İlk filminizde hikaye etkileyiciyken filminizin estetik açıdan çok dikkat çekici olmasını sanki ikinci planda tutmuştunuz. Bu filmde ise hikayenin etkileyiciliğinin yanısıra filmin estetiği, “art house” diyebileceğimiz yapısı, dokusu, kadraj seçimleriniz, kurgusal oyunlar, renklerin doygunluğu, hepsi dikkat çekici ve adeta bir imza gibi olmuş. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Çiğdem Vitrinel: Dediğim gibi ilk film ile bu filmin koşulları farklıydı. ‘Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’ yapımcısı olan bir iş her şeyden önce… Bütçesi, ilk filmim ‘Geriye Kalan’ın neredeyse iki katıydı. Ama daha önemlisi film dışında herhangi bir şey düşünmek zorunda değildim. Bu önemli bir şeydir. Çünkü bir filmin hem yönetmenliğini hem yapımcılığını yapmak zorunda kaldığınızda –ki ilk filmlerde genellikle öyle olur- dikkatinizi dağıtan binlerce detayla uğraşmak zorunda kalırsınız. Sizin ne kadar konforlu koşullarda film çekip çekmeyeceğinizi belirleyen, görünmeyen, evdeki temizlik işleri gibi hakkı verilmeyen, ancak yokluklarında önemini kavradığınız işlerdir bunlar. İyi film, aynı zamanda iyi yapımcı demektir...