Cannes Film Festivali'ni yerinde takip ediyoruz. İşte Beyazperde ve Allocine işbirliğiyle hazırlanan, Cannes Film Festivali'nden en taze görüntüleri içeren günlük video ve haberler...
Bugün yarışmalı bölümde gösterilen Nanni Moretti'nin 'Habemus Papam' ve Maïwenn'in 'Polisse' filmleriyle açılan Cannes, Un Certain Regard bölümünde ise 3 filme ev sahipliği yaptı: Toomelah (Ivan Sen), Miss Bala (Gerardo Naranjo) ve Arigang (Kim Ki-Duk). Fransız Rivierası'nda sahile kurulan dev perdede halka ücretsiz olarak Wolfgang Petersen imzalı kült film 'Das Boot' ise yönetmenin kurgusuyla gösterildi... Denizin altında geçen bu epik yapımı denize karşı sahile vuran dalgalar eşiliğinde izlemek sinemaseverler için ayrı bir keyifti...
2001'de 'Oğul Odası' ile Altın Palmiye kazanan İtalyan yönetmen Nanni Moretti, tartışma yaratan son çalışması 'Habemus Papam' ile yarışmalı bölümde ilk gösterimini gerçekleştirdi. Fakat ilk gelen yorumlara bakılırsa, yönetmen-oyuncu Moretti, 'Habemus Papam'la 6. kez geldiği Cannes'dan umduğunu bulamayarak ayrılacak. Başrollerde Michel Piccoli, Margerita Büy ve Nanni Moretti'nin olduğu film, Katolik dünyasında epey eleştirilmişti. Yeni seçilen Papa üzerinden "iğneleyici bir söylem tutturan Moretti, bir süre sonra hicvetmeye çalıştığı konuyu fazlaca sulandırıyor" yorumları alan film, Guardian tarafından Vatikan'ın 'The King's Speech'i olarak değerlendirildi... Filmde psikanalist rolünde izlediğimiz Nanni Moretti'nin oyunculuğunun da bir yerden sonra sıktığı da gelen bilgiler arasında...
Yarışmalı bölümün ikinci filmiyse, yönetmen-senarist-oyuncu Maïwenn Le Basco'nun üçüncü uzun metrajı 'Polisse' idi. Belgesel forma kayan gerçekçi anlatımıyla öne çıkan film, bu sene Cannes'da gövde gösterisi yapan kadın yönetmenlerin zaferini bir adım daha ileriye taşımayı başardı. Emniyetin Çocukları Koruma Bölümü'nde yaşanan olaylara derinlemesine bir bakış atan filmin duygusal atmosferi trajik olayları da beraberinde getirirken, film, insanın karanlık yönüne dair ne varsa cesurca ortaya sermeyi başarıyor... Bu filmle birlikte Cannes, bu sene cinayet, intihar, tecavüz, pedofili, fuhuş gibi ortak tema ve sorunları işleyen filmlerin sesinin daha çok duyulmasını sağlamış oldu. Ülkemizden de 'Atlıkarınca' gibi örneklerin çıkıyor oluşu, toplumsal çöküşün hangi boyutlara ulaştığını göstermesi açısından düşündürücü...
Cannes'da gösterimleri dolu dolu geçen bir diğer bölümse, dünya sinemasından son dönem işlerin sergilendiği 'Un Certain Regard' elbette... Bu bölümde günün öne çıkan ismi kuşkusuz Kim Ki-Duk ve onun merakla beklenen son filmi 'Arirang'dı. Adını geleneksel bir Kore türküsünden alan film, yönetmenin bir önceki filminde ölüm tehlikesi atlatan başrol oyuncusuna adanmış içsel bir yolculuğu anlatıyor. Neredeyse tüm filmlerini yönetmenliğinden kurgusuna, müziğinden görsel tasarımına kadar tek başına kotaran yönetmenin bu son filmi, Kim Ki-Duk'un dokümanter bir şekilde geriye dönerek son 15 yılına kendi penceresinden göz attığı ve neredeyse günah çıkarttığı ilginç bir yapım. Filmin şaşkınlık ve bir o kadar da hayal kırıklığı yarattığını üzülerek belirtelim...
Cannes'ın sadece bir festival değil, aynı zamanda sinema sektörü için büyük bir market olduğu ortada. Yapımcı, dağıtımcı ve bağımsız sinemacıların destek aradıkları Cannes Film Festivali'nde bugün de önemli anlaşmalar yapıldı. Bu konuda günün ilk haberi Meryl Streep'in Demir Leydi Margaret Thatcher'ı canlandırdığı 'Iron Lady'nin Weinsteins stüdyosu tarafından satın alındığı bilgisiydi. Diğer bir haberse, daha çok Trainspotting romanıyla tanınan yazar Irvine Welsh'in çok ses getiren romanı 'Filth'den uyarlanacak olan projenin dağıtımcısını bulması oldu. İki projeyi de merakla bekliyoruz...
Gelelim bizce Cannes'da bugün müjdelenen en önemli olaya... Usta yönetmen Martin Scorsese ve Cannes'a bu yıl da yine çok ses getireceğe benzeyen son işiyle katılan Lars von Trier, ortak bir projeye imza atacak! Projenin detaylarına geçmeden önce Trier'in 2003 yılında çektiği 'Beş Engel'den bahsetmek gerek... Trier, 2003 yılında en sevdiği yönetmenlerden biri olan Jorgen Leth'ten, Leth'in 1967 yılında çektiği 'Mükemmel İnsan' isimli kısa filmini bu sefer Trier'in kendisi tarafından kurgulanmış haliyle, beş farklı şekilde yeniden çekmesini ister. Tek bir şart vardır: Trier bu kurguların her birine bir engel koyacak ve yönetmen de bu engelleri aşmaya çalışacaktır... Bildiğimiz sinema dilinin temelini sarsan bu yapım, iki zeki sinemacının elinden çıkan deneysel bir oyuna dönüşerek, yönetmenine olduğu kadar seyircisine de zor anlar yaşatan paha biçilmez bir film olarak tarihte yerini almıştı. Şimdi aynı oyun bu sefer Trier ve Scorsese arasında gerçekleşecek ve oyunun nesnesi de (kesin olmamakla birlikte) Scorsese'nin başyapıtı 'Taxi Driver' olacak! Henüz çok yeni bu projenin çekimlerine önümüzdeki yıl başlanması planlanıyor...
Cannes'da yaşanan tüm gelişmeleri aynı anda öğrenmek için Beyazperde'den ayrılmayın...