Türk Sinema sektörü adına yaptığı güncel araştırmalar ile tanınan Nizam Eren, son dönemde artan terör olaylarından hareketle Türk sinemasının yaşananlara nasıl baktığına kendi gözlemleriyle değindi. Eren, "Komedi filmlerinden para kazanmayı hedefleyen yapımcılar, 30 yıldır Doğu ve Güneydoğu’yu görmezden geliyor" derken, terörün patlak verdiği 1983 yılından beri 30 yılda 1750 kadar film çekildiğini ve bunların arasında terör sorununa parmak basanlarının sayısının bir elin parmaklarını geçmediğini belirtti.
Soruna parmak basan filmler arasında Reis Çelik imzalı 1996 tarihli Işıklar Sönmesin, yaralı bir terörist ile bir Türk subayının insani ilişkisine odaklanıyordu. Vizyona girdiği dönem oldukça ilgi gören yapımı, 2000'de Osman Sınav'ın Doğu ve Güneydoğu’da ki terörü körükleyen dış güçlere dikkat çektiği Deli Yürek (Deli Yürek: Bumerang Cehennemi) filmi izledi.
Eren'e göre son dönemin en çarpıcı örneği, Levent Semerci’nin yönettiği 2009 tarihli Nefes: Vatan Sağolsun filmi. Sınıra yakın bir dağ karakolunda yaşananları anlatan film, özellikle ‘Uyursan ölürsün’ repliği ile belleklere kazınmıştı. Uğur Yücel'in yönetmenliğini yaptığı Yazı Tura (Yazı Tura) da, askerden döndükten sonra psikolojisi bozulan bir gazi ile depremde duyma yetisini kaybeden arkadaşının hikâyesini anlatır.
Handan İpekçi'nin Altın Portakal Film Festivali'nden ödülle dönen Büyük Adam Küçük Aşk filmi, ailesini çatışmalarda kaybetmiş ve Türkçe bilmeyen minik bir Kürt kızının, emekli bir hâkim ile karşılaşmasını ve aralarındaki ilişkiyi anlatıyor. Eren araştırmasında Türk sinemasının terör sorununa parmak basan filmler yapma konusunda çok da istekli davranmadığını imlerken, vizyon tarihi belirsiz olan ya da vizyon bulamamış bazı filmleri ise bu araştırmanın dışında tutmuş.
Eren etnik konuları gündeme getiren filmler içinde Yeşim Ustaoğlu’nun Güneşe Yolculuk filmini "Kürt şovenistliği" yaptığını iddia ederken, filmin ‘Türkler mutlak kötüdür ve uzlaşma olanaksızdır’ savını savunduğunu söylüyor. Reis Çelik’in devlet baskısı ile köyünü terk edip Almanya’ya iltica eden bir aşiret reisinin oğlunun hikâyesini anlattığı Mülteci isimli filmi ile Mahsun Kırmızıgül’ün 90’lı yıllarda köyleri boşaltılan bir ailenin önce İstanbul, sonra yurt dışına göçü ve zamanla parçalanmasını işlediği Güneşi Gördüm ve Orhan Eskiköy ile Özgür Doğan’ın üniversiteden yeni mezun olmuş ve Güneydoğu’da uzak bir köye atanmış bir öğretmenle, Türkçe bilmeyen çocukların hikâyesine odaklanan İki Dil Bir Bavul isimli filmleri de yine bu kapsamda öne çıkıyor.