14. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali için gerisayım başladı. 5 - 12 Mayıs tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştirilecek festival, dünya haritası üzerinde sinemayla bir yolculuk vaat ediyor seyircisine. Uzun, kısa ve belgesel filmlerin yanı sıra söyleşi ve paneller, film okuma seansları, sergiler ve Ankara'daki üç üniversitede düzenlenecek özel programlarla rengarenk bir hafta başkentlileri bekliyor. Ödül törenleri ise festivalin diğer renkleri.
Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) her yıl bir jüri oluşturarak festival programının "Her Biri Ayrı Renk" bölümünde gösterilen filmlerden birine ödül veriyor. Jüri bu yıl Polonya'dan Meksika'ya, Küba'dan Finlandiya'ya dünyanın dört bir köşesinden yepyeni 13 film arasından birine festivalin kapanış töreninde FIPRESCI Ödülü verecek. Uluslararası sinema çevrelerinde çok prestijli sayılan FIPRESCI Ödülü Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'nde 2006 yılından beri veriliyor. Ödül için belirlenen filmleri kısaca tanıyalım:
Elde Var Jambon/Bacon On The Side, Fransa, 2010
Komedyenlikten gelen yönetmen Anne Depetrini'den sosyal sınıflar ve bunların koyduğu sınırları aşmaya çalışan aşklar üzerine bir romantik-komedi 'Elde Var Jambon'. Bir ilişkide sevgililerden çok ailelerin ve çevrenin kendinde söz hakkı bulmasına ironik bir dille yaklaşan film, 'sarışın Fransız kadın' ile 'esmer Arap sevgilisinin' önyargıların imkansızlaştırdığı aşklarını anlatıyor.
İki Ateş Arasında/Between Two Fires, Polonya-İsveç, 2010
Agnieszka Lukasiak'ın yazıp yönettiği film, Belarus'taki çocuk ticaretinden kaçarken kendilerini İsveç'in kuzeyinde bir mülteci kampında bulan genç bir kadın ve küçük kızının yaşam mücadelesini anlatıyor. Siyasi mülteci olarak İsveç'te geçirdiği çocukluğundan yola çıkarak 'arafta olma' halini öyküleyen yönetmen, baştan sonra soluksuz izlenen bir film armağan ediyor festival seyircisine.
Bozkırın da Ötesi/Beyond The Steppes, Belçika-Polonya, 2010
1940'ta, Hitler Rusya'yı işgal etmeden önceki Sovyetler Birliği ve Polonya'da geçen film, yönetmen Vanja d'Alcantara'nın büyükannesinin yaşamından izler taşıyor. Kazakistan'ın geniş ve ıssız bozkırlarını hikayesine fon yapan yönetmen, bir kadının hayatta kalma çabasını etkileyici bir dille anlatıyor. Agnieszka Grochowska'nın göz kamaştırıcı oyunculuğuyla taçlandırdığı film geçen yıl Marakeş Film Festivali'nde Jüri Ödülü almıştı.
Kızlar/Girls, Fransa, 2010
Bol ödüllü bir oyun ve roman yazarı olan Yasmina Reza bu filminde anne-kız ilişkisinin dehlizlerinde dolaşıyor. Anne rolünde, Pedro Almodovar'ın 'Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar' ve 'Volver' filmlerinden hatırlayacağımız Carmen Maura yine harikalar yaratıyor. Film, diyalog ve öyküleme tekniğiyle senarist adayları için de eşsiz bir ders niteliğinde.
Yağmuru Bile/Even The Rain, İspanya-Fransa-Meksika, 2010
Aile içi şiddeti anlatan bol ödüllü 'Gözlerimi de Al' ile yalnızca festivallerin değil kadın etkinliklerinin de gözdesi olan Iciar Bollain, bu kez sömürgecilik üzerine bir filmle karşımızda. Suyun bir yaşam hakkı olduğunu savunaduralım, güç kullanarak doğaya da hükmeden egemenler yağmuru bile banknotlara tahvil ediyor. Film bu yıl Palm Springs Uluslararası Film Festivali'nde ödül aldı.
Havanalı Eva/Habana Eva, Küba-Venezuela-Fransa, 2010
Yönetmen Fina Torres'e Uluslararası Latin Filmleri Festivali'nde En İyi Film ödülü kazandıran 'Havanalı Eva', Fidel Castro'nun emekli olmasıyla sarsılan Havana'da bir tekstil fabrikasında çalışan Eva'nın biri tembel diğeri kapitalist iki erkek arasında yapacağı seçimi sürpriz bir sonla anlatıyor. Rengarenk Küba görüntüleri eşliğinde tadına doyulmaz bir romantik komedi.
Bir Zamanlar/In Another Lifetime, Avusturya-Almanya-Macaristan, 2010
Binlerce Macar Yahudisi 1945 baharında Mauthausen'e ölüme doğru yürümeye zorlanırken, küçük bir grup, emir komuta zincirinin bozulması nedeniyle gözden ırak bir Avusturya köyünde mahsur kalır. Budapeşteli opera sanatçısı, yerlilerin onlara sahip çıkması umuduyla tutsak arkadaşlarını Wiener Blut operetini sahnelemeye ikna eder. Elisabeth Scharang bu filminde nefretin kulağına müziğin ruhunu üflüyor.
Madalyonun Öteki Yüzü/Insıde America, Avusturya, 2010
Texas'ta bir sınır kasabası. Her sabah Amerikan bayrağı göndere çekilirken akılları refah ve özgürlük hayalleriyle doldurulan altı lise öğrencisi. Ve görünenin ötesindeki gerçekler. Barbara Eder bir gençlik hikayesi anlattığı bu filminde yer yer sertleşiyor. Bu yıl Max Ophüls Festivali Jüri Özel Ödülü'ne değer bulunan film, toplumların ulusal öğretilerle biçimlemeye çalıştığı gençlerin, bu dayatmaya nasıl yanıt verdiklerini etkileyici bir dille aktarıyor.
İntikam/Payback, İran, 2010
Filmleriyle ülkesi İran'da kadın sorunlarını görünür kılan, saklı kalmış hayatları isyankar bir dille beyazperdeye taşıyan Tahmineh Milani, eşitsizliklere ve adaletsizliğe sinemanın diliyle karşılık veren cesur bir yönetmen. Milani, hapishanede tanışıp, erkeklerden intikam almak için çete kuran dört kadının öyküsünü anlattığı bu filminde de cinsiyet kaynaklı sorunları deşifre etmeyi ve eril egemenliğe kafa tutmayı sürdürüyor.
Pudana-Soyun Sonu/Pudana-Last of the Line, Finlandiya, 2009
Anastasia Lapsui ve Markku Lehmuskallio bu filmlerinde zamanda geriye giderek Sovyet Hükümeti döneminde Yamal Yarımadası'na çeviriyorlar kamerayı; değişimin, büyümenin ve kimlik yoksunluğunun öyküsünü anlatıyorlar. Bugün pek kimselerin bilmediği Nenet halkını tanımak için bulunmaz bir fırsat 'Pudana'.
Son Bir Hamle/The Last Escape, Lüksemburg-Kanada, 2010
Festivale Lüxemburg'dan katılan Lea Pool imzalı film, Parkinson hastası bir babanın etrafında gelişen olayları seyirciye sorular sordurarak anlatan bir dram: Bu hastalığa yakalanan ataerkilliğin kendisi mi? Film, katı cinsiyet rollerinin yerildiği ve 21. yüzyıla uymayan bir kültürel baskıya duygusal bir selam mı? Filmdeki olayların gelişme hızı tıpkı filmin ani sonu gibi şüpheli.
Yarın Daha Güzel Olacak/Tomorrow Will Be Beter, Polonya-Japonya, 2010
Sinemaseverlein 'Kargalar' filmiyle unutulmazlar arasında saydığı Polonyalı yönetmen Dorota Kedzierzawska bu kez çocukluğa dair bir öykü anlatıyor. Üç çocuğun yaşamda kendi yollarını bulma çabasına ayna tutan film, Kedzierzawska'yı bir kez daha ustalar katına çıkarıyor.
Zefir/Zephir, Türkiye, 2010
Üçlemesinin ilk filmi 'Poyraz'la birçok ödül alan Belma Baş, 'Zefir'le de Kerala, Selanik ve Abu Dhabi'deki filme festivallerinden ödülle döndü. Karadeniz'in doğusundan tüm dünyaya selam gönderen Baş, bir kız çocuğun uzaklardaki annesine kavuşma öyküsünü anlatıyor.
Festival 5-12 Mayıs tarihleri arasında Kızılırmak Sineması ve Goethe Institut Ankara'da, 9-12 Mayıs arasında ise Hacettepe Üniversitesi, ODTÜ ve Ankara Üniversitesi'ne tüm sinemaseverleri bekliyor.
Ayrıntılı bilgi için:
Uçan Süpürge / 0 312. 427 00 20