya karakterinin derinine inemiyor. Popüler sinema için seçtiği yol yeterli görülebilir ama kaşımaya cesaret edemeyeceği o kadar çok mevzuya dalıyor ki Payne, ister istemez bir hayal kırıklığı yaratıyor. Yine de eğlenceli, Payne’in bugüne kadar yaptığı tüm filmlerden daha büyük, yapım tasarımıyla da oldukça etkileyici bir film olduğunun hakkını teslim etmeli. Belki bu yüzden de festivalin 30 Ağustos akşamı gerçekleşen açılış töreninde gösterilmek için mükemmel bir tercihti.
Annette Bening’in başkanı olduğu ana yarışma jürisi, Matt Damon ve Kristen Wiig’in başını çektiği Downsizing kadrosu, Alexander Payne ve Guillermo Del Toro gibi yönetmenlerin katılımıyla görkemli bir başlangıç yapmış oldu festival.
Jürilerin ve tüm bölümlerinin tanıtıldığı, festival direktörü Alberto Barbera’nın liderlik ettiği basın toplantısında da sadece Venedik’in değil, tüm büyük festivallerin gündeminde olan mevzular konuşuldu.
Film marketi ve ortak yapım platformu olarak Cannes ve Berlin gibi rakiplerinin gerisinde bir festival Venedik. Açıklarını bu sene VR bölümüyle kapatmaya çalışıyorlar. Farklı formatta VR filmlerin ve enstalasyonların gösterildiği, yarışmalı bir bölüm var bu sene Venedik’te. Bu yarışmanın jüri başkanı ise Cazcı Kardeşler (The Blues Brothers) gibi filmleriyle bilinen yönetmen John Landis. Landis’in vakti zamanında çektiği Michael Jackson’ın "Thriller" klibi, festival kapsamında üç boyutlu olarak ve yapım belgeseliyle birlikte gösterilecek. Yeni VR teknolojisini değerlendirmek konusunda kendisine güvenilmiş olması da bundan herhalde.
John Landis, basın toplantısında, VR filmlerin kendi dillerini oluşturmak konusunda neler yaptığını merak ettiğini, kendisinin de bu yeni mecrayı keşfetmeye ve anlamaya geldiğini söyledi. Filmlerin çoğunun beşer, onar dakika olduğu yarışmada, özellikle 55 dakika olan yapımla ilgilendiğini de belirtti. Bahsettiği de Tsai Ming-liang’ın Jia Zai Lanre Si (The Deserted) adlı, herkesin merakla beklediği son filmi zaten.
Festival direktörü Alberto Barbera ise VR’ı sinemanın bir uzantısı olarak düşünmediğini vurguladı. Bu teknolojinin kendi başına bir alan olduğunu, bugün Steven Spielberg gibi birçok önemli sinemacının bu alanı araştırıp yatırım yaptığını belirtti. Fransa’da önemli bir zincirin sadece VR filmleri göstermek üzere salonlar açmaya hazırlandığını, birkaç yıla kadar her yerde sinema salonlarına yakın sayıda VR salonu da bulunacağını ifade eden Barbera, “Biz de değişen şeyleri ve sinemanın geleceğini anlamak için buradayız” dedi.
Cannes Film Festivali’nde büyük tartışmalara sebep olan Netflix mevzusu, aslında daha çok gazetecilerin ısrarlı soruları üzerine, burada da gündeme geldi. Alberto Barbera, Fransa’daki katı yasal düzenlemelerin Netflix yapımlarının orada yarışmasına engel olduğunu, İtalya için böyle bir durum bulunmadığını anlattı önce. Netflix neticede bir film dağıtımcısıysa, filmlerini istediği gibi dağıtabilir dedi. “Scorsese veya Coen Kardeşler, Netflix için bir film yaparsa, bunu reddedecek bir festival direktörü olamaz. Bu yeni duruma uyum sağlamalıyız. Sinemanın melez bir alana dönüştüğünü kabul etmek zorundayız.”
Jüri başkanı Annette Bening, ana yarışmada sadece tek bir kadın yönetmenin filmi olması konusunda ne düşündüğü sorulduğunda, mevzuya böyle bakmadığını söyledi. “Cinsiyetçilik var, şüphesiz ama her şey değişiyor. Kadın sinemacılar daha çok işler üretiyor. Gidecek çok yolumuz var ama olumlu bir yönde ilerliyoruz.”
Ali ERCİVAN