Festival haberinde de belirttiğimiz gibi, Filistin sinemasının uluslararası isimlerinden olan yönetmen ve senarist Rashid Masharawi, Malatya Film Festivali’nin onursal konuğu olarak Malatyalı sinemaseverlerle buluştu. Yönetmenin 2008 tarihli filmi olan Layla’nın Doğumgünü (Eid milad Laila, Leila’s Birthday) adlı filmin gösteriminin ardından bir de keyifli bir söyleşi gerçekleştirildi.
Filmde İsrail işgaline açık açık değinilmediğine dair gelen bir yoruma cevaben Rashid Masharawi, “Bu filmi yaparken bizi ilgilendiren asıl mesele kendi hayatımızdı, kendi hayatımızda İsrail'in işgali altında yaşıyoruz ama filmde ben kendimizi, yaşadığımız hayatı göstermek istedim. Bunun yanısıra işgalden, işgali görmemezlikten gelmek mümkün değil. Çünkü o durum bizim günlük hayatımızın bir parçası ve bir çok derdin de nedeni.” sözleriyle cevap verdi.
Filmdeki adalet sistemine dair gönderme hakkındaki soruya ise “Ben filmin hem yönetmen ve senaristi olarak adaletin toplumların ve insanların hayatında en önemli mesele olduğunu düşünüyorum ama aynı zamanda Filistin de adaleti yerine getirmek çok güç bir iş çünkü devamlı bir biçimde işgal altında yaşıyoruz. Fakat ben işgalin getirdiği adaletsizliğe rağmen Batının bize karşı olan olumlu olumsuz tavrını hesaba katmadan, bizim kendi adaletimizle uğraşmamız gerektiğini adil bir topluma ancak bu şekilde ulaşabileceğimizi düşünüyorum.” dedi.
Filistin sineması olarak adlandırılan bir sinema vardır diyebilir miyiz sorusuna ise “20-30 sene önce bu soruyu duyduğumda ancak Filistinli yönetmenler ve Filistinli filmler var diyebilirdim. Bugün kesinlikle Filistin sineması vardır diyebilirim ama sinemamız da Filistin ile aynı durumda. Filistin asla sadece Filisitin değildir, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filisitin mülteci kamplarının olduğu her yerdir. Şimdi içinde benim de dahil olduğum 5-6 yönetmen uluslararası arenaya açılabildi. Filmlerimiz Berlin, Cannes, Toronto gibi pek çok önemli uluslararası festivalde kabul görüyor.” yorumuyla cevap verdi.
Filmdeki umut dolu sonla ilgili sorulara “Umut taşımazsak film yapmamıza gerek yok. Sadece film değil hiçbir sanat ile uğraşmamıza gerek yok. Çünkü gelecek için uğraşıyoruz ve bu umutsuzlukla yapılacak bir şey değil. Bu film ile yapmaya çalıştığım şey umudu ortaya çıkartmaktı. Toplumumuzdaki tüm kötü detayları alıp biraraya getirmek istedim. Sokakta patlayan bombalardan elektrik kesintisine, yolda kolye satan çocuğa kadar, tüm bu elementleri bir araya getirerek aslında geleceği temsil eden Leyla’nın aynı zamanda umudu da temsil etmesinin altını çizmek istedim.” şeklinde cevap verdi.
50. Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi Film ve Jüri Özel Ödülü ile dönen, Ramin Matin’in yeni filmi Kusursuzlar da, 4. Malatya Uluslararası Film Festivali kapsamında Malatyalı sinemaseverlerle buluştu. Katılımın oldukça yoğun olduğu film gösterimi sonrası yapılan söyleşiye yönetmen Matin’in yanı sıra senarist Emine Yıldırım, oyuncular İpek Türktan, Suna Selen ve filmin yapımcıları da katıldı. Filmin ve senaryonun çıkış noktasına dair gelen soruya senarist Yıldırım, “Ben özellikle kişisel olarak kadın karakterle ilgili bir film yazmak istiyordum. Yaşayan, bir erkek karakterin uzantısı olmayan, kendi içinde varlığı olan kadın karakterler yaratmak ve yazmak istiyordum. Dolayısıyla iki kız kardeş hikayesi çıktı. Benim de ablam var ve kız kardeşlik ilişkisi bence dünyadaki en garip ilişkilerden biri. Çok büyük bir sevgi, bir anda çok büyük bir nefret de olabiliyor; birbirinizin canını yakarsınız ama 10 dakika sonra can ciğer devam edersiniz hayatınıza. Başka hangi ilişkide bu kadar inişli çıkışlı olabilir bilmiyorum.” şeklinde cevap verdi.
Ramin Matin ile yıllardır beraber çalıştığını ekleyen Yıldırım, yapım şirketini de beraber yürüttüklerini dile getirdi.
Beyazperde’nin, ‘iki kız kardeşten abla olanın daha küçük kız kardeş gibi, yaşı küçük olanın ise korumacı bir abla gibi çizildiğini belirten’ yorumuna dair ise yönetmen Matin, “Lale karakteri çok içine kapanık, sorunları o şekilde çözmeye çalışıyor, Yasemin ise daha dışa dönük, yokmuş gibi davranarak problemlere yaklaşıyor. Aynı olayı yaşayan iki insanın, ya da aynı insanın iki yüzü gibi görebilirsiniz aslında bu karakterleri.” derken, filmin yardımcı oyuncuları arasında yer alan Suna Selen ve başrol İpek Türktan da “Aslında hepimiz öyleyiz, abla kardeş ilişkilerinde.” diyerek senarist ve yönetmenin yorumlarını destekledi.
Yasemin karakterini aynı benliğin “id”, Lale’yi ise “süper ego” olarak değerlendirebilir miyiz sorusuna ise senarist Yıldırım, “O açıdan düşünmemiştim ama oradan bakarsak bunlar aslında hiç sabit olmayan durumlar. Filmde de fark ettiğiniz gibi sürekli bir değişim var. Dolayısıyla ilişkileri tenis maçı gibi olduğundan o id meselesi de karakterden karaktere değişiyor.” yorumunda bulundu.
Festivalin ulusal uzun metraj bölümünde yarışan Kusursuzlar’ın bir sonraki gösterimi, 20 Kasım Çarşamba günü 16:00’da Yeşil Sinemalarında gerçekleştirilecek. Malatya Film Festivali’nden taze haberler için beyazperde.com’u takip etmeye devam edin!
Haberler ve Kusursuzlar söyleşi fotoğrafları: Duygu Kocabaylıoğlu