Gerçeğe yakınlaşma isteği aslında...
Bora Tekay: Aynen öyle. Zaten filmden, neyin gerçek neyin sahte olduğunu sorgulamak gibi bir sonuç çıkabilir. Umarım izleyenin gözünde öyle olur. Çünkü şunu da yapmaya çalıştık; konvansiyonel yapılar, mesela klişelerle yola çıkıp öyle bir algıya hitap ederken, onu sürekli bozduk. Seyircinin filme girmesini her zaman engelledik. O an orada kendisi olarak var olup izlesin istedik, öyle bir ilişki kursun istedik. O da oldu galiba, ki bu filmin en hoşuma giden taraflarından biri. Çok interaktif bir film oldu. Tamamen etkisi seyircinin algısıyla güçleniyor. Orada istediğimiz etkiyi yakaladığımızı düşünüyorum. Alıştığımız formda bir şey izlerken kendimizden sıyrılıp o filmin içine gireriz, belki de o yüzden severiz. İki saat bizim akan dünyamızdan kurtulur, bir fantezi dünyası içinde mutlu oluruz. Kendmizi bir karakterin yerine koyarız. Biz sinemanın bu ‘suspension of disblief’ denilen o alanla çok oynadık, o çok eğlenceli bir alan.