Aynı zamanda festival yolculuğu uzun sürecek bir filmde, "Yarım"da da başrolsünüz. Biraz o projeden de bahseder misiniz?
Serhat Yiğit: Elbette. Yönetmen arkadaşımız Çağıl Nurhak Aydoğdu ve eşim Özge'nin çocuğu Yarım. Hikayesini birlikte kurdular. Film "iki yarımın her zaman bir bütün etmediğini" anlatıyor. Gerçekten çok özel bir film. 35 yaşında ama zihinsel engelli, zeka yaşı çok düşük bir adamı oynuyorum filmde. Egeli aile, bu engelli çocukları kendilerinden sonra ortada kalmasın diye, doğudan, ekonomik olarak dibe vurmuş bir çoban babadan, 14 yaşındaki kızını parasını ödeyip resmen satın alıyorlar ve bu engelli çocukla imam nikahı kıyıyorlar kıza...
Henüz tam bir kadın olamamış küçük bir kız, yarım... Tam bir adam olamamış zihinsel engelli koca bir çocuk, yarım...Biri doğudan, biri batıdan ülkenin iki yarımından birer çocuk... Herkes bütün olsunlar istiyor. Ama bütün olmak öyle kolay değil ki...
Hakikaten şiir gibi bir film oldu. İster politik, ister duygusal, ister feminist, nasıl isterseniz öyle okuyabileceğiniz, her okumadan sonuçlar çıkartabileceğiniz, keyif alabileceğiniz bir film oldu. İki çocuk arasındaki sevgiyi de, kadın erkek rollerini de, ülkemizin doğu batı sorununu da, evlat sevgisini, çaresizliği, çaresizliğe severek ve sevilerek savaş açmayı da bulabileceğiniz bir film... Umarım hayatın hangi başlıklarında ne kadar yarım olduğumuzu görür, yarımlığımızdaki sakatlıkları düzeltir ve sağlıklı bütünler olabiliriz bu film sayesinde...
Canlandırdığım Salih karakteri Türk sinema ve televizyonlarından alışık olduğumuz engellilerden değil. Bu konuda da risk aldık. Kolay olan, engeli fiziksel olarak görülen ve doğal olarak ajitatif olan bir karakter yaratmamaya özellikle özen gösterdi Çağıl. Senaryonun amacı karakteri fiziksel zorluklarla, salyaları akarken, konuşma güçlüğü çekerken gösterip duygu sömürüsü yapmak değildi...Ben de elimden geldiğince bu tercihe hizmet etmeye çalıştım. Elbette bir filmde bir spastik karakteri de canlandırabilirsiniz ama filmin derdi ile bu durumun hayati bağları olması gerekir. Özellikle dizi dünyası gözyaşı ve kahkaha tarlalarını biçmek zorunda olduğu için zaman zaman bence böyle etik sıkıntılara düşülebiliyor ama en azından sinemayı temiz tutmak zorundayız.