1990'lı yılların ortalarında Hollywood'a taşınan Greg ve Colin Strause kardeşler görsel efekt dünyasının iki parlayan ismi. Şimdi bu iki isim, kendi kendilerine öğrendikleri görsel efekt uzmanlığından yola çıkıp ünlü birer yönetmen oldular.
Kardeşlerin bu hafta vizyona giren son filmleri 'Yukarıdaki Tehlike' ve sinema kariyerlerindeki başarıları hakkında yapılan röportajı sunuyoruz...
Film yönetme işine nasıl bulaştınız?
Greg Strause: Colin ve ben daha çok gençken Hi-8 bir kamerayla küçük filmler çekmeye başladık. Babamız bize bu küçük kamerayı aldığında GI Joe oyuncaklarıyla stop-motion filmler çekiyorduk. O sıralar 2000 dolarlık mini bir stüdyo alıp arkadaş arasında Maske filmindeki görsel efektleri taklit etmeye başladık. Sarı Sayfalardan bir ticari bir reklam işi bulduk. Ailemizi bir süper bilgisayar almaya ikna ettiysek de daha sonra yapacağımız iş için gereken bilgisayarın beklediğimizden çok daha maliyetli olduğunu öğrenecektik. Yaklaşık 30.000 dolar gerekiyordu. Eskiden IBM'de çalışan babamızı bize borç vermesi için ikna ettik ve bilgisayarı satın aldık. Görsel efekt teknolojilerinin daha çok başlarıydı. 'Terminator 2: Judgment Day' hayatımızı değiştiren en önemli adım oldu. T-1000'nin alevler arasından çıkışını gördüğümüzde yapmak istediğimiz şeyin ne olduğunu anlamıştık. The Stupids' filminde çalışmak için birinden teklif aldık. Kendi bilgisayarlarımızı kullanmak şartıyla haftada 5.000 dolar kazanacağımız bu teklifi aldığımızda daha 18 ve 16 yaşlarındaydık. Oradaki ikinci haftamızda daha sonra 'The Curious Case Of Benjamin Button' filminde beraber çalışacağım Edson Williams'la tanıştım. Daha sonra Edson'un yanına, Pacific Palisades'e taşındım ve onunla 'The Nutty Professor' filminde çalıştık.
Yukarıdaki Tehlike filminde stüdyo sisteminin dışına çıktınız. Neden?
Greg Strause: Stüdyo filmlerinin mutfağı bazen çok kalabalık oluyor. Biraz da anlıyorum tabii, çünkü işin içinde çok para oluyor ve bu da bir sürü insanın olayla ilgilenmesini gerektiriyor. Bu konu bizim için de önemli tabii. Biz, sadece, film çekerken, kontrol daha çok bizim elimizde olsun istedik. Geçen yaz, artık yeni bir adım atmamız gerektiğini fark ettik. WMA ile çalışmak müthişti ama o sırada, bir şirket birleşmesi işiyle uğraşıyorlardı ve biz de artık bazı taşları yerinden oynatmak gerektiğini hissedince CAA ile çalışmaya başladık. CAA bizi bu konuda daha da cesaretlendirdi. Kendi filmlerimizi kırklı yaşlara geldiğimizde çekeriz diye düşünmüştük ama CAA bunun şimdi de mümkün olduğunu söyledi. Bütün kontrolün bizim elimizde olmasının zamanı gelmiş, anlaşılan. Onlar filmi yaptı, biz de hem arkadaşımız, hem de yapımcımız olan Kristian James Andresen'dan bir tomar para aldık, kendimiz de biraz katkıda bulunduk, sonra da aramıza IM Global katılarak filmin uluslararası önsatışını üstlendi. EFM için 10 saat içinde bir fragman çektik. O fragman filmle ilgili bir hayli fikir veriyor.
Senaryoyu nasıl yazdınız?
Liam O'Donnell: Herkesin aynı sayfa üstünde çalıştığı ve son derece verimli geçen proje toplantıları yaptık. Daha ilk gün, senaryonun bazı bölümleri hazırlanmıştı bile. Josh [Cordes, senarist] ile ben bu bölümleri bir araya getirdik, böylece filmin senaryosu bir buçuk ay içinde hazır hale geldi. İkimiz de ilk kez başka biriyle çalışıyorduk. Ben gece çalıştım, o da gündüz. Vardiyanın sonunda birbirimize notlar bırakıyorduk ve elimizde ayrıntıları önceden bir hayli belirlenmiş bir taslak bulunması sayesinde bu çalışmayı başarıyla tamamlayabildik.
Yukarıdaki Tehlike filminin konusu nedir?
O'Donnell: Otuzlu yaşlarının başındaki insanlarla ilgili bir film çekmek istiyorduk. Bu alana uygun bir pazar yok: Gerilim ve korku filmleri daha genç bir seyirci kitlesini hedef alıyor. Yaşı otuzu bayağı geçkin seyirci kitlesi için de filmler var ama bu orta yaş gurubuyla ilgili hiçbirşey yok. Bu filmde [Eric Balfour'un oynadığı] bir adam var. Bu adam çok çalışmasına rağmen, bir türlü hayatta istediği yere gelememiş. Üstelik, kız arkadaşı hamile ama ellerinde onları mutlu edecek kadar para yok. Bir arkadaşının Hollywood'daki evine ziyarete gittiğinde, kıyamet günü gelir çatar ve adam bir karar vermek zorunda kalır.