Çok fazla korku filmi çekiliyor artık. Geçen yıl 20 film vardı, bu yıl da 40’ı 50’yi bulur herhalde. Neredeyse gişe komedilerine yakın belki de denk korku filmi üretimi var. Fakat bir yandan da seyirci artık böyle sıkılmaya başladı. Her filmin gişesi iyi olmuyor mesela, bir yanılgı var. Korku filmi iş yapar, en kötü korku filmi 50.000 kişiyi sinemaya çeker gibi bir yanılgı var. Bu yanılgı yüzünden herkes korku filmi çekiyor. Siz şanslısınız yani iyi oyuncularsınız aynı zamanda ama iyi bir yönetmenle de çalıştığınız için şanslısınız.
Sizlere başka korku filmlerinden teklif geldiği zaman neye göre değerlendiriyorsunuz?
Seda Oğuz: Bana mesela hemen geldi Siccin 2’den hemen sonra. Başka bir yapım, başka bir yönetmenden. Ama hemen hayır dedim zaten. Çünkü “Alper hocayla çalışmaya devam edeceğim” diye biz zaten konuşmuştuk, o yüzden de ben hayır dedim direkt. Bir de şöyle bir şey var, Alper hocayla çalışıp başka bir yönetmenle çalışmak, korku türü için söylüyorum ben tabii, geri adım atmak gibi bir şey. Zaten en iyisiyle çalışmışsın. Ve dediğiniz gibi çok fazla film vizyona giriyor. Bir de şöyle bir şey var ki her yönetmen korku filmi çekemez. Her oyuncu da korku filminde oynayamaz. Başka bir sektör yani. Yönetmen açısından çok bilemem, bununla ilgili ahkam kesemem ama oyuncu olarak şunu söyleyebilirim ki korku filmi çekiyorsanız bir kere bedeninize çok hakim olmalısınız. Beden dilinizi çok iyi kullanabilmeniz gerek. Mesela Siccin 2’den sonra Polonya’ya, bedensel oyunculuk dersi almaya gittim. Üç haftalık bir workshop’a katıldım. Yani beslemeye çalışıyorum kendimi. Çünkü bu türü seviyorum ve bu türde oyunculuk yapmaya devam etmek istiyorum.