Bu yıl ilk kez düzenlenen ve geçtiğimiz günlerde sona eren Ayvalık Uluslararası Film Festivali'ni yerinde izleyen Beyazperde yazarlarından Banu Bozdemir'in festivale dair izlenimlerini sizlerle paylaşıyoruz;
Ayvalık Film Festivali’nden kişisel notlar…
Ayvalık Uluslararası Film Festivali bu yıl ilk kez yapıldı. 21-24 Haziran tarihleri arasında yapılan festivalin ilk olmasının bazı dezavantajları vardı elbet. Küçük yerlerde sinema sevdalısı olmak ve bir şeyler organize etmeye çalışıyor olmak önemlidir ve hep büyükşehirlerde bir şeyler yapıyor olmaktan kıymetlidir. Ama Ayvalık Film Festivali aslında bir kısa film festivali. Keşke kısa film temasıyla yola çıkıp öyle devam etseymiş. Çünkü Uluslararası kisvesi ve uzun metraj durumları festivalde yan unsur gibi duruyordu. Açılış, sevdiğimiz ama televizyon gösterimi bile birçok kez yapılmış Kara Köpekler Havlarken filmi ile yapılınca açıkçası şevkimiz kaçtı. Her zaman söylerim, festivaller bizim için değil, o yörenin halkı için yapılır, ama Kara Köpekler Havlarken bunun için bile eski bir filmdi.
Uzun metraj kısmı bir iki film gösterimiyle aradan çıkarılmıştı ama kısa film için bayağı uğraşmıştı düzenleyenler. Öyle ki ulusal kısa film yarışmasında en iyi erkek, en iyi kadın oyuncu kategorileri bile vardı. Bu durumda belki de Ayvalık Film Festivali kısa metraj üzerinde yoğunlaşsa gerçekten daha isabetli olacak, çünkü yurdumun her yanından kısa film festivalleri büyük bir özgüven ile ‘biz de buradayız’ demeye devam ediyorlar.
Festivalin sayfiye bir yerde yapılıyor olması da tarih – mekan açısından bir dezavantaj teşkil etmiş olmalı ki, festival yönetimi bu durumdan rahatsızlıklarını da dile getirdiler. Cunda’nın dibinde yazın festival yapmak hatalı dediler. Bu arada konuklar Sarımsaklı’da konakladığı ve Ayvalık’a ulaşım koşulları zorlu olduğu için genelde Sarımsaklı’da kalmayı ya da kendi planlarıyla yakın yerleri gezmeyi tercih ettiler. Bazı festivalleri gezme, yeme içmeden ayrı tutamazsınız. Ayvalık’ta festival yapıyorsanız ve konuklarınızın kendi başlarına plan yapmalarını istemiyorsanız onlara özel bazı programlar hazırlamalısınız. Bunları 1997’den beri festivallere giden, bazı festivallere basın danışmanlığı yapmış biri olarak söylüyorum.
Sanat Fabrikası, bir tarafı cafe-bar, bir tarafı daha çok tiyatro gösterimleri için uygun, Ayvalık’ın dar sokaklarına yakışan, eski Rum binalarından biri. Restore edilmiş ve gösterimler için uygun hale getirilmiş. Ama nedense film gösterimleri için uygun değil. Perde yukarıda kalıyor ve film izlerken boynunuzu yukarı doğru uzatmak zorunda kalıyorsunuz, bu da sağlıklı bir gösterim ortamı sunamıyor. Film festivallerinin amaçlarından biri de ‘Cinema Paradiso’ havası yaratmak olduğu kadar var olan yerdeki sinema koşullarını sağlamaya çalışmaktır. Evinin salonunda izler gibi film izlemek hem uluslararası, hem de uzun metrajlı film gösterimleri yaptığını iddia eden bir organizasyona yakışmıyor. Bence kısa film ruhu için uygun ama nedense festival de bunu kabul etmekte zorlanıyor.
Gelelim festivalin basınla olan daha doğrusu olamayan, kurulamayan ilişkisine… Festivalin altı adet basın sponsoru olmasına rağmen bunların sadece iki tanesini görmeyi, açılış ve kapanışlarda sadece bunları adını zikretmeyi uygun bulan festivalin basına olan tavrı bunlarla da bitmedi, Festivalleri tanıtma gibi misyonu olan ve bu sebeple başka her festivalde el üstünde tutulan basın yani biz, nedense tek başımıza ve dışlanmış bir halde bırakıldık. Festival yöneticileriyle nedense göz teması bile kuramadık, sorduğumuz sorulara yanıt alamadık. Başımıza ilk defa gelen bu ilginç tutumdan dolayı hala da şaşkınız!
Festivalin sonuçları da fazla heyecan yaratamadı, birçok festivalde hakkıyla ödül kazanan Orhan İnce’nin filmi Ali Ata Bak birinci oldu. Sonuç olarak Ayvalık Film Festivali Küçükköy Belediyesi’nin desteğiyle yola çıkmış, ilk olmasının heyecanını ama bir yandan da amatörlüğünü yaşayan bir ilk festival oldu…
Fotoğraflar: Sadibey.com