Merhaba sevgili Metehan Şereflioğlu. Önce biraz seni tanıyarak başlayalım. Nerelisin, hangi okuldan mezunsun, kısa filme, sinemacılığa nasıl girdin?
Merhaba, İstanbul doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarım bölümü öğrencisiyim. Lise yıllarımda sürekli bir şeyler çekiyordum. Hiçbir anlamı olmayan küçük küçük videolardı bunlar... Devamında kendi kendime kurguyu öğrendim ve bu anlamsız videoları bağlamaya başladım. Daha sonrasında Tarih öğretmenim bana Çanakkale Destanı'yla ilgili bir belgesel çekebilir miyiz diye sordu. Birkaç arkadaşımla bu belgesel projesine başladık. Gidip oralarda çekim yaptık sonra kurgusunu tamamladık ve ortaya 50 dakikalık bir belgesel çıkartmıştık. İmkanlarımıza ve bilgimize göre güzel işti. Okulda ve çevrede büyük ilgi gördü. Bir televizyon kanalında haber olduk. Sürekli film izleyip kısa filmler çekmeye başladım. Üniversiteyi kazandım ve hala kısa film çekmeye devam ediyorum.
7 Santimetre’nin arka planından ve yapım sürecinden biraz bahseder misin? Neden bir liseli hikayesi örneğin?
Kadıköy'de doğdum ve büyüdüm. İki yıl kadar Ümraniye'de yaşadık. Bu Ümraniye macerası da lise yıllarıma denk geldi. Geldiğim yeni ortamda alıştığımdan daha farklı bir ahlak yapısı vardı. 7 Santimetre'nin hikayesi, okuduğum lisedeki arkadaşlarımın ortak hikayesi aslında... Bu ahlak yapısı ilerleyen yıllarda bana dert oldu ve aslında yıllardır Türkiye'nin en büyük dertlerinden bir olduğunu farkedince yazmaya başladım. Ortaya da bir liseli hikayesi çıktı.
Senaryoyu bir önceki filmim Mucize Aynalar ile festival gezerken tamamladım. 1,5 aylık bir ön hazırlığımız oldu. Çekimler 4 gün sürdü. Post aşaması da 1-1,5 ayımızı aldı ve filmi tamamladık.
İyi bir hikayesi olan kısa filmlerin en büyük sorunu bütçedir. Ama 7 Santimetre ile karşımızda teknik kalitesi kalburüstü bir yapım var. Senin için bu sıkıntıyı aşmış diyebilir miyiz?
Ben hala bu sıkıntıları aşabildiğimi düşünmüyorum. Evet, 7 Santimetre bütçesi olan ve teknik olarak iyi gözüken bir film bunda görüntü yönetmeni Burçin Esin'in de payı var ama bu noktalara gelirken kırk takla atıyoruz, çok sıkıntı yaşıyoruz. Sanırım bu sıkıntıları hasarsız atlatmanın yolu devamlılığınızın olması ve insan ilişkileriniz... Ben her sene film çeken bir yönetmenim. Bu da doğal olarak sizi festivallerde ve piyasada insanlarla düzenli olarak buluşturuyor. Bu yıl 7 Santimetre başarılı bir festival süreci geçiriyor. Bir sonraki filmimde de aynı sıkıntıları yaşamamak için çalışmalarımı sürdürüyorum ama Türkiye'de film çektiğimin farkındayım.
Ali Düşenkalkar gibi isim olan bir oyuncu ile çalışmak zor olmadı mı?
Zor olmadı hatta Ali Düşenkalkar'dan çok şey öğrendim. Mesela, bana storyboard hazır mı dedi. Ben de hazırlıyoruz dedim. Aslında hazırladığım bir storyboard yoktu. Neden öyle dediğimi de bilmiyorum. Çünkü storyboardla çalışmıyordum. Set zamanı yaklaşınca tekrar bir görüşmemiz oldu. Filmi İzmir'de çektik. Kendisi İstanbul'daydı ve facetime üzerinden görüşüyorduk. Storyboard nerede dedi. Ben de hazırlıyoruz dedim. Tabii hala bir hazırlık falan yok. Eğer storyboard olmazsa sahnemi oynamam dedi. Ben de tabii hazır olacak merak etmeyin dedim ama o kadar koşturuyorum ki bir türlü hazırlayamıyordum. Sete bir gün kala storyboard hala yok. Sabahlayarak Bora ve Elfin'le beraber storyboardu tamamladık, duvara astık. Filmin tamamını duvarda görebiliyordum. Çok faydası oldu ve artık storyboardsuz çalışmıyorum.
Daha önce de ödüller alan Zede ve Mucize Aynalar filmlerine imza atmıştın. Şimdi de Adana’da 7 Santimetre ile ödül aldıktan sonra yolun Antalya’ya düştü. Kısa film senin için bir okul mu?
İlk ders, bir hocam “Biz burada size en fazla %15-20'lik bir katkı verebiliriz. Gerisini siz okuyarak, izleyerek ve çekerek tamamlayacaksınız.” demişti. Çok haklı çünkü okuduğum, izlediğim ve çektiğim filmler sayesinde bu noktadayım. Hatta son iki senedir sürekli festivallere katıldığım için devamsızlıktan kaldığım dersler var. Kısaca, çektiğim filmler benim için bir okul diyebilirim.
Seninle Cannes Film Festivali’nde tanışmıştık, Short Film Corner’da filmin gösterildi ve festivale bir filmi ile katılmış olan sayılı Türk sinemacılardan biriydin. Filmin festival macerası nasıl başladı, Cannes dışında bilmediğimiz hangi festivallerde yarıştın?
Film bittikten sonra borç içindeydim. Aynı zamanda kurgucuyum ve filmi çekebilmek için bilgisayarımı bile sattım. Büyük festivalleri denemek istiyordum ama bu da bir süreç ve bu süreci bekleyebilcek ne zamanım ne de gücüm vardı. İlk olarak Lions Kısa Film Festivali'nin başvurusunu gördük. Güzel bir ödülü vardı. Hemen şansımızı denedik ve “En İyi Film” ödülünü aldık. Daha sonra Hezarfen Film Galeri'nin Türkiye seçkisiyle Cannes'a gittik. Filmin festival yolculuğu böyle başladı ve güzel gidiyor. Türkiye'de katıldığımız 6 festivalden 5 ödülle döndük. Şimdi Antalya Film Festivali'ne gideceğiz. Yurtdışında ise festivallere katılabilmek için bütçeye ihtiyacınız var çünkü başvurular ücretli ve biz de yurtdışı dağıtımı için yeni yeni harekete geçiyoruz. Beklediğimiz festivaller var. Mesela, Almanya'da Frankfurt Türk Film Festivali ve Hindistan'da Jagran Kısa Film Festivalinde yarışacağız. Yine Hezarfen Film Galeri vasıtasıyla İsrail'e gideceğiz. Unutmadan, Nihan ve Nesim Bencoya'ya çok teşekkür ederim. Hezarfen Film Galeri olarak çok iyi işler yapıyorlar.
Kısa filmcilere yaklaşımları açısından ulusal ve uluslararası festivallerin arasında ne farklar var?
Yurtdışında sadece Cannes Film Festivalini gördüm. Bunun yanında yönetmen arkadaşlarımın yurtdışı tecrübelerini biliyorum. Şunu söyleyebilirim, maalesef Türkiye'de kısa film kültürü yok. Böyle bir kültür olmadığı için yaklaşımlar da doğal olarak farklı oluyor.Türkiye'de birkaç festival dışında problem büyük... Yurtdışında saygı görüyorsun, seninle ilgileniyorlar, projelerini soruyorlar ve en önemlisi filmlerini kaliteli ortamlarda gösteriyorlar. Türkiye'de durum böyle değil. En basit örneği, bir filmin post aşamasında gecelerinizi veriyorsunuz. Filminize özen gösteriyorsunuz. Türkiye'de katıldığım birçok festivalde gösterimler kalitesiz ortamlarda ve düzeneklerde yapılıyor.
Ülkemizde kısa film çeken sinemacıların sence en önemli sıkıntısı ne?
Kesinlikle bütçe. Film çekebilmek için kaynaklara ihtiyacınız var. Ama Türkiye'de bu kaynaklar yok denecek kadar az... Buna rağmen Türkiye kısalarında inanılmaz bir gelişme var. Harika filmler çekiliyor. Film çeken kişi ikinci filmini ne zaman çekebiliyor? Genel grafik olarak dönüp buna bakarsak sorunu anlayabiliriz.
Ödüllü bir kısa filmci olarak eline kamerayı yeni alacaklara tavsiyelerin ne olur?
Bir film çekerken şunları yapsınlar bunları yapmasınlar demek istemiyorum. Hemen bir senaryo yazsınlar ve onu çeksinler. Bir sürü hata yapacaklar ve bunları yaşayarak öğrenmeleri onlara daha iyi filmler çektirtecek.
Uzun metraj için bir projen var mı?
Var ama yavaş yavaş ilerliyorum çünkü yeni bir kısa film çekeceğim. Film çıktıktan sonra uzun metraj için hızlanırım.
Çok teşekkürler; beyazperde.com olarak başarılarının devamını dileriz.
7 Santimetre (7 Centimeters) - Teaser videosu Metehan Şereflioğlu.