Türkiye'de ilk defa !f İstanbul kapsamında gösterilecek olan 'Santa Sangre'nin Şilili yönetmeni Alejandro Jodorowsky, ayağının tozuyla geldiği İstanbul'da ilk röportajını Habertürk'ten Kerem Akça'ya verdi.
Paris'te çizgi-roman yazarlığı yaparak ve fal bakarak geçimini sağladığını söyleyen münzevi sanatçı, ana-akım Hollywood sinemasından Amerika'nın dış politikasına, Fransız entelektüalizminden Panik Hareketi'ne geniş bir çerçevede ilginç açıklamalar yaptığı röportajında, dünya sinemasının şimdiki durumuna dair de önemli tespitlerde bulundu.
Filmlerinin genç kuşak tarafından daha fazla sevilmesini Beatles ve Marilyn Manson gibi sanatçıların filmlerine gösterdiği ilgiye bağlayan Jodorowsky, ticari sinemaya karşı olan her sinemacı gibi en fazla yapımcılardan çektiğini belirtiyor. Godard ve Bunuel gibi yönetmenlerden etkilendiniz mi sorunu ise, "Etkilenmek denmez ona. Onları gördüm. Kimliklerinde tüccarlık olmadığını algıladım. Ne onlar ne de Fellini öyle. Bundan etkilendim evet" şeklinde cevaplıyor...
"Emperyalizm, faşizm, diktatörlük, demokrasi hepsi aynı benim için" diyen Jodorowsky, filmlerindeki eleştirsel tavrı da şöyle açıklıyor: "Sanat alanında politik görüşünüzden arınmalısınız. Bir şey için 'iyi' veya 'kötü' demek mümkün değil. Bunu sadece Amerikan filmlerinde söyleyebilirsiniz. Hollywood'dan nefret ediyorum. Bush için her zaman 'iyi' dediler. Ama bu gerçek değil. Herkesin bir mantığı olmalı. Bu gerçekleşmeyince film çekmek için bir hakimi yenmek zorunda kalıyorsunuz. Çin ve Kore filmlerinde de Japonya'ya karşı bir duruş var. Onların filminde kötü adam sürekli Japon oluyor. Burada nefreti sezebiliyorum. Sinema sanatı böyle bir şey değil. Dostoyevski 'dünyada bir suçlu varsa herkes suçludur' demiş."
Günümüz sinemasını yakından takip ettiğini de vurgulayan Jodorowsky, dünya sinemasında yer etmiş pek çok yönetmenin kendisinden etkilendiğini de gizlemiyor: "Tarantino benden belli parçaları alıyor sürekli. 'Santa Sangre'den bir bölüm almıştı örneğin. Dennis Hopper var. 'The Last Movie' filmi için son kurgusunu benim oluşturmamı istemişti. Amerika'nın batısına kadar uzun bir uçak yolculuğuyla gidip 2-3 günde hallettim (Not: Filmin bu kurgusu kayıptır.) Darren Aronofsky var. 'Kaynak' için 'The Holy Mountain'dan etkilendiğini söyledi bana. Son filmi 'Siyah Kuğu' da güzeldi. Ama çok Hollywood filmi olmuş! Coen Kardeşler de iyi yönetmenler. Ama 'İz Peşinde'yi görünce hayal kırıklığına uğradım. Oscar yaramamış onlara!"
Resnais'yu değerli bir entelektüel, Cocteau'yu bir kahraman olarak gören Jodorowsky'nin radarı sadece Hollywood ile de sınırlı değil üstelik. iPhone ile çektiği son filmiyle Berlin'de En İyi Kısa Film dalında Altın Aslan ödülünü alan Park-Chan Wook'la da Güney Kore seyahatinde tanışmış yönetmen: "Son filmini cep telefonu ile çekiyormuş! O da iyi bir yönetmen bak..."
Çizi-roman kültürünün içinden gelen biri olarak son dönem çizgi-roman uyarlamaları konusunda da söylecekleri var 81 yaşındaki bu çok yönlü sanatçının, "Amerika'da bu işler 'süper kahraman' yaratmak için var. Amerikalılar, dünyanın süper kahramanı olmak ve dünyayı yönetmen istiyorlar. Bütün çizgi romanlar da süper kahramanların güçleri ile ilgili. CIA'in, ordunun veya başka bir şeyin idaresi ışığında kuruluyor bütün hikaye yapısı. Bu da Amerikan sömürgeciliğini harekete geçiriyor. İzleyiciyi aptal yerine koyuyor."
Bu keyifli röportajın tamamını Habertürk gazetesinin internet sayfasından okuyabilirsiniz. Daha fazlası içinse bu gece Serra Yılmaz'ın katılımıyla gerçekleşecek olan !f İstanbul 'Alejandro Jodorowsky Konuşuyor' etkinliğini kaçırmayın!