Şirinler (The Smurfs)
İlkokul yılları 80’lerin sonu 90’lı yılların başına denk gelen pek çok çocuğun televizyon karşısında geçen günlerini onlar neşelendiriyordu. Belçikalı karikatürist Peyo'nun çizgi kitabından yola çıkan Şirinler efsanesinin sinemaya uyarlanması içinse neredeyse 20 sene bekledik ve sonuçta karşımıza, pazarlanan hedef kitlesi çocuklar dahi olsa, zeka dolu esprilerle bezeli, New York'ta geçtiği için pek çok popüler kültür göndermesi olan 3 boyutlu bir animasyon film çıktı.
Bu açıdan bakıldığında Şirinler (The Smurfs)’in salt sevimli bir çocuk filmi olmaktan bir adım ileride tasarlanırken, çocukluğunu bu çizgi filmle geçirmiş ve şimdi 30'lu yaşlarında olup kendi çocuklarını filme götüren ebevyenlerin de hedef tahtasında durduğunu söyleyebiliriz. Zira, en azından benim seyrettiğim seansta, 7-11 yaş çocuk kitlesinden ziyade, çift ya da grup halinde ‘Şirinler’i görmeye gelen’ yaşıtlarım vardı. Ve New York caddelerinde ardı ardına 'şirinlenen' kimi zaman edepsiz, kimi zaman günümüze gönderme yapan esprilere de en çok onlar güldü. Örneğin, çöpten topladıklarını kafasına geçiren ve modern şehrin en alt tabakasını temsil eden evsizlerden birini bilge büyücü olarak tanımlamak ya da tüketim toplumunun vazgeçilmezi olan 'daha büyüğünü isteme' arayışının insanları birbirinden uzaklaştırdığını dillendirmek, gerçekten 8 yaşındaki bir çocuğun göndermeler algısının üzerinde. Ayrıca oyuncu kadrosunda How I Met Your Mother'ın Barney'si Neil Patrick Harris'in başrolde yer alması, özellikle Gargamel'e hayat veren Hank Azaria'nın oyunculuğu, ekibin de Şirinler'i hafife almadığının bir göstergesi.
Öte yandan, iyilerin her zaman kazandığı, kötülerin ise ilelebet kaybettiği bir hikaye zamane çocukları için bile naif kalıyor. Fakat serinin özellikle ilk filmini "Acaba kötü büyücü Gargamel’in başına bu sefer hangi belalar gelecek?" sorusuyla seyrederken, çocukluktan kalan 'kötülerin cezasını bulması naifliğini' kaybetmediğinizi fark ediyorsunuz...
Duygu Kocabaylıoğlu