Hesabım
    Sinemacılar Seyirci Karşısında!

    51. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde sinemacılar, sinemaseverlerin sorularını yanıtladı.

    Altın Portakal’ın Dünya Sinemalarından bölümünde yer alan “Kuzey’in Paris’i” filminin senaristi Huldar Breidfjörd, Antalya’da sinemaseverlerin sorularını cevapladı. Senaryoyu kaleme alan Breidfjörd, yönetmenle çalışma sistemlerini şöyle anlattı: “Yönetmen ile New York’ta üniversite zamanlarında yakındık, o yüzden birbirimizi iyi anladığımız için iyi bir iş ortaya çıktı. Tabi önceki deneyimlerimde senaryolarım bazı yönetmenlerle kötü sonuçlara da sebep oldu. Fakat bu sefer yönetmen ile iyi bir uyum içinde olduğumuz için iyi ve verimli bir iş çıktı. Gelecekte de birlikte farklı projelerimiz olacak. Hikayeyi filmleştirme fikri ilk olarak yönetmenden çıktı. Yazarken patron bendim ama sonrasında senaryoyu kendi filmi haline getirdi. Ben de seti sık sık ziyaret ettim ve atmosferi yaşadım”

    Ulusal Yarışma filmlerinden biri daha seyirciyle buluştu. “Çekmeköy Underground” filmi ekibi, AKM’deki gala gösteriminin ardından seyirciyle buluştu. Yakın zamana kadar bir gecekondu semti olan Çekmeköy’lü gençlerin ‘icat’ ettiği ‘arabesk rap’ türü üzerine gerçekçi bir deneme olan film en çok müzikleriyle dikkat çektiği için söyleşide de ilk sözü, filmin müziklerini yapan Acarkan Özkan, Uran Apak ve Erkan Seyran aldı. Aslen antropolog olan yönetmen Ayşim Türkmen Keskin'le birlikte 4 yıl önce Kartal semtindeki hip hop konserlerini takip ettiklerini belirten Uran Apak, “Bir arabesk damar var ama bunun üzerine çalışılan farklı yorumlar da var. Biz de arabesk öğelerini kullanarak daha farklı sentezler oluşturduk” diye konuştu.

    Belgeselleriyle tanınan Keskin ise bu hikayeyi ele almaya nasıl karar verdiğini ve belgeselden kurmacaya geçişini şu sözlerle anlattı: “Gecekondu semtlerinin hızla siteleşmesi, AVM ve rezidanslarla donanıyor olması üzerine düşünürken bir çıkış noktası arıyordum. Çekmeköy’de bir sitenin duvarında ‘Çekin şu duvarları, insan gibi yaşayalım’ diye bir yazı gördüm. Kimin yazdığını aradığımda mahalleli gençlerle tanıştım. Hepsine hikayelerini anlattırdım ama geldiğim noktanın bir Kurosawa filmine döndüğünü fark ettim; birbirinden farklı hikayeler anlatılıyordu. Biz de kendi hikayemizi kendimiz kuralım, dedik. Böylece belgeselden kurmacaya dönmüş olduk. 

    “Sınıf” (Entre les Murs) filmiyle Altın Palmiye ödülüne layık görülen Fransız yönetmen Laurent Cantet, Ustalık Sınıfı’nda sinemasıyla ilgili detayları paylaştı. 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında düzenlenen Antalya Film Forumu’nun (AFF) açılışından sonra sahneye gelen Laurent Cantet ve yapımcısı Didar Domehri, AFF Koordinatörü Yamaç Okur’un sorularını cevapladı. Festival kapsamında aynı zamanda “Havana’ya Dönüş” (Return to Ithaka) adlı son filmi gösterilen Cantet, çekimler esnasındaki tarzını, ‘tiyatro gibi’ diyerek anlattı: “Genelde 2-3 kamerayla çalışmayı seviyorum. Bu, oyunun bütünlüğünü bozmamak için. Sahneleri de tek seferde çekerim genellikle; tiyatrodaki gibi. Çünkü böylelikle oyuncunun konsantrasyonunu en yüksekte tutabilirsiniz. O yüzden oyuncularım sete geldiklerinde tıpkı tiyatrodaki gibi sahnenin ilk cümlesinden son cümlesine kadar ezbere bilir ve tek seferde oynar. Eğer bir yerde sorun çıkarsa sadece orayı tekrar almam, bütün sahneyi yeni baştan çekerim. İlk başlarda oyuncular bunu garipsedi ve ‘Ne gerek var; sadece sorun olan yeri baştan alalım’ dedi ama sonra en iyi performansı bu şekilde verdiklerini görünce mutlu oldular ve ben ‘son cümleden alalım isterseniz’ dediğimde sahneyi baştan almak istediler. Bu tıpkı bir tiyatro oyununun tek seferde baştan sona temsil edilmesindeki konsantrasyon gibi güçlü bir oyun çıkarmayı sağlıyor”

    facebook Tweet
    Benzer Haberler
    Öneriler
    Back to Top