İzlemekte olduğumuz filmlerle aramıza girdiği için çoğu zaman sinir olduğumuz reklamlar, yaratıcı bir ekibin ürünü olduğu zaman başlıbaşına bir zevke dönüşebiliyor. Her ne kadar reklam filmlerine, "alıcı bir gözle" bakmak biraz profesyonel reklamcıların ve araştırmacıların alanına girse de, yaratıcı örnekleri zaman zaman festivallerde de karşımıza çıkabiliyor. Ülkemizde ilk defa yapılan ve izlediğimiz zaman biraz geç kalındığını farkettiğimiz Reklam Oburları Gecesi bize reklam filmleri üzerine bir kez daha düşünme imkanı verdi.
Mydonose Showland'de yapılan gece birer saatlik üç programdan oluşuyordu. Jean Marie Boursicot'nun devasa arşivini gözler önüne sermek amacıyla hazırladığı etkinlik, reklam filmleri dünyasında son yıllarda üretilen parlak ve ilginç (kimi zaman acayip) çalışmaları sundu. Ünlü sinema yönetmenlerinin çektiği filmler; trafik kazaları, aids, ırkçılık gibi konular üzerine hazırlanan çarpıcı "sosyal reklamlar" ve son derece eğlendirici filmler biraradaydı.
Gecenin bizim açımızdan tek eksiği, şüphesiz programdan değil ama organizasyondan kaynaklanıyordu. Böyle bir etkinliğin önümüzdeki senelerde daha yaratıcı gösterilerle destekleneceğini düşünüyoruz. Doğrusu seans başlarındaki hoplamalı zıplamalı şov, kötü bir şaka gibiydi...
Önümüzdeki günlerde, izleyenler izlemeyenlere akılda kalan reklamları anlatacaktır. Malum, bazı reklam filmleri zamanla dilden dile dolaşarak efsaneye dönüşebiliyor. İzlediğimiz 500 civarında reklam filmi içindeyse buna yatkın pek çok örnek vardı. Özellikle izleyicileri trafik kazalarına karşı uyarma amacı taşıyan filmler oldukça ilgi çekiciydi. Etkili olması açısından son derece gerçekçi, sertlik açısından ise korku filmlerinden geri kalmıyordu. Yine sıkışmış gibi duvarları delerek koşan bir çiftin fezaya ulaştığı ünlü kot reklamının konsepti üzerinde oynayan ve eğlenceli sonuçlara ulaşan reklam serisi de gayet nefisti.
Bu arada Jean Marie Boursicot'nun arşivini etkinliğin
Serdar Kökçeoğlu