66. Cannes Film Festivali son günlerine girerken festivalde Altın Palmiye için yarış gitgide kızışıyor. Dün akşam gösterimi yapılan Abdellatif Kechiche yönetmenliğindeki La Vie d'Adele (Le Bleu est une couleur chaude) adlı filmin basın konferansı gerçekleştirildi. Cannes'da festivali takip eden Melis Zi Pirlanti'nin notlarını paylaşıyoruz.
18 yaşında, aşkı ve cinselliği keşfetmeye çalışan bir lise öğrencisi olan Adele'i merkezine alan La Vie d'Adele3 saat süren ve tüm zamanların belki de en cesur ve uzun süren lezbiyen seks sahnelerini içeren bir yapım. Kendisinden hoşlanan Samir'e bir şans verir ama onunla buluşmaya gittiği gün karşılaştığı kısa mavi saçlı kızı görünce çok heyecanlanır ve rüyasında yine kız görür. Erkek arkadaşından hoşlanmadığını anında anlayan genç kız, ondan ayrılır ve mavi saçlı kızın peşine düşer. Aralarında inanılmaz tutkulu bir aşk başlar ve uzun süre devam eder. Fakat her aşk gibi bunun da sonu vardır...
Yönetmen basın toplantısında yöneltilen beşinci filminiz olarak neden Blue Angel kitabını uyarladınız sorusuna, "Aslında tam bir uyarlama değil, kafamdaki proje ile bu kitabın bir karışımı diyebiliriz. Profesyonel hayatına tutku duyan Fransız bir kadın karakter yaratma fikrim vardı en başlarda. Games of Love and Chance filmini çekerken çok fazla öğretmenle, sanatçıyla tanıştım. Okumak resim yapmak yazı yazmak konusunda o kadar tutkuluydular ki. Bunu projelendirmeyi düşünürken çizgi roman Blue Angel ile karşılaşınca tutkuyla birbirine aşık olan iki kadının hikayesiyle profesyonel hayatların tutkusunu birleştirmeye karar verdim. Hikayede, bir tren kaçırıp karşılaştığınız bir insanın bütün hayatınızı değiştirebilme potansiyeli fikri beni çok çarptı." sözleriyle cevap verdi.
Oyuncu seçimi ile ilgili gelen soruya ise "Emma karakteri için ilk kez Lea'yı gördüm. Karakterin güzelliğini, ses tonunu, zekasını ve özgü duruşunu taşıyordu. Benim bunun dışında hissettiğim çok garip birşey var, Lea'nın adeta bir Arap ruhu taşıdığını hissediyorum. Hayata bağını kendime çok yakın buldum. Arap üvey ağabeyleri varmış, sonradan öğrendim. Lea hayatı tam olarak algılayabilerek yaşayan bir genç kadın. Bizim "mektoub" dediğimiz, kaderci, melankolik yaklaşımlardan bahsediyorum." diyen yönetmen Adele rolü içinse "Çok büyük bir kast çalışmamız oldu ama ben Adele'yi gördüğüm anda işte o dedim" ifadesini kullanan yönetmen oyuncuyla beraber yemek yediklerini ve oyuncunun limonlu tart yeme biçiminden çok etkilendiğini dile getiriyor : "İşte istediğim tam da bu dedim. Dudaklarının hareketleri, çiğneme şekli, tamamen hisleri ortada bir şekilde... Dudakları, ağzı çok önemli bir element filmde. Benim için zaten yüz, her şeyi başlatandır."
Filmde aktrisin kendi ismini korumak istediğini de ekleyen Kechiche, "Oyuncunun karakterle bütünleşmesi adına iyi bir fikirdi. Bir de ses açısından. Adele, Emma, Lea, bunlar hep hafif , uhrevi isimler." ifadesini de kullandı.
Homoseksüelliğe herhangi bir aşk gibi bakmışsınız filmde, toplumsal bir eleştiri getirmemişsiniz. Neden? sorusuna ise "Homoseksüellikle ilgili militan bir söylemim yok çünkü. Ben bir çiftin hikayesini anlatmak istedim, bir aşk hikayesi bu, neden homoseksüellikle ilgili cümleler söyleteyim ki karakterlerime, yaşadıkları her şey çok açıktı zaten." cevabını verdi. Filmin devamına dair gelen bir soru üzerineyse kitabın henüz diğer bölümlerini okumadığını söyleyen Kechiche ekledi: "Ama merak ediyorum, Adele'nin başına neler gelecek benim için bir dürtü şu an, devamı gelebilir." Filme dairAdele Truffaut'un elter egosu Antoine Doinel mi sizin için? sorusunaysa "Aklımdan geçmedi değil." şeklinde cevap verdi.
Konferans Fotoğrafı ve Haber: Melis Z. Pirlanti
Photocall :Léa Seydoux, Abdellatif Kechicheve Adèle Exarchopoulos © FDC / T. Delange