Cannes'da bir önceki günden kalan Lars von Trier fırtınası, dün de etkisini sürdürmeyi başardı. Festival yönetiminin Trier'i "istenmeyen adam" ilan etmesiyle farklı bir boyuta taşınan 'Nazi' tartışması, yönetmenin özür dilemesinin ardından bile dinecek gibi gözükmüyor...
Bu tartışmayı bir kenara bırakıp gelelim Cannes'da dün yaşananlara: Festivalin 9. gününde Cannes, yeni işleri merakla beklenen iki usta yönetmene ev sahipliği yaptı. Kariyerinin en sert filmlerinden birine imza atan Pedro Almodóvar 'La Piel que Habito', ödüllü bir klasiği yeniden çeviren Takashi Miike de 3D 'Ichimei' filmleriyle yarışmalı bölümdeydi...
Almodóvar, 20 yıl aradan sonra Antonio Banderas'la tekrar bir araya geldiği korku-gerilim türündeki son filmi 'La Piel que Habito'yu, Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet'in "Tarantula" isimli 2003 tarihli romanından uyarladı. Bilindik Almadovar tarzından farklı olarak yönetmenin korku-gerilim sularında yüzdüğü filmde, "uzun bir süredir Almadovar'la tekrar çalışmak istiyordum" diyen Banderas, Robert Ledgard isminde, bir genç kızı kobay olarak rehin tutan psikopat bir plastik cerrahı canlandırıyor. Cerrah, yeni yapay bir deri yaratmak ve 12 yıl önce bir trafik kazasında yanarak güzelliğinden eser kalmayan eşinin hayatını kurtarmaya çalışıyor...
Matador (1986), Law of Desire (1987), Women on the Verge of a Nervous Breakdown (1988) ve Tie Me Up! Tie Me Down! (1990) filmlerinde beraber çalışan Almadovar ve Banderas ikilisini tekrar bir araya getiren 'La Piel que Habito'yu kariyerinin en sert filmi olarak niteleyen yönetmen, İspanyol El País gazetesine verdiği bir demeçte, filmini "Korku türüne yakın, fakat türün kalıplaşmış kurallarından ayrı olarak çığlığın ve dehşetin olmadığı bir film" şeklinde tanımlıyor.
Gösterimden sonra yönetmen Almadovar, oyuncular Antonio Banderas, Marisa Paredes, Elena Anaya ve Blanca Suárez, yapımcı Augustín Almodóvar'ın katıldığı basın toplantısında, usta yönetmen filmde anlatılan aile hakkında şunları söyledi: "Yabani bir aile olsun istedim. Tıpkı benim gibi, Yahudi-Hıristiyan bir kültürle büyümemiş bir aile. Başka türlü bir köke sahip olmalarını istedim çünkü hepsinin içinde alışılmadık biçimde şiddetli bir şeyler ve bir tür delilik mevcut."
Son fimi üzerinden gerilim türü hakkında da konuşan Almadovar, "Bu tür, şu an hayatta nerede durduğuma karşılık geliyor. Başlangıçta çoğunlukla popüler komediler çektim. Her türün gerekliliklerini tam anlamıyla bilmesem bile, farklı film türlerinde denemeler yapmak istedim. Bunlardan daha çok yapacağımı düşünüyorum. Mesela bu film, Fritz Lang etkisinde kalarak çektiklerimden biri" şeklinde konuştu.
Antonio Banderas da, Almodóvar'la tekrar çalışması ve karakteri hakkında şunları söyledi: "20 yıl aradan sonra Pedro ile tekrar buluşuyorum. Bu filmde onun istediği üzerine, karakterin içselliği ve tutumluluğu üzerinde çalıştım. Burada herkesin önünde Pedro'ya, benim için yeni ve bilinmezlerle dolu bu alana beni getirdiği için teşekkür etmek istiyorum. Pedro ile tekrar çalışmak köklerime dönmek gibi oldu. Benim erken dönem oyunculuk eğitimimden o sorumludur."
Hitchcockvari anlatımı, iyi çalışılmış bir görüntü işçiliği ve müzikleriyle, 'La Piel que Habito' eleştirmenler tarafında genel olarak fazlasıyla beğeni toplamayı başardı...
Yarışmalı Bölüm'deki ikinci film, Japon auteur Takashi Miike'nin yönettiği 'Ichimei'ydi. Masaki Kobayashi'nin 1963'te Cannes'da Jüri Özel Ödülü kazanan 'Seppuku' filminin bir yeniden çevrimi olan 'Ichimei', son dönemde yönetmenin iyice sardığı samuray yeniden çevrimlerinden biri.
17. yüzyılda savaşın bitip barışın geldiği sert kurallarla yönetilen ülkede, Hanshiro da dahil pek çok samuray işsiz kalmıştır. Artık yapacak başka bir şeyi kalmayan samuray Hanshiro, belki merhamet eder umuduyla güçlü Iyi klanının kapısını çalar ve Kageyu Saito'dan Seppuku (hara-kiri) töreni için izin ister. Buna razı gelmeyen Saito, Hanshiro'ya eski bir samuray olan Motome'nin seppuku töreninin hikâyesini anlatır. Amacı Hanshiro'yu vazgeçirmektir... Fakat Hanshiro'nun duyduğu gerçekler, onu hara-kiri için değil, intikam için tekrar buraya sürükleyecektir...
'Ichimei' ile Cannes'ın yarışmalı bölümünde 3D bir filmi gösterilen ilk yönetmen olan Miike, basın toplantısında filmi hakkında, "Şiddet içeren bir film yapmak için çekmedim 'Ichimei'yi, hayır. Şiddetli bir film oldu çünkü ben bu konuya tutkunum. Benim filmlerim belli bir türle sınırlanamaz: filmlerimin alacağı formu öykünün içindeki karakterler belirler. Beni sinema ve karakterlerim kontrol eder. Benim filmlerim, insanlar ve hikâyelerin tesadüfi karşılaşmalarının bir sonucudur." şeklinde konuştu.
Filmin 3D olmasına da değinen yönetmen, "Ichmei'nin konusu, sahneleri ve atmosferi düşünüldüğünde 3D çekmek en doğrusuydu. Buna rağmen 3D pek çok şeye sınırlama koyuyor. Filmde hiç savaş sahnesi yok çünkü bunları 3D çekmek çok uzun sürüyor. Fakat 3D çekim başka pek çok heyecan verici olanaklar sunuyor." dedi.