Yaşadığı hikayeyi "Reality and Dream" adıyla kitaplaştırmış olan Georges Devereux'un bu kitabından uyarlanan film Jimmy P. (Psychothérapie d'un Indien des Plaines), bu sabah Cannes'da basına gösterildi ve ardından filmin yönetmen ve oyuncularıyla basın konferansı gerçekleşti.
Filmin konusundan bahsedelim. İkinci Dünya Savaşı'nda Fransa'da savaşan kızılderili Jimmy Picard, başından aldığı darbe sonucunda birtakım rahatsızlıklar yaşamaktadır: Baş ağrısı, baş dönmesi, geçici körlük, duyma kayıpları... Topeka'daki askeri hastaneye kaldırılan Jimmy P'nin davranışlarıyla da bağlantılı olarak şizofrenik bir vaka olduğu düşünülse de, farklı bir kültürden geldiği için davranışlarına çok da anlam veremeyen doktorlar, Fransa'da yaşayan bir antropolojist olan Geroges Devereux'ü çağırırlar, çünkü kendisi aynı zamanda özellikle kızılderililer üzerine uzmanlaşmış bir psikanalisttir, Devereux'un psikanalizleri sonucu Jimmy P'nin şizofren olmadığı ortaya çıkar ve bu süreçte birbirinden tamamen farklı gibi gözüken bu iki adam, iyi arkadaş olurlar.
Basın konferansında yönetmen ve oyuncular basının sorularını yanıtladı. Bu kitabın yönetmen Arnaud Desplechin'i hayatına nasıl girdiği sorusuna yönetmen, "bir gün kitapevine girdim ve kitabın adı beni çok etkiledi, kitabı alıp okudum, hikayenin filmleştirilebilecek bir hikaye olmasından daha çok beni bir-iki diyalog çok etkiledi, çok derin bir psikanaliz söz konusuydu ve diyaloglar arasında tüm hikayenin gerçekleşiyor olması beni motive eden faktör oldu" şeklinde cevap verdi.
Georger Devereux'u büyük bir başarıyla canlandıran aktör Mathieu Amalric'e, rolüne nasıl çalıştığı soruldu. Amalric, "senaryoyu ilk okuduğumda, evet, araştırma yapmalıyım, diye düşündüm fakat elimizde kitap vardı, bence kitap bizim için yeterli bir rehberdi, sadece diyaloglara odaklandım. Daha önce psikanaliz dünyasına aşina değildim ama içine girdikçe derin bir deniz gibi olduğunu gördüm ve içinde güzel balıklar keşfediyorsunuz. Zaten Desplechin'le çalışmak da aynı şekilde bir deneyim" diyerek cevapladı.
Jimmy P'yi canlandıran ünlü aktör Benicio Del Toro'ya, Mathieu Amalric'le aralarındaki müthiş kimyaya nasıl çalıştıkları soruldu. Del Toro, "iki kişinin arasında kimya ya vardır ya da yoktur, bunun üzerine çalışamazsınız" şeklinde yanıtladı.
Amalric aynı soruya, "Benicio beni çok etkileyen bir oyuncu, çekimler öncesinde yönetmenle ve Benicio ile çok fazla okuma yaptık çok çalıştık ve bu süreçte yakınlaştık. Bence bu iki adam arasında bakışlar çok önemliydi,konuşulan cümlelerin nasıl söylendiği bu iki adamı çok etkiliyordu, biz de buna çalışırken çok heyecanlandık, güzel bir deneyimdi" şeklinde cevap verdi.
Fransız bir yönetmenin, Kızılderililerle ilgili bir filmi İngilizce çekmiş olması üzerine, bu filmin uyruğu nedir gibi bir soru geldi. Yönetmen, "bana göre filmin uyruğunu yönetmenin nereli olduğu belirler ama filmin kendine ait uyruğu nedir sorusunu ben de yanıtlayamıyorum" cevabını verdi.
Desplechin, filmiyle ilgili, "psikanalizlerden de öte bu filmde birbirinden farklı görünen iki adamın nasıl da arkadaş olabileceklerini göstermek istedim, arkadaşlıkları psikanaliz konusunu aştı bana göre" şeklinde konuştu.
Despechlin filminin bu iki adamın nasıl "Amerikanlaştıklarını" anlatan bir film olarak okumaya da açık olduğunu söyledi.
Yönetmen, film için fazla bütçeleri olmadığını, fakat zaten çoğunlukla diyalogların yönlendireceği bir film çekmek istediği için bunun çok da sorun olmadığını, sonuçta tek bir hedefi olan basit bir film çekmek istediğini bu yüzden herşeyi basit tutmak için çaba sarfettiğini sözlerine ekledi.
Haber ve fotoğraf: Melis Z. Pirlanti